SEVGİLİ okurlarım, Türkiye birbiri ardına gelen depremlerle yaşamayı sürdürüyor.

İlkini, başka bir deyişle gerçek depremi yaşayalı bir ayı geçti ve 50 bin’e yakın insanımızı enkazlar altında yitirdik.

İkincisi ise bu günlerde yaşadığımız siyasi deprem.

Bu yazının konusu büyük bir faciaya dönüşen ilk deprem olacak.

Şu gelişmeler bir durulsun, siyasi depremi herhalde yarın ele alırım.

★★★

Evet...

Büyük felaket on binlerce konutu ve işyerini harabeye çevirdi.

İlk aşamada sadece Türkiye değil neredeyse bütün dünya yardım elini uzattı çünkü depremin böylesi bugüne kadar hiç görülmemişti.

-Ülke çapında bağışlar toplandı.

-Eksik bile olsa çadırlar ve konteynerler kuruldu.

-Bölgeye Türkiye’nin dört bir yanından personel, bol miktarda yiyecek ve giysi gönderildi.

-Hastane çadırları kuruldu.

-Seyyar mutfaklarda sıcak yemek dağıtımı başlatıldı.

★★★

Kağıt üzerinden bakıldığında buraya kadar yapılanlar olumlu... Zaten böylesine bir felaket sonrasında başka bir şey yapılamazdı.

Başta TRT olmak üzere bizim yandaş medya da bunun farkına varmıştı ve fırsatı kaçırmadılar...

Bu yapılanları iktidardan gelen talimat doğrultusunda siyasi propaganda niyetine kullanmaya kalkıştılar ve kullandılar da.

Şimdi bunların televizyon kanallarını açtığımız, ya da gazetelerine baktığımız zaman hep aynı şeyi görüyoruz:

Gelecek seçimlere yönelik oy avcılığı!

Yani deprem sonrasında her şey dört dörtlük!

Aç kalan yok, açıkta kalan hiç yok!

★★★

Geçenlerde düşüp kürek kemiğimi kırmıştım.

Şimdi yandaşların en önde gelen temsilcilerinden biri olan eski bir dostum geçmiş olsun diye aradığında biraz şaşırmıştım.

Deprem bölgesinden aradığını söyledi ve şöyle dedi:

“Buraları öyle yazıldığı gibi, anlatıldığı gibi iyi durumda değil. Buralarda durum çok daha farklı ve ciddi. İnsanlar büyük sıkıntı içerisinde.”

Hatta ben de kendisine espri yaptım!

“Şimdi bu söylediklerini senin ağzından yazarsam kovulursun ve sen de depremzedeler gibi açıkta kalırsın!

★★★

Gerçekten de öyle...

Yandaş medyaya bakıyorsunuz ki her şey dört dörtlük...Felakete uğrayanlar neredeyse tam kadro “Hay Allah hükümetimizden razı olsun. İyi ki deprem oldu da çadıra geçtik, rahata kavuştuk” diyecekler. Herkes iktidara duacı!

Herkes çok mutlu!

Yakınanlar olursa onların sözleri montajlanıyor, çöpe atılıyor, yakınmaları falan gündeme getirilmiyor.

“Allah razı olsun hükümetimizden, bize sıcak yemek yediriyor!”

İnsanoğlunun mutluluğu demek bu kadar kolaymış.

★★★

Oysa durumlar epeyce farklı...

Depremin etkisiyle büyük sorunlar yaşayan ve bunlara çözüm bulamayan milyonlarca çaresiz insanımız işte oralarda.

Bazıları göç etti, bazıları konteynerlere, çadırlara yerleştirildi.

Önemli bir bölümünün (hemen her gün nohut kuru fasulye çıkarılsa bile) karnı doyuruluyor.

Oysa bazı yerlerde içmek ve tuvalet için su yok.

Bazılarında tuvaletlerin mesafesi çadıra en az 300 metre.

Kırsal kesimdeki sorunlar ve eksikler anlatılacak gibi değil ama onlar zaten unutuldu gitti... Sesleri pek duyulmuyor.

★★★

Yine propagandaya yönelik göstermelik sahneler...

Çadırkent’e berber dükkanı ve kuaför açılmış.

Yüzlercesinden acaba kaçında açılmış?

Çocuklara top ve balon armağan edilmiş, oynuyorlar.

Büyük küçük herkesin sırtında yardımlardan gelen pırıl pırıl giysiler, ayaklarında yeni ayakkabılar...

Cicim aylarının zorladığı göstermelik mutluluk sahneleri özellikle sürdürülüyor.

★★★

Sevgili okurlarım, bu sahneler ve propagandaya yönelik çabalar kimseyi kandırmasın...

Büyük felaketin henüz çok başındayız.

Esas dev gibi sorunlar bir süre sonra boy göstermeye başlayacak.

Şimdi neredeyse hiç kimse o büyük şoku atlatabilmiş değil. Felaket henüz tam olarak anlaşılmadı.

Bu yüzden şimdilik o büyük yaraya pansuman yapılıyor.

O derin yara daha fazla büyümesin diyeceğim ama biraz zor gibi görünüyor.

Şimdi cicim aylarını yaşıyoruz.

Kimse fazla konuşamıyor, herkes sıkıntısını içine atıyor.

Cicim ayları yakında bitecek, acı gerçeklerle işte o zaman yüz yüze geleceğiz.