Sevgili okurlarım, seçimden sonra bütün Türkiye’nin paylaştığı konuların en başında hiç kuşkusuz “CHP’nin durumu” geliyor.

İktidar kesiminin ise keyfi gıcır!

Haklılar da...

Ana muhalefet partisinde kazan fokur fokur kaynatılırken elbette keyifli olacaklar...

Hele de o kazanın altını yakıp tutuşturanların çoğu bire bir CHP’nin içinde üst düzey görev alanlar ve halen de aynı görevlerini sürdürmekte olanlar ise!

★★★

Bu konuda kim ne derse desin Kemal Bey bu süreçte çok kayıplı ve yıpranmış duruma düştü.

Büyük yaralar aldı.

Bunun en önemli örneklerinden biri Zafer Partisi ve Genel Başkanı Ümit Özdağ’la imzaladığı gizli protokoldür.

Seçimden birkaç gün önce partisinden bile hiç kimsenin haberi olmadan ‘gizli anlaşma’ imzalıyor ve çok önemli kararları kabul ediyor.

Seçimi Millet İttifakı kazandığı takdirde İçişleri Bakanlığı ile MİT, Zafer Partisi’ne verilecek.

Aklı ve mantığı olan herkes, olay ortaya çıktığı andan başlayarak böyle bir anlaşma yapılmış olmasına karşı çıktı.

Neden, hangi gerekçeyle imzalandığı soruldu ama Kemal Bey’den tutarlı bir yanıt almak ne yazık ki mümkün olmadı.

Demek ki Kemal Bey, Türkiye’nin en önemli iki kurumunu bir başka partiye vaat etmişti.

Zafer Partisi’nin seçimde alacağı oylarla bunları elde edecek gücü mü vardı?

Yoktu.

★★★

Kabul edelim, cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu seçim öncesinde canla başla çalıştı.

İşi zordu. Zor olduğunun kendisi de farkındaydı ama olmadı.

Ancak bazı hatalar yapıyordu.

Örnek vereyim...

Seçim öncesinde üç ayrı yurt dışı gezisine çıktı.

ABD, İngiltere ve Almanya...

Bu ülkelerden ne alacağı, parti olarak ne gibi siyasi kazançlar elde edeceği belli değildi.

Krediler mi alacaktı, sıcak para mı getirecekti!

Kendisi de bilmiyordu.

Biz de anlamadık!

★★★

Oralarda, kendilerine ‘Banker’ denilen bazı kimselerle konuştu.

Bunlar hayatı palavra olan ve kendilerini önemli göstermeye kalkışan bir takım acayip tiplerdi.

Kemal Bey ise şöyle dedi:

“Seçim sonrasında Türkiye’ye milyarlarca dolar getireceğim!”

Oysa hiçbir şey gelmeyeceğini, bu sözlerin sadece gösterişten ibaret olduğunu Kemal Bey en az bizim kadar biliyordu.

Ama bu taze para yanılgılarına düştü ve başka bir deyişle ne yazık ki toplumu yanıltmaya çalıştı...

Bu gösterişli sözlerinin CHP’nin seçimlerde aldığı oylara en alt düzeyde bile yansıdığını sanmıyorum.

★★★

Şimdi partisinin içinden bile en ağır eleştirileri alıyor.

Koltuk kavgası başladı bile...

Siyaset işte budur...

Eğer gerçekten demokratik bir ülke değilseniz, herhangi bir yenilgi sonrasında orada kurtlar sofrası derhal kurulur ve sizi çiğ çiğ yerler. Kimse kimsenin gözünün yaşına bakmaz...

Şimdi olan işte budur.

Türkiye’de kurtlar sofrası kurmak kolaydır ve sofra bu kez Kemal Bey için kurulmuştur.

Seçimi kazanmış olsaydı, O’nu bugün en ağır bir biçimde ve genelde haklı olarak eleştirenler, Kemal Bey’in karşısında esas duruşa geçip “Bana bir emriniz var mı efendim” diyeceklerdi.

Şimdi ise (seçim yenilgisi sonrasında) herkes kafasına göre takılıyor, içini döküp rahatlamaya çalışıyor...

Çünkü karşılarında düzgün, iyi niyetli ama bazı konuları becermesi mümkün olmamış, önemli hatalar yapmış bir lider var.

★★★

Peki ama Kemal Bey şimdi niçin yıprandı?

Bence bunun ana nedeni seçim yenilgisi değil, tam tersine seçim öncesinde yaptığı çok büyük hatalardır.

Yukarıda örneğini kısaca verdim. İçişleri Bakanlığı ile MİT’i bir küçük partiye ‘armağan etmeyi’ kendi imzasıyla ve gizlice kabul etmiştir.

Benim bildiğim Kemal Kılıçdaroğlu akıllı adamdır.

Böylesine inanılmaz hataları niçin yaptığını ben şahsen anlayabilmiş değilim. Zaten kendisi de tutarlı bir açıklama getiremedi.

CHP’nin teknesinde açılan bu kocaman buzdağı yarasının kolayca tamir edilmesi mümkün değildir. 

Bu konuyu CHP ile uzaktan yakından ilgisi olmayan bizim gibiler düşünüyor da, partinin içindeki ‘düşman kardeşler’ umursamıyor.

Çok yazık, başka ne demeli!