Deprem, sel felaketi, siyasi keşmekeş derken memleketin esas gündemini es geçiyoruz.

22 Mart günü yayınlanan yazımda 556 liraya satılan etin fotoğrafını yayınlayıp, gerçek gündemin bu olması gerektiğini yazmıştım.

Kıymetli okurum Mehmet Ali Oğuz’dan şu mesajı aldım:

“Bugünkü yazınızın son bölümünde bir zincir marketin et fiyatını paylaşmışsınız.

Ben de sizinle çalıştığım perakende şirketinin 2018 yılındaki fiyat broşürünü paylaşmak istedim.

Arkadaşlar o gün basılan broşürün üzerindeki bazı ürünlerin bugünkü fiyatlarını yazmışlar; gerçekten 5 yıl içerisinde geldiğimiz durum maalesef çok vahim.

2018 yılında çok net hatırlıyorum bütün tavuk için 4,99 TL ye kampanya yapıyorduk; bugün kampanya yapacak fiyat bile belirleyemiyoruz, açıklayacağımız kampanya fiyatından utanır olduk.”

İşte 2018 tarihli o broşürler: Resimden okunmuyor olabilir diye bazı ürünlerin 2018’deki ve bugünkü fiyatlarını tabloya dönüştürdüm. Manzara şöyle:



Yüzde 700’lük, yüzde 500’lük zamları fark etmişsinizdir.

Sorarım size hanginizin gelirlerinde 2018’den bu yana yüzde 500, yüzde 700 artış oldu?

İki broşürdeki fiyatlar ile bugünkü fiyatlar arasındaki fark, ülke “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi”ne geçtikten sonra Baş Ekonomist Tayyip Erdoğan ile Hazine ve Maliye Bakanı Nurettin Nebati’nin uyguladığı, “Heterodoks Ekonomi Modeli”nin de bir özetidir aslında.

Enflasyon canavarının bütün zincirlerini çözüp aramıza saldılar.

Canavarı durdurmak yerine piyasaya para pompalayarak “alım gücünü” artırmaya çalıştılar.

Alım gücü Enflasyon canavarına yetişemeyince de hayat pahalılığı aldı başını gitti.

2018’de sistem değişip tüm yetki ve güç Tayyip Erdoğan’da toplandığında 6,95 liraya aldığımız “tam tavuk” bugün 57 liraya satılıyorsa, zincir marketlerde bugün 556 liraya dana bonfile satılıyorsa, o sistemde bir sorun var demektir.

★★★

Erdoğan ve ekonomi ekibi, ülke ekonomisini bu hale getiren yöntem ve uygulamalardan vazgeçmeyeceğini ortaya koydu. O halde bir daha iktidara geldiklerinde de enflasyon canavarı aramızda dolaşacak ve seçim ekonomisi de bittiği için alım gücünü artırma çabalarına da son verecekler.

İşte o zaman daha da yoksullaşacağız ve hayat pahalılığı belki de şimdi hissettiğimizin üç beş kat daha fazlası olacak.

Deprem felaketinin yarattığı 110 milyar dolarlık faturayı da mevcut koşullara ekleyin, 14 Mayıs 2023 günü yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini Tayyip Erdoğan’ın kazanması halinde başımıza gelecekleri siz tahmin edin.

Bazılarınız bu satırları okuduktan sonra “Seçimden sonra heteredoks ekonomi modelinden ortodoks ekonomi modeline geçerler, kemer sıkmaya başlarlar, toparlarlar” diyebilirsiniz.

Bunu yapabilmeleri için de uluslararası piyasaları yanlarına alabilmeleri, kaynak bulmaları lazım. Bunu yapabilecek kadrolara da ne yazık ki sahip değiller.

★★★

Erdoğan’ın eski Hazine ve Maliye Bakanlarından Mehmet Şimşek ile yaptığı başarısız görüşmeye de bu çerçeveden bakmak lazım.

Öğrendiğim kadarıyla “Mehmet Şimşek bakan olacak” söylentileri yayılınca hem Erdoğan hem Şimşek buluşmak istemiş.

Şimşek’le diyaloğu iyi olan AK Partililer görüşmeyi ayarlamış.

Ancak görüşmede Erdoğan, Mehmet Şimşek’i yoklamakla yetinmiş.

Şimşek sağlık sorunlarından ve küresel şirketlerle yaptığı sözleşmelerden söz edince, Erdoğan da bakanlık ya da birlikte çalışmaya dair herhangi bir somut teklifte bulunmamış.

Hal böyle olunca da buluşma bir “nezaket ziyareti” olarak kalmış.

“Şimşek’in görüşmeden çıktığında Erdoğan’ın ekibine dahil olduğunu açıklamasını kim bekledi?”, “Kapının önüne o kürsüyü kim koydu, medyayı kim yığdı” gibi soruların yanıtları ise meçhul!

Gündem ne zaman ülkenin gerçek sorunlarına döner bilmiyorum ama öyle anlaşılıyor ki biz vatandaşları ekonomik açıdan daha da zor günler bekliyor.

Görünen köy kılavuz istemez!