Seçimler bitti, vatana millete hayırlı olsun... Bu yazıda, Türk sporunda yeni dönemin 'muhtemel' faaliyet programına göz atıyoruz. Buyurun:
- Yine seçilmişler değil, atanmışlar yöneteceği için, Türk sporunun komple dibe vurmasına...
- Siyasilerin, Türk sporunu kurtaracak kararları yine almamasına...
- Meclis'e yeniden giren eski futbolcunun önüne gelene dayılanmasına...
- Tüm liglerin marka değerinin düşmesine...
- Türkiye Futbol Federasyonu'nun yeni yönetiminin de futbolu yönetememesine...
- Sahada kazanamayan, kendi hatalarını görmeyip, suçu hep başkalarına, özellikle hakemlere atan kulüplerin algı operasyonlarına ve maçlardan daha fazla sayıda (saçma sapan) açıklama yapmasına...
- Hakemlerin futbolu (ve basketbolu) bilmemesine ve öğrenmemekte direnmesine...
- Üç büyük kulübün mevcut kafayla daha da batmasına...
- Yapılandırma borçlarını ödeyen 'batık' kulüplerden gelen parayla voleybol takımını güçlendiren kamu bankasının, 'batık' kulüplerin takımlarını sahada yenip şampiyon olmasına...
- Türk ekonomisinin hali ortadayken, kamu kuruluşları ve bankalarının takımlarına her yıl milyonlarca Euro-Dolar harcamasına...
- Başkanı Atatürk'ten söz eden VakıfBank'ın, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin 100. yılında, logosunda Atatürk olan SÖZCÜ'ye ambargo uygulamasına...
- Kurtarılması için hiçbir şey yapılmaması nedeniyle, dibe vuran Türk basketbolunun yine yerlerde sürünmesine...
- Koca ülkede erkek-kadın basketbolcu yetişmediği için milli takımlara yeni devşirmeler aranmasına...
- Basketbolu yönettiğini zanneden federasyon başkanının, deprem bölgesinde silahlı korumalarla gezmesine...
- Alt basketbol liglerindeki bahis-şike iddiaları sürekli konuşulduğu, federasyon harcamaları devletin denetleme raporlarına girdiği halde, dosyaların hasıraltı edilmesine...
- Doğru düzgün hiçbir geliri olmayan, menajerlerin oyuncağı haline gelen futbol ve basketbol kulüplerinin haddinden fazla harcamasına, batmasına ve kapanmasına...
- Cimnastik, güreş, boks gibi; o sporların içinden gelenlerin yönettiği olimpik branşların yükselmesine...
- Atletizm, yüzme, tenis gibi; o sporlardan anlamayanların yönettiği branşların çökmesine...
- Paris 2024'e fazla sayıda Türk atletin gidebilmesi için yarışmalarda derece manipülasyonları yapılmasına...
- Türk pasaportu olmayan yüzücülerin, uluslararası yarışmalarda milli takım adına yüzdürülmesine...
- Milli takımlara torpille, daha kötüsü parayla sporcu alınmasına...
- Sağda solda kıyıda köşede ne kadar spor ve turnuva varsa alınan tüm madalyaları başarı gibi gösterme çabalarına...
- Olimpiyat yılında (2024) yapılacak federasyon seçimlerinde; onun akrabasının, bunun avanesinin, şunun şürekasının yönetim kurulları listelerine sokulmasına...
- Branşını hile hurdayla bile yönetemeyen federasyon başkanlarının utanmadan koltuklarında oturmasına ve kollanmasına...
- Antrenör ve sporcuya yine yatırım yapılmazken 'spor, bina ve tesisle gelişir' sanrısıyla (müteahhitler kazansın diye) tüm hızıyla ihalelere...
- Yine muhalefette kalan CHP ile İYİ Parti'nin, kimsenin tanımadığı ve ne iş yaptığını bilmediği spor kurulları üyelerinin; Ankara'nın lüks lokantalarında buluşup "Türk sporu iyi yönetiliyor ama geleceğin bakanı ve teşkilat üyeleri de burada oturuyor" diyerek, herkesin akıl sağlığını bozmasına...
DEVAM!
Yeni dönemin faaliyet raporu
Devrim Demirel
Yayınlanma: