Sevgili okurlarım, Uğur Mumcu cinayeti 24 Ocak 1993 günü işlenmişti...

Bugün aradan tam 30 yıl geçti.

O Pazar sabahı patlamanın olduğu yere sanırım ilk gidenlerden biriydim...

Gördüklerim karşısında şok geçirdim...

Patlama sonrasında paramparça olmuş külüstür Reno araç ve az ötesinde Uğur’un parçalanmış cansız bedeni.

Üzerine bir örtü örtülmüştü.

Yerde kar var...

Karlar yer yer kırmızıya boyanmış.

Biraz sonra kimler tarafından gönderildiği hep meçhul kalan birileri geldi ve aracın çevreye dağılmış parçalarını çöpçü süpürgeleriyle süpürüp toplamaya başladı.

Onlar polis falan değildi.

Kim oldukları, nereden gönderildikleri hiçbir zaman ortaya çıkmadı...

Ve o kargaşa ortamında kimsenin aklına “Yaa siz kimsiniz, bu yaptığınızla delilleri yok ediyorsunuz” demek gelmedi!



★★★

Benim dostum, mahalle arkadaşım, sonradan avukatım, eşim Tansel Çölaşan’ın Ankara Hukuk Fakültesi’nden sınıf arkadaşı, Bahçelievler’de Pazar durağının köşesindeki duvara oturup kızlara tatlı tatlı laf attığımız, 18-20 yaşında öğrenciler olarak kendi kafamızca ülke sorunlarını tartıştığımız, bazen birlikte top oynadığımız Uğur işte orada, yanı başındaki araba enkazının birkaç metre ötesindeki boş alanda tek başına yatıyordu.



Ağladım.

Aklıma örtüyü yavaşça kaldırıp O’nu son kez görmek gelmişti ama bunu yapsam hem içim kaldırmaz, hem de birileri tepki gösterebilirdi.

★★★

Cinayetten birkaç gün önceydi...

Beş gazeteci arkadaş buluşup Ankara’da RV Restoranda hep birlikte bir akşam yemeği yedik.

Melih Aşık, ben (sonra üçü de rahmetli olan) Uğur Mumcu, Bekir Coşkun ve Teoman Erel...

Hazır bir araya gelmişken biraz da basın dedikoduları yaptık, bizim mesleğin içine sızan liboş, iş bitirici, dolandırıcı, satılık, namussuz, iktidar beslemesi gazeteci takımından bol bol söz ettik.

★★★

Uğur’un belinde o meşhur Smith Wesson tabancası...

Tabancasını yoklayıp “Vay benim kovboyum” falan diye takıldım ve o son görüşmemizi gazetede yazdım.

Sonrasında Fehmi Koru isimli biri köşesinde sık sık iddia etti:

“O gece beş gazeteci çete kurdular, toplanıp silah üzerine yemin ettiler!”

★★★

Uğur’a sık sık tehditler geliyordu. Devletten koruma istemeyi hep reddetmişti...

Yine de O’na bir “Mahalle bekçisi” verdiler!

Adam gece geliyor, sokak kapısının önünde kendisine evden verilen koltuğun üzerinde sabaha kadar horul horul uyuyor ve sabah olunca kimseye görünmeden gidiyordu.

O son görüşmemizin gecesinde, restorandan saat yaklaşık 01 sıralarında ayrıldık. Uğur beni birkaç gün sonra bombalanan arabasıyla, o ıssız ve sesiz Ankara gecesinde eve bırakacak...

Terör olayları gündemde.

Önüne gelen öldürülüyor.

★★★

Arabada giderken aramızda aynen şu konuşma geçti:

-“Kendine adam gibi bir koruma iste. Bak, gecenin bu saatinde ikimiz baş başayız. Herifler ikimize bir şey yapsa ertesi gün bayram ilan ederler. Tabanca falan hikayedir. Sen tabancayı çekene kadar onlar 100 kilometre kaçmış olur...”

-“Boşver yaa, bir de korumayla mı uğraşacağım. Kapıdaki bekçiyi görüyorsun işte, ne işe yarıyor. Üstelik herifi ağırlıyoruz, yemeğini bile yediriyoruz.”

Cebinde sürekli taşıdığı tabancaya güveniyordu!

Bizim evin kapısında vedalaştık, indim.

O’nu son kez gördüğümü, birkaç gün sonra öldürüleceğini nasıl düşünebilirdim!

★★★

Her zaman her yerde söylüyorum...

Uğur Mumcu Türkiye’nin bir numaralı gazetecisi idi.

O’nun aynı meslekten dostu olmaktan hep gurur duydum.

Bir şeyleri, belli konuları hem paslaştık, hem de aramızda paylaştık. Birbirimize her zaman destek olduk. Bildiğimiz ne kadar hırsızlık, yolsuzluk, hortumlama varsa elimizden geldiğince üzerine gittik.

İlkemiz hep aynı oldu:

Mustafa Kemal Atatürk’ün aydın izinde bir Türkiye.

★★★

Uğur Mumcu cinayeti Türkiye’de yaşanmış en karanlık olaylardan biridir.

Devlet katilleri bildiği halde işi örtbas mı etti, bilinmiyor.

Bence evet.

Cinayetin ardından bir takım kimseler sözüm ona yakalandı, yargılandı, hatta hapis cezası aldı!

Hepsi palavra ve göstermelikti.

Gerçek katiller ortaya asla çıkarılmadı. Bundan sonra da hiçbir zaman çıkarılmayacak zira dosya çoktaaan kapatıldı.

Kesinlikle inanıyorum, devletin içinden birileri o katilleri biliyordu.

★★★

Günümüzde gazetecilik iyice yozlaştı...

Yalakalık, iktidar baskısı, çoğu patronların para hırsı, çıkar karşılığında iktidar yandaşlığı ve korkaklığı Türkiye’yi bu durumlara düşürdü.

Uğur Mumcu medyanın bu çirkef ortamında mutlaka yaşamalı, gazeteciliğini sürdürmeli, liboşların, namussuzların, ülkemizi soyan hırsızların, vurguncuların, din tüccarlarının ve Türkiye’yi bölmeye kalkışanların korkulu rüyası olmaya devam etmeliydi.

Çok iddialı söylüyorum, O’nun gibi bir gazeteci Türkiye’ye bir daha kolay gelmez.

Saygıyla, özlemle anıyorum.