Son haftaların şablon cümlesi: “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisi...” Efesli Heraklitos’un “hayatı anlamaya” çalıştığı felsefe 2023’te de gündemde. Tamam “değişim” sihirli bir kelime ve felsefenin milattan önce tartıştığı, anlamaya çalıştığı kavram! 29 Mayıs sabahı Ekrem İmamoğlu’nun sosyal medyada yayınladığı videodan sonra CHP’de başlayan tartışmanın temelinde de o sihirli kelime var.

Dün...

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, çoğu Taraf Gazetesi’nin eski yazarı olan isimlerin sorularını yanıtladı. Serbestiyet adlı internet sitesinde yayımlanan röportajda Kılıçdaroğlu da “Değişmeyen tek şey, değişimin kendisi; her şey her zaman değişiyor. Haliyle değişime dair bu temel gerçeklik herkes, her şey, her kurum için geçerli. Bu bağlamda CHP’nin yaklaşık 100 yıllık tarihi de büyük değişimlerin tarihidir” dedi.

Soru şuydu:

“CHP’nin değişimi sonucunda ortaya çıkacak olan ‘Yeni CHP’nin sizce eskisine kıyasla ideolojik yaklaşım, ilkeler ve söylem açısından farklılığı ne olacak? Ya da ne olmalı?”

Kılıçdaroğlu’nun bu soruya verdiği cevap şöyle oldu: “Bu değişim tartışmalarını kişiler üzerinden sürdürmek de doğru değil. Değişim tartışmasının öncüleri olan bizler, değişimin felsefesini ve amacını ortaya koymalıyız. Çünkü kimi değişimler vardır ki kurumları daha iyiye götürmeyebilir; kimi değişimler kurumları eskisinden daha geriye düşürebilir. Değişim tartışmalarına ve bu tartışmaların olası sonuçlarına bu çerçevede bakıyorum.”

CHP Genel Merkezi’nde, başta İmamoğlu olmak üzere diğer “değişimcilere” yönelik eleştirilerin kaynağında bu cümle yatıyor. Bu yorum değil, bilgi! Açmakta fayda var...

13 yıldır CHP’yi yöneten Kılıçdaroğlu ve arkadaşlarına yönelik ciddi eleştirilerin temelinde, CHP’nin “ana damarından” koptuğu ve sosyal demokrasi adı altında Altı Ok çizgisinden uzaklaştığı anlayışı var.

Örneğin; helalleşme!

CHP’nin “toplumun her kesimiyle buluşma” politikasının geldiği son nokta şu oldu: Said-i Nursi’nin takipçileri Yeni Asya’yla kucaklaşma. Ya da Ahmet Altan’ın Taraf Gazetesi’nde yaptığı “operasyonel gazeteciliğin” meşrulaştırılması... Ya da HDP/Yeşil Sol üzerinden Cumhuriyet Devrimleri’yle hesaplaşma noktasına giden yolun açılması... Ya da Fetullahçıların, “Ergenekon’un temelinde 1923 var”, “Üstü Cumhuriyet altı Ergenekon” sloganlarına ses çıkarılmaması.

Daha da uzatabiliriz.

Alman sosyal demokrasisi inceleniyor


Şimdi gelelim Kılıçdaroğlu’nun röportajında kurduğu “Çünkü kimi değişimler vardır ki kurumları daha iyiye götürmeyebilir; kimi değişimler kurumları eskisinden daha geriye düşürebilir” cümlenin şifrelerine. Haftalardır CHP Genel Merkezi’ni de “değişim” isteyen kadroları da dinliyorum, konuşuyorum ve anlamaya çalışıyorum. Öğrendiklerimi de sizlerle paylaşıyorum. CHP liderinin “eskisinden daha geriye düşmek” tespitinin arkasında yatan şu (Bu da yorum değil, bilgi): “Şimdi İmamoğlu lider olursa nasıl bir Kürt politikası izleyecek? Bugüne kadar kurduğumuz ilişkiler ne olacak? Ya da diğer kesimlerle olan ilişkileri nereye götürecekler?”

Kılıçdaroğlu’nun Serbestiyet röportajını bu bilgiler ışığında okudum: “CHP, farklı sosyal, siyasal, kültürel vb. kesimlerle önyargısız bir araya gelebilmenin hem adresi hem de öncüsü olmuştur. Bu bir değişim sürecinin sonucudur ve sadece CHP değil, CHP’nin uzattığı eli havada bırakmayan herkes, tüm kesimler, kurumlar değişmiştir. Güzel olan budur. Üstelik bu karşılıklı değişim süreci sadece siyaset alanında da yaşanmadı. Özetle, CHP önümüzdeki dönemin değişimini, bu temel felsefenin üzerinden sürdürecektir.”

Uzatmaya gerek yok! Bir bilgi daha verelim: CHP Genel Merkezi, Alman Sosyal Demokrat Parti’nin çalışmalarını inceliyor ve Batı tipi “sosyal demokrat” çizgiyi yeni dönemde kitlelerle buluşturmak istiyor. Bu durumu da en önce gören isimlerden biri TKP Genel Sekreteri Kemal Okuyan oldu: “Cumhuriyet Halk Partisi’nin tarihsel referansları bugün tamamen ortadan kalkmış durumda. Ülkenin en eski siyasi oluşumlarından birinden söz ediyoruz. Bu oluşum, temsil ettiği sınıfın çıkarları ve tarihsel evrimi doğrultusunda, kuruluşuna yol açan 1919-1923 uğrağıyla bağını büyük ölçüde kesti. İlginç olan CHP’nin aynı sınıfın çıkarlarını daha muhafazakar bir çizgide temsil eden siyasi hareketlerin baskısıyla kendi geçmişinin daha yakın kesitlerinden de kopması. Örnek olsun, bugün AKP, Menderes ve Özal geleneğini hiç sıkılmaksızın sahiplenirken, CHP sonu gelmeyen bir helalleşme süreci yaşamakta, İsmet İnönü ve 27 Mayıs gibi kendi tarihinin demirbaşlarını gözden çıkarmaktadır. CHP’nin dünü kalmamıştır. Bugünüyse Millet İttifakı’dır! (21 Temmuz 2022)”

SONUÇ: Kılıçdaroğlu’na karşı yola çıkanların da karar vermesi gerekiyor. 1923’ün bağımsızlıkçlığı mı 2023’ün bağımlılığı mı?