Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’dan dönerken gazetecilere başkanlık seçimlerinde yapılmasını istediği “kural” değişikliğiyle ilgili olarak şunları söylemiş: “50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur. Çoğunluğu alan adayın seçilmesi usulüne geçilmesi halinde Cumhurbaşkanlığı seçimi de seri olur, uğraştırmaz ve yanlış yollara da sevk etmez. Mevcut 50+1 mecburiyeti partileri yanlış yollara sevk ediyor. Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa... Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar? Ama oy sayısı itibarıyla “en fazla oyu alan aday seçilir” denildiği zaman seçim hızlıca tamamlanır.” Hepimiz konuşurken bazı kelimeleri eksik bırakıyoruz. Başkan Erdoğan’ın da konuşmasında düzeltilmesi gereken şeyler var. İlk cümlesinde “aynı” fikirdeyim diyor. Kiminle aynı fikirde olduğunu söylemiyor. İkinci cümlesinde “çoğunluğu alan aday” seçilmeli diyor. Zaten mevcut sistemde çoğunluğu yani oyların yarıdan fazlasını alan seçiliyor. Aslında “birinci turda en çok oyu alan” seçilmelidir demek istiyor. Bunu da daha sonra söylüyor. İkinci turda iki kişi yarıştığı için bunlardan biri zaten oyların çoğunu alıyor ve seçim sonuçlanıyor.

DEMOKRASİ VE SEÇİMLER

Demokrasilerde birbirini denetleyen ve dengeleyen üç erkten bahsedilir. Bunlar “yasama”, “yürütme” ve “yargıdır”. Yasama ve yürütme seçimle işbaşına gelir. Demokrasilerin olmazsa olmaz şartı da bu seçimlerdir. Bir ülkede sadece seçimlerin yapılıyor olması, o ülkede demokrasinin tam olarak yerleştiği anlamına gelmez. Ancak, çok adaylı veya çok partili serbest ve dürüst seçimler yapılamıyorsa, o ülkede demokrasinin olmadığı kesindir. Burada sözü edilen demokrasi Batı tipidir. Çin veya Vietnam gibi ülkelerde farklı demokrasiler bulunabilir. 1990’da Almanya birleşinceye kadar Batı Almanya’nın resmi adı “Almanya Federal Cumhuriyeti” iken Doğu Almanya’nın resmi adı “Demokratik Alman Cumhuriyeti” idi. Demokrasilerde yürütme erkinin başında olan kişi, halk tarafından doğrudan seçilebileceği gibi temsilciler meclisi tarafından da seçilebilir. Benim tercihim yürütme başkanının halk tarafından seçilmesidir. Aynı şekilde belediye başkanlarının da doğrudan halk tarafından seçilmesi doğrudur. Nitekim ülkemizde uygulama böyledir. Ancak Cumhurbaşkanı seçiminde “%50+1” oyu almak şartken, belediye başkanı seçimlerinde bu şart aranmamakta ve en çok oyu alan aday mesela %25 ile başkan olabilmektedir. Bu yanlıştır. Yaklaşan yerel seçimlerinde de belediye başkanı seçilmek için “%50+1” oy alma şartı getirilmelidir diye 28 Eylül’de bir yazı yazdım. Başkan Erdoğan ise bunun tam tersini istedi.

‘%50+1’İN FAZİLETİ

Nasıl, meclislerde yasalar oylamaya katılan milletvekillerin en az %50’sinin onayıyla yürürlüğe girebiliyorsa, yönetimin (yürütmenin) başına geçen kişinin aldığı kararların meşruiyet kazanması için de onun, halkın çoğunluğunun (çoğunun değil, yüzde elli artı bir) oyuyla seçilmiş olması gerekir. İlk turda oylar dağıldığı için %25 ile başkan seçilen bir kişiye halkın gösterdiği saygı ile %50 oyla seçilmişinki bir olamaz. Hatta %25 ile seçilen, bir bakıma azınlığın arzusunu çoğunluğa zorla kabul ettiren “seçilmiş diktatör” olarak nitelenebilir. Ülkenin veya bir beldenin yönetimini 4-5 yıl süreyle üstlenecek kişinin halkın oylarının “%50+1”ini alması için seçimlerin iki turlu olması zaman kaybetmek değildir. Bundan çok daha önemli olan şudur: Oy vermek vekalet vermektir. Başkana oy yani vekalet veren seçmen de onun sorumluluğunu bölüşmek zorundadır. Bu halkın sorumluluk üstlenmesi demektir. Eğer demokrasinin bir tanımı da “halkın, halk için halk tarafından yönetilmesi” ise “yüzde elli artı bir” şartı her başkanlık seçimlerinde şart olmalıdır.

SON SÖZ: Oyun kadar konuş.