Sevgili okurlarım, Osmanlı döneminde yazılmış olduğu söylenen bir şiir vardır ama kimin yazdığı belli değildir...

“Hasan dağı arpalıktır eğer saban yürürse

Her derede bir değirmen eğer suyu gelirse

Her kümeste bir tavuk eğer köylü verirse

Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse.”

★★★

Özellikle bu iktidar döneminde ülkemizde yaşanan olaylara tanık oldukça bu güzel şiiri anımsarım.

Türkiye’nin ne durumlara düşürüldüğünün yalın ve en basit anlatımı ile birlikte somut bir tanımıdır...

Türkiye Cumhuriyeti bir takım tarikatlar ve cemaatler tarafından parsellenmiş durumda.

Devleti bazen Sağlık Bakanlığı’nda olduğu gibi perde arkasından gizlice, bazen de açıkça onlar yönetiyor.

Oy avcılığının en belirgin nedeni olarak karşımızda din ticareti ve din sömürü var.

Bu iş sayesinde hem oy kazanılıyor, hem iktidar gücü ve hem de çok büyük paralar.

★★★

Bu süreç Atatürk döneminde büyük ölçüde önlenmişti ama sonra yeniden hortladı. Siyasetçiler her yönden kazançlı olan bu süreci devreye soktular.

Dönen çark hızla büyüdü ve bugünkü duruma geldi.

Bu işin belli kuralları var!

Sana oy lâzımsa tarikatlara ve cemaatlere bütün ödünleri istesen de vereceksin istemesen de...

Bu gerçeğe yakın geçmişte Fetö olayında tanık olmuştuk.

Fetö’yü bile kendileri için kaldıraç yaptılar, yalvarıp yakardılar, bol kepçe yağ çektiler ve başımıza bela ettiler.

Sonra neler olduğunu hepimiz biliyoruz.  

★★★

Türkiye’de önemli bir tarikat var...

Menzil.

Bu tarikatın gerçek öyküsü, bırakın bilimsel araştırmaları falan bir yana, romanlara bile konu olacak cinstendir.

Bunların Türkiye’de iki ana üssü var.

İlki Adıyaman Kahta’da Menzil köyü.

İkincisi Eskişehir Sivrihisar’da Buhara köyü.

İlkinde tarikatın yaşça büyük lideri kendisi yaşıyor, ikincisinde ise onun yeğeni, yine tarikat lideri kimliği ile....

Başka bir deyişle amca-yeğen imparatorluğu sürüp gidiyor ama çıkar ilişkileri nedeniyle araları iyi değil.

Birbirleri hakkında konuşup duruyorlar, karşılıklı olarak birbirlerini suçluyorlar.

★★★

Saygı Öztürk bu acayip yapının içyüzünü araştırıp kitap yapmıştı:

“Menzil. Bir tarikatın iki yüzü.” (Doğan Kitap.)

Bir sürü gerçekleri o kitaptan öğrenmiştik.

Türkiye’nin iki ucunda iki köy.

Adlarının köy olmasına bakmayın siz, ikisi de modern kentler.

Karkas ve çok katlı binalar, asfalt yollar, parklar, bahçeler, kafeler, restoranlar, kebapçılar, sağlık kuruluşları, oteller, camiler, Kuran kursları, medreseler, hamamlar, köylerin dışında büyük tarlalar, tarım alanları, hayvancılık yapılan büyük araziler falan ne ararsanız var derde devadan gayri!

Müritler şeyhlerinin elini öpmeye bu iki yerleşim birimine sürekli akın ediyor ama kendilerine verilen bütün hizmetler paralı!

Allah rızası için ücretsiz verilen hiçbir şey yok.

Üstelik amca-yeğen kavgalı ama bu gerçek onların çıkar kavgalarını örtbas etmeye yetmiyor.

Ama yine de, uzaktan bile olsa kardeş kardeş geçiniyor gibi görünüyorlar.

Öyle görünmek zorundalar...

Çünkü işin içinde çok büyük miktarda hem maddi, hem de manevi kazanç var.

★★★

Adıyaman’daki Menzil şeyhi vefat edince Recep Tayyip dahil devletin bütün üst düzey yetkilileri, protokolde isimleri yer alan ve almayan siyasetçilerin büyük çoğunluğu dün yas mesajları yayınlayıp üzüntülerini dile getirdiler, şeyhten övgüyle söz ettiler.

Devlet gibi ahali de yasta idi!

Cenaze törenine on binlerce kişi katıldı.

Hey gidi Türkiye Cumhuriyeti, nerelerden nerelere!

★★★

Türkiye nereye koşuyor?..

Meydan tümüyle tarikatlarla cemaatlere kaldı.

Devrimlerimiz ayaklar altında paspas gibi çiğneniyor.

Cumhuriyet’in 100. yılı geldi, yılın yarısını geride bıraktık ama sadece ülkeyi yönetenlerden değil, muhalefet partilerinden de tık yok.

Ötekiler yetmemiş olmalı ki Meclis binasında bile Kuran kursu açılıyor.

Milli olmayan Eğitim Bakanı sadece kız çocukları için yeni okullar açılması gerektiğinden dem vuruyor. Bunlara erkek çocuklar alınmayacak.

Bunları görünce yazının en başında kullandığım şiirin son dizesini bir kez daha anımsadım...

Güzel gidiş bu gidiş eğer sonu gelirse!

Acaba gelir mi?

Rahat olsunlar gelmez, gelmeyecek!..

Zira atı alan Üsküdar’ı çoktan geçti.