Sevgili okurlarım, başta ‘tarafsız (!) cumhurbaşkanı’ Recep Bey olmak üzere bütün iktidar sözcülerinin ağzından bal damlıyor.

Muazzam bir kalkınma sürecine nasıl girdiğimizi dillerinin döndüğü kadar anlatıyorlar.

Her şey dört dörtlük!

Acayip bir biçimde kalkınmışız...

Ancak gelin görün ki kalkınmanın bu kadarını yeterli görmüyorlar...

Ve pembe vaatler, büyük ve inanılması mümkün olmayan yalanlarla birlikte kürsülerden haykırılıyor.

Tam da seçim öncesinde!..

★★★

Yarısı yerli olan otomobil yaptılar, adına TOGG dediler...

Artık bizim de yerli ve milli savaş uçaklarımız, helikopterlerimiz, tanklarımız var!

Hatta uçak gemimiz bile oldu.

Ama dahası da var...

Uzaya astronot gönderecekler.

Yerli ve milli iki astronotumuz seçildi, kamuoyuna tanıtımları bile yapıldı.

Ancak bu gibi işlerin temelinde epeyce ‘bilinmezlik’ vardır.

Sorular bizde olduğu gibi havada kalır.

★★★

Yerli astronotlarımızı kamera karşısına çıkarmak kolaydır da işin arkasını getirmek biraz zordur... Zira bu gibi işler parasız olmaz.

Roketi ABD firmaları yapar. Özel giysileri, besinleri, özel aygıtları, yol haritasını onlar belirler, programı onlar düzenler.

Sana sadece parayı bastırmak kalır.

Böyle birkaç günlük bir ‘uzay gezisinin’ maliyeti en az 40-50 milyon dolar olur.

Peki sonuç nedir, biz bu işten ne kazanırız?

Hava cıva!

Sonuçta iş yine bizim iktidar siyasetçilerine kalır, “Uzaya bile astronot gönderdik” tantanası sürer gider.

★★★

Sevgili okurlarım, dedim ya iktidar sözcülerinin ağzından bal damlıyor. Her şey muhteşem, her şey dört dörtlük!

O kadar ki, asgari ücrete, memur maaşlarına yapılacak zamlar, açılacak yeni kadrolar bile akıllarına şimdi, tam da seçim öncesinde geldi.

Ancak ortada önemli bir sorun var, bunlar olurken muhalefet partileri dahil hiç kimse yolsuzluklara, milletin nasıl soyulduğuna yeterince değinmiyor.

Türkiye ve 85 milyon insanımız resmen soyulurken kimse bu vurgunların üzerine yeterince gitmiyor.

Nedenini anlamak mümkün değil.

★★★

Ağzından bal damlayanlar arasında ilk sırayı her zaman Recep Tayyip’in aldığını hepimiz biliyoruz.

Başında olduğu bu iktidar Türkiye’yi 21 yıldan bu yana yönetiyor ama beyefendi her gün yeni vaatlerini, pembe hayallerini sıralamaktan vazgeçmiyor.

Bunları güzelce yutan ve AKP’ye oy veren seçmen kitlesi derseniz, onlar sorgulama yeteneğini tümüyle yitirmiş olmalı ki akıllarına sormak gelmiyor:

“Sen 21 yıl boyunca ayakta mı uyudun? Bu söylediklerini niçin yıllar önce yapmadın da şimdi gündeme getiriyorsun?”

Seçime çok az günler kaldı...

Şimdi muhalefet partilerinden ve liderlerinden bir istirhamım var.

Mitinglerinizde lütfen bu büyük vurgunları ve somut yolsuzlukları gündeme getirip tartışmaya açınız.

Bu yolla iktidarı kendi dümen suyunuza çekip zorlayınız.

Elinizde bu konularda nice belgeler var, bunlarla vurunuz.

Nasıl soyulduğumuzu 64 milyonluk seçmen kitlesinin beyinlerine çivi gibi çakınız.

Zaman geçiyor, azalıyor. Haberiniz olsun.




Sevgili okurlarım, Cumhuriyet gazetesi yazarı Murat Ağırel bizlerden sonra genç gazeteciler kuşağının önde gelen temsilcilerinden biri.

Çok iyi yazıları ve kitapları var.

Murat’ın yeni çıkan kitabını okuyup dün bitirdim:

“Yağma. Sayıştay Belgeleri.” (Kırmızıkedi Yayınları.)

Bu kitabı okudukça insanın “Bu kadarı olamaz” diye bağırası geliyor.



★★★

Sayıştay doğrudan TBMM’ye bağlı anayasal bir kurum...

Görevi bakanlıklar ve belediyeler dahil bütün kamu kurumlarının hesaplarını incelemek, eğer varsa ihale ve alımlardaki yolsuzlukları, hırsızlıkları, usulsüzlükleri, vurgunları şatafat ve israfı raporlara bağlayıp Meclis’e sevk etmek.

Bu raporlar Meclis’te KİT Komisyonu tarafından görüşülüp inceleniyor, Meclis tutanaklarına geçiyor.

Peki sonrası?

Sonuç sıfır.

Raporlar ve tutanaklar arşive kaldırılıyor ve her şey yapanın yanına kâr kalıyor!

★★★

Murat Ağırel 21 yıllık AKP döneminin yağma dosyalarından bazılarını açmış...

İçlerinden sadece parasal yağma değil aynı zamanda çürüme çıkmış.

Rejimin kurumları, kadroları çürümüş, bütçeleri nasıl eritilmiş, her şey Sayıştay raporlarında tek tek anlatılıyor ama kim takar!

Götüren götürmeye devam ediyor.

Bu kitabı hele de seçim öncesinde mutlaka okumanızı öneririm.