Sevgili okurlarım, günün birinde Türkiye’de çok büyük bir deprem olacağını hepimiz tahmin ediyorduk. Tahmin etmenin ötesinde adeta biliyorduk.

Bilinmeyen bir tek husus vardı...

Deprem nerede, hangi bölgemizde patlayacaktı...

Ve 6 Şubat günü gerçekleşince hepimiz acı gerçekle yüz yüze geldik.

Şimdi bundan sonrakinin yerini konuşuyoruz.

★★★

Felaketten önce tartışılan, yazılıp çizilen çok önemli bir konu vardı.

İki önemli kuruluş olan AFAD ve Kızılay siyasete alet edilmişti.

Kadroları iktidarın adamı olan yandaşlarla doldurulmuştu.

Ellerinde sonsuz kaynaklar vardı ve bu kaynaklar yandaşlara hortumlanıyordu.

Yılların Kızılay’ını düşünün ki, siyasete alet edilmiş.

Böyle bir durumu içimiz kaldırmıyordu.

Deprem öncesinde defalarca yazdık, Kızılay’ın AKP siyasetine alet edildiğini belgelerle vurguladık ama sonuç değişmedi.

Atı alan Üsküdar’ı geçmişti ve iktidar bu ‘verimli kaynağı’ elinden kaçırmayı, başka bir deyişle siyasetten biraz olsun arındırmayı aklından bile geçirmiyordu.

AFAD aynı duruma düşürülmüştü.

★★★

Deprem sonrasında olanları düşündükçe insanın aklına acayip (!) sorular geliyor.

Televizyonda düzenlenen bağış kampanyasında yaklaşık 120 milyar lira toplandı...

Paranın büyük bölümü Kızılay-AFAD ikilisine teslim edildi.

Peki bu paranın hesabı nerede?

Birileri şimdi diyecektir ki “Efendim henüz erken, işler rayına oturunca hesap verilir. Kimse endişe etmesin!”

Biz endişe ederiz kardeşim!

Aynı duruma 1999 büyük Marmara depreminde de tanık olmuştuk.

O zaman da büyük paralar toplandı ve sonuçta milletten toplanan bağışlar devletin başka işleri için kullanıldı.

★★★

Bu seferki deprem hem 1939 Erzincan hem de 1999 Marmara depremlerinden epeyce daha büyüktü. (Bugüne kadar arada yaşadığımız belki binlerce daha küçük depremi saymıyorum.)

Şimdi bir kez daha soruyorum:

Bu bağışların hesabını kim verecek, ne zaman açıklayacak?

Kimse kusura bakmasın ama bu hesabın adam gibi verileceğini hiç sanmıyorum.

Endişem odur ki bu hesap hiçbir zaman verilmeyecek, iktidarın keyfi kararlarıyla gizlice ve örtülü bir biçimde yandaş kesimlere dağıtılacaktır.

Peki kime dağıtılacak?

Elbette ki ilk sırada yandaş müteahhitlere.

O kesimi sakın ola ki hiç kimse hafife almasın, yanılır.

İrili ufaklı yandaş müteahhit kesimi AKP iktidarının temel güçlerinden biridir...

AKP iktidarını besleyen, karşılığında iktidar tarafından misliyle beslenen ve adına beşli çete denilen teşkilat da onların içinden fışkırmıştır.

★★★

Deprem bölgelerine gidip milletten “Helâllik” istemek kolaydır...

“Biz depremde geç kaldık ama siz yine de hakkınızı helal edin” demektir.

Bu işler kaderle, öyle helalle haramla yürümez.

Eğer sen gerçekten helâllik istiyorsan, önce topladığın paraların hesabını kuruşu kuruşuna vereceksin arkadaş!

Aynı şeyi yan kuruluşuna döndürdüğün Kızılay ve AFAD’a da yaptıracaksın.

Siyasi nutuk atmanın, ahaliye parti propagandası yapmanın şimdi zamanı değil.

Önce şu hesapları görelim!



Sevgili okurlarım, iki gün önce Yunanistan’da bir tren kazası oldu. İki tren çarpışınca 46 kişi öldü.

Fakat işin ilginç yanı kazadan hemen sonra ortaya çıktı.

Aaa, o da ne!

Ulaştırma Bakanı anında istifa etti.

Kaza olmuşsa sana ne kardeşim!

Trenleri sen mi kullanıyordun, makinist sen miydin, makası sen mi değiştirmiştin, ne demeye istifa edersin...

★★★

Biz deprem yaşadık, 40 bini aşkın insanımız enkaz yığınlarında can verdi.

Yerleşim birimlerimiz mahvoldu, on binlerce konut yıkıldı.

Gel de bak bakalım, Türkiye’de bir kişi olsun istifa etti mi!

Sayın Yunanlı Ulaştırma Bakanı “Bu kazanın siyasi sorumluluğu bana aittir” deyip istifa etmiş.

Ne halt etmeye istifa edip bizimkilere de kötü örnek olursun.

Gel Türkiye’ye, bu işlerin bizde mektebi var. Seni bir güzel okutup eğitelim.

Gözünü seveyim bir daha böyle bir densizlik yapma kardeşim.

Aman aklında olsun... Bu gibi durumlarda ‘ölen ölür kalan sağlar bizimdir’ taktiği uygulayıp hadiseyi unutulmaya terk edeceksin.