Sevgili okurlarım, yıl 2018... İstanbul’daki Suudi Arabistan Başkonsolosluğu binasında korkunç bir cinayet işlenmişti...

Suudi’den özel olarak İstanbul’a gönderilen devlet görevlisi katiller topluluğu, muhalif gazeteci (Suudi Arabistan vatandaşı) Cemal Kaşıkçı’yı öldürmüştü.

Bu inanılmaz cinayet sadece Türkiye’yi değil bütün dünyayı ayağa kaldırdı.

İşin daha da korkunç yanı, Kaşıkçı’nın cesedi aradan beş yıl geçmiş olmasına rağmen henüz bulunabilmiş değil.

Özel ekip Suudi’li muhalif gazeteciyi önce boğarak ya da uyutarak öldürmüş, sonrasında ise asitte eriterek yok etmişti.

★★★

AKP iktidarının gücü polisimizi ve savcılarımızı konsolosluk binasına sokup araştırma yapmaya yetmemişti.

Ama olayın gerekçesi başka idi:

“Bu herifler bizim önde gelen para desteğimizdir. Başımız ne zaman sıkışsa o hırsızların kucağına oturup para isteriz. Cinayet olayı bir süre konuşulur ve sonra unutulur. Bir cinayet için aramızı bozmayalım!..”

Nitekim haklı çıktılar!

Dünyayı bile ayağa kaldıran cinayet bir süre sonra unutuldu ama hırsızlarla ‘para ilişkilerimiz’ aynen sürdü gitti.

Allah onlardan razı olsun, başımız ne zaman sıkışsa kendimizi onların kucağına oturtup bir miktar döviz tırtıklıyoruz!

★★★

Sadece Suudi’ler değil, başımız her sıkışığında, zor durumlara düştüğümüzde sığındığımız başka ‘din kardeşlerimiz’ de var.

Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri vesaire...

Bunlarda para bol.

Hepsinin ortak özelliği, Recep Tayyip ve Tayyipgiller familyasına besledikleri aşırı sevgidir.

Para istersiniz verirler ama elleri sıkıdır ve her biri birbirinden daha sağlamcıdır.

Bazen cömertlikleri tutar ve kesenin ağzını açarlar.

Bunların yönetimleri hırsızlardan ve vurgunculardan oluştuğu için hükmettikleri trilyonlarca doları istedikleri gibi kullanırlar.

Bu arada kendi ülkelerinden olmayan hırsızların da yüz milyarca dolarlarını dünya piyasalarında onlar yönetir.

Kara para aklamak onların işidir.

Ser verirler ama sır vermezler.

Müslümanlık falan bunlar için işin hikayesidir.

Dinimizle hırsızlığı güzelce bağdaştırmayı başarmışlardır.

★★★

Recep Bey yakın zaman öncesine kadar bütün dünyaya posta koyar, aba altından sopa gösterirdi.

Aynen içeride yaptığı gibi kendisinden yana olmayan ülkeleri tu kaka ilan eder ve korkuttuğunu zannederdi.

Bir süre bu taktiği uyguladı.

Örneğin kendi emrindeki yandaş gazetelerde günün birinde kocaman harflerle şu manşeti bile gördük:

“Şerefsizler.”

Bu manşetin hedefi Birleşik Arap Emirlikleri idi.

Fetö’nün 15 Temmuz darbe girişimine destek verdiği iddiasıyla atılmış olan ve belleklerde iz bırakan bir manşetti.

★★★

Sonra araya başka din kardeşlerimiz girdi.

BAE ile Tayyipgilleri barıştırmak istediler çünkü bütçesi yamalı Türkiye onların dolar desteğine muhtaçtı...

Ve barıştılar!

★★★

Yeni Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz’la yeni Maliye Bakanı Mehmet Şimşek bu doğrultuda iki gün önce ilk geziye çıktılar, Recep Bey’in selamlarını ve saygılarını kendilerini ağırlayan entarili ve terlikli adamlara ilettiler...

Ve hemen ardından para istediler:

“Zor durumdayız, açın kesenin ağzını. Katar, Kuveyt açıyor, Suudi kardeşlerimiz de açıyor. Siz de açın... Pamuk eller girsin ceplere ya hacii...”

★★★

Bir zamanlar “Şerefsizler” diye manşet atmışlar, bir zamanlar kendi vatandaşlarını İstanbul’da konsolosluk binasında kesip biçip asitte eriterek öldürmüşler, hiç önemli değil.

Önemli olan para...

Recep Bey bunlara yakın geçmişte nasıl posta koyardı, unuttunuz mu...

Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’ye nasıl hakaretler ederdi, unuttunuz mu...

İsrail’e, Ermenistan’a neler derdi...

Şimdi ekonomi sıkışınca her birine dostluk eli uzatmak ve bir anlamda özür dilemek zorunda kaldı.

Allah hiçbir ülkeyi parasız bırakmasın, kimseye muhtaç etmesin.

Kimseye tükürdüğünü yalatmasın.

Amin.