Sevgili okurlarım Türkiye şimdi yeni bir piyasa vurgunu ile yüz yüze gelmiş durumda.

Yapanlar belli, yaptıranlar belli!

Ancak (bizdeki denetimsizlik nedeniyle) şimdi tanık olduğumuz sosyetik vurgun ilk değil ve son da olmayacak.

Bu yaşadıklarımız beni yıllar öncesine götürdü, o zaman olanları bir kez daha hayretler içerisinde anımsattı...

★★★

1980’li yıllarda idi, 12 Eylül 1980 darbesi gerçekleşmiş ve askerler ülke yönetimine el koymuştu.

Nasıl oldu bilinmez ve halen de kimse bilmez, piyasada bir takım ‘bankerler’ türedi. Özellikle büyük kentlerimizin sokakları ve ana caddeleri bu banker furyasının istilasına uğradı...

Çalışma ilkeleri (!) belliydi,

Bir masa bir kasa ve bir de eli yüzü düzgün, ağzı laf yapan, müşteri tavlamayı bilen sekreter.

★★★

Müthiş bir furya patlamıştı. Her yer banker tabelaları ile doluydu. İpini koparan banker oluyordu.

Bunlar halktan topladıkları paraya ayda yüzde 10 net gibi çok yüksek faizler veriyordu. Banker bürolarının önünde kuyruklar vardı.

Bankerler ise halktan topladıkları paraları akşam büronun kapanış saatlerinde bavullara doldurup bankaya taşımakla uğraşıyordu. Böylesine yüksek faizin nasıl karşılandığını soranlara hep aynı yanıt veriliyordu:

“Çok önemli yeni yatırımlarımız var. Fabrikalar ve yeni şirketler kuruyoruz. Hiç merak etmeyin paralarınız bizim güvencemiz altındadır.”

O zamanlar internet yok, özel televizyon kanalları yok.

Banker ilanları sadece gazetelerde çarşaf çarşaf çıkıyor ve basın patronları çok mutlu! Çok büyük ilan gelirlerini cebe atıyorlar.

Banker Yalçın


★★★

Piyasada yeni bir bankerin ismi çok sık geçiyordu...

Banker Yalçın!

Paraları hızla topladığı, sonra bunları mahalle arkadaşlarıyla birlikte pavyonlarda ve gece kulüplerinde karı kızla yediği söyleniyordu.

İlginç bir tipti...

Banker olmaya karar verdiğinde 18 yaşında idi.

Ortaokul mezunu, İller Bankasında çaycılık yapıyordu. 

Uyanık bir çocuktu. Yasal boşluklardan yararlanıp hemen banker oldu.

Kavaklıdere’de Beykoz sokakta bir apartman katı kiralayıp bürosunu açtı ve hızla para toplamaya girişti. Yanına güzel bir bayan sekreter, bir de yardımcı olarak emekli albay almıştı.

‘Kerizlerin’ paraları su gibi akıyordu!

Benim sonraki yıllarda tanıdığım Yalçın uyanık çocuktu...

Ama kötü niyetli değildi.

Öteki bankerlerin çoğu gibi dolandırıcı da değildi.

Görgüsüz ve beş kuruşsuz bir varoş çocuğu idi.

★★★

‘Görmemişliğin’ bütün özelliklerini üzerinde taşıyordu.

Örneğin bir davet falan olduğunda kendi kendine çelenk sipariş eder ve üzerine “Turgut Özal’ın başarı dilekleriyle” yazdırırdı.

Kendi doğum gününde pavyonlarda kutlama geceleri düzenler ve çelenk siparişlerinin üzerine düzmece şeritler taktırırdı:

“Daha nice doğum günlerine. Ahu Tuğba.”

Kısacası tam ‘bankerlere layık bir biçimde’ yaşardı!..

★★★

Sevgili okurlarım, söz Yalçın’dan açılmışken kısa bir anımsatma yapmak isterim...

Belki inanmayacaksınız ama bu olaylar sonrasında Türkiye’de yargılanıp hapis cezası alan tek piyasa bankeri oldu.

Ben o sırada Milliyet’teyim...

Bana Eskişehir askeri cezaevinde yatarken yazdığı mektupta “Benim hayatım romandır, kitap yapar mısınız” diyordu.

İki cilt kitap yaptım.

“Yalçın Nereye Koşuyor” ve “Yalçın’ı Kim Kurtaracak.”

(Bunları kitap reklamı olsun diye yazmıyorum zira her ikisi de artık piyasada yok.)

★★★

Aradan 40 yıldan fazla bir zaman geçti...

Şimdi “Yeni Türkiye yüzyılı” falan yaşıyoruz ya, bankerler de artık kılık ve isim değiştirdi.

Varoş çocukları gitti, onların yerini yeni bir takım ‘sosyetikler’ aldı.

Eski futbolcular, eski imparatorlar ve soytarılık yapmakta birbirleriyle yarışan sosyal medya fenomenleri. 

Para hırsını yenemeyen, gözü bir türlü doymak bilmeyen yeni kesimler!..

Bakalım onların sonu nasıl gelecek.

★★★

Emin Çölaşan’ın notu: Sevgili okurlarım, bana sık sık soranlar oluyor “Yalçın şimdi nerede, ne iş yapıyor” diye...

Yalçın 1998 yılında, cezaevinden tahliye edildikten sonra Ankara’da öldürüldü ve katilleri bulunamadı.