Sevgili okurlarım, şimdi kısa bir süre için geçmiş yıllara dönelim, neler olduğuna kısaca göz atalım.

O yıllarda Türkiye henüz vurgun dönemini yaşamıyordu.

İnsanlar dürüst ve iyi niyetli idi.

Kızılay gibi en büyük hayır kurumları siyasete alet edilmemiş, iktidarların maddi dayanağı olmamıştı.

Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu da öyleydi.

Çok iyi anımsıyorum, hem dini bayramlar ve hem de ulusal bayramlar öncesinde toplumda bir coşku oluşurdu.

Çoğu insanımız bu kurumlara kendi çapında bağışta bulunmak ve karınca kararınca yardım etmek için çaba harcardı.

★★★

Şık giyinmiş küçük çocuklar ellerinde teneke kutularla kentlerin kalabalık bulvarlarında ve caddelerinde dolanır, karşıdan gelenlerin yakasına kağıttan yapılmış rozetler takardı.

Karşılığı ise o kutulara gönülden kopan az veya çok bir yardım parası atmaktı.

Türkiye, sözünü ettiğim 1950’li yıllarda fakir bir ülke idi.

Demek ki belli başlı hayır kurumlarının parası da yetmiyor ve sokaklarda kibarca rozetler takılarak bir miktar gelir elde ediliyordu.

★★★

O yıllarda dinci örgütler, dinci vakıflar ve dernekler piyasada henüz yoktu!

Lafları bile edilmezdi.

Bunlar sonraki yıllarda ortalığı örümcek ağı gibi sarmayı başardı!

Örneğin o yıllarda Türk Hava Kurumu vardı...

Kurban derilerini toplama yetkisi oraya verilmişti.

Deriler mahalle aralarından ve en uzak köşelerden bile toplanır ve Kurum adına satışı yapılırdı. Türk Hava Kurumu elde ettiği gelirle özellikle orman yangınlarında kullanılacak uçaklar satın alırdı.

Uçakların bedeli kurban derilerinden karşılanırdı.

★★★

Sözünü ettiğim yıllarda, kurban etleri genelde Kızılay’a ya da komşulara ve et yemesi gereken fakir fukaraya dağıtılırdı.

Hiç kimse kurbanını Kızılay’a verirken hayıflanmazdı, tam tersine helal ederdi.

Sonra piyasaya dinci-şeriatçı örgütler çıktı ve iş iyice yozlaştı.

Bunlarda para bol...

AKP iktidarının sonsuz desteği arkalarında.

Bunların şu anda bile medyaya verdikleri ilanlara bakıyorum da kanım donuyor.

Mekanizma şöyle çalışıyor:

Siz kurban parasını onların hesabına yatırıyorsunuz...

Onlar ise haritada yerini bilmediğimiz, ismini cismini zor duyduğumuz Afrika ülkelerinde kesim yapıyor!

Burkina Faso, Çad, Nijerya, Somali, Kongo, Sudan vesaire...

Sayın sayabildiğiniz kadar.

★★★

Bunlar paraları toplayıp malı götürüyor ama sonrasını sadece Allah biliyor...

Zira kurban olayında büyük vurgunlar var, hele de böylesine vurgunlar Afrika gibi gözden uzakta bir yerlerin adı kullanılarak gerçekleşiyorsa!

Türkiye’de bu konuda ne olduğunu merak ederseniz, böylesine bir rezaletin üzerine gidip vurgunları ortaya çıkaracak bir makam yok.

Adamlar medya ilanlarını veriyor, sizden paraları toplayıp cebe atıyor ve sonrası asla bilinmiyor.

Bilinen tek şey, bunlar Müslümanlık ve din ayaklarına yatıp halkı resmen dolandırıyor...

En büyük desteği ise bugünkü iktidardan alıyorlar.

★★★

Nerelerden nerelere geldik...

Geçmiş yıllarda yardım paraları küçük ve yetersiz bile olsa Kızılay, Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk Hava Kurumu adına toplanır, yakalara kağıttan rozetler takılır, kurban derisini bağışlayanlara bir teşekkür mektubu gönderilirdi.

Şimdi ise her şey 180 derece tersine döndü.

Türkiye yön değiştirdi!

O küçük, anlamlı ve içten gelen bağışların yerini trilyonluk vurgunlar, ‘bedelini bize verin ki kurbanınızı Afrika’da yaşayan dindaşlarımız için kestirelim’ palavraları aldı...

★★★

Ve bütün bunları düşünürken akıllara hemen Lösemili Çocuklar Vakfı (LÖSEV) geliyor...

Sessiz sedasız büyük işler başaran, ölümcül lösemi hastalığına yakalanmış çocukları ve kanser hastası büyükleri ücretsiz tedavi eden, hastalıkları boyunca onları aileleriyle birlikte konuk eden, tedavilerini Ankara’da LÖSANTE hastanesinde gerçekleştiren...

Ve onları 12 ay boyunca taze etle besleyen LÖSEV...

Kurbanlarınız vekaleten din adamları eşliğinde kesiliyor ve 365 gün boyunca kanser hastalarına hayat veriyor.

LÖSEV sizin bağışlarınızı bekliyor, ihmal etmeyin.

Kurban paranızı ve derilerinizi sahtekarlara ve dinimizi bile siyasete alet edenlere kaptırmayın.