Sevgili okurlarım, Türk ordusu bundan 49 yıl önce, 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs’a çıkmış ve orada Rumların elinde esir bulunan Türk soydaşlarımızı kurtarmanın ilk adımını atmıştı.

Kıbrıs yıllardan beri kaynıyordu. Türk azınlık Rum çoğunluğun zulmü altında inim inim inliyor, alınan asker çıkarma kararları başta ABD olmak üzere dış ülkelerin baskısı nedeniyle bir türlü gerçekleşmiyordu.

Bülent Ecevit Başbakan, Necmettin Erbakan Başbakan Yardımcısı, Semih Sancar Genelkurmay Başkanı idi. CHP-MSP koalisyonu son kararı verdi ve ordumuz 20 Temmuz 1974 günü sabahın ilk saatlerinde Kıbrıs topraklarına (Girne’den yapılan çıkarma ile) ilk adımı attı.

Paraşütçülerimiz adaya iniyor, uçaklarımız hedefleri bombalıyor, savaş gemilerimiz devriye geziyordu.

★★★

Kıbrıs Yunan uçaklarının menzili dışındaydı ve bu durum bize büyük bir avantaj sağlıyordu. Hava ve deniz üstünlüğü bizdeydi. Adaya komando paraşütçülerimiz indi, çıkarma gemileriyle askerlerimiz ve malzeme çıkarıldı.

Çok şiddetli çarpışmalar oldu. Yıllar sonra, Türk kuvvetlerinin komutanı Orgeneral Bedrettin Demirel’le bu harekat konusunda uzun bir söyleşi yapmıştım ve şu sözlerini unutamam:

“Karşımızda çok iyi savaşan bir Yunan ordusu vardı. Mertçe savaştılar.”

★★★

Sonunda üstünlüğü ele geçirdik ve yine dış dünyanın baskısıyla ateşkes kararı alındı. Ancak birliklerimiz Girne-Lefkoşe bölgesinde, çok dar bir alanda sıkışıp kalmıştı. Ciddi bir Yunan saldırısı bizi zor durumda bırakacaktı.

O süreçte askeri açıdan nice eksiklerimiz ve yanlışlarımız olmakla birlikte, aynı zamanda nice kahramanlıklar yaşandı.

Örneğin bir fotoğraf vardı... Savaşta kırılan kolu alçıya alınan bir subayımız tankın önünde ve sağ elinde tüfeğini tutuyor.

Rapor almamış, memlekete dönmemiş, savaş alanında.

★★★

ABD ve dış dünyanın uyarılarına karşın Ağustos 1974’te ikinci harekat başlatıldı ve ordumuz yeniden ileri atılıp bu kez Magosa dahil Karpaz’a kadar olan bölgeyi ele geçirdi. Sonradan kurulacak olan bugünkü KKTC’nin sınırları böyle belirlenmiş oldu.

Türkiye’nin Kıbrıs zaferi sonrasında Yunanistan’ı yönetmekte olan cunta devrildi ve yeniden demokrasiye geçildi.

★★★

Kıbrıs Barış Harekatı adı verilen bu operasyonun bence en renkli, en önemli ve en hüzün verici olaylarından biri, kendi savaş gemimiz olan Kocatepe’yi bizim uçaklarımızın yanlışlıkla bombalayıp harekatın ikinci günü, 21 temmuzda batırması, Kocatepe ile birlikte Adatepe ve Mareşal Çakmak isimli savaş gemilerimize de saldırıp ağır hasar verdirmesidir.

Kocatepe olayını o tarihten bir süre sonra dört koldan araştırmış, işin içinde olanlarla uzun söyleşiler yapmış ve sonra, (artık piyasada bulunmayan) “Unutulmayan Söyleşiler. Tarihe Düşülen Notlar” isimli kitabımda tam metin olarak yayınlamıştım.

Kendi savaş gemimizi nasıl batırmıştık?

Bu  büyük hata kime aitti?

Deniz Kuvvetlerine mi, Hava Kuvvetlerine mi, yoksa Ankara’daki Savaş Harekat Merkezine mi?

★★★

Konuştuğum üç isim şunlardı:

Yarbay Zeki Kılıç: Kendi gemilerimizi bombalayan pilotlardan biri.

Yarbay Mehmet Kolburan: Kocatepe’nin hemen yakınında olan ve uçaklarımızın saldırısından payına düşeni alan Adatepe muhribinin ikinci komutanı.

Hava Pilot Kurmay Albay Behçet Tamuroğlu: Genelkurmay’daki Savaş Harekat Merkezinde görevli, havacıların temsilcisi.

★★★

Evet, uçaklarımız Kıbrıs barış harekatında yanlışlıkla Kocatepe muhribini vurdu ve batırdı.

Bunlar olurken Mareşal Çakmak ve Adatepe muhripleri de kendi uçaklarımızın saldırısına uğradı ve her ikisi de ağır yaralar alıp Anadolu kıyılarına doğru kaçmak zorunda kaldı.

Peki bu yanlışlıkların nedeni neydi?



★★★

Harekat boyunca Kıbrıs’ta karacı, havacı, denizci, deniz piyadesi ve jandarma olmak üzere subaylar dahil toplam 498 şehit verdik.

Batırılan Kocatepe’de şehit sayısı 67 idi...

Ama biz Kıbrıs şehitlerimizi de galiba unuttuk!

Şimdi yarından başlayarak sizlere bu Kocatepe olayının perde arkasını üç gün boyunca, bire bir yaşayanların ağzından anlatacağım.

Bu diziyi aslında daha önce de yayınlamıştım.

Ancak günümüze kadar Sözcü gazetesi çok sayıda yeni okur kazandı. Bu hüzünlü ve esrarengiz olayın gerçeklerini ve perde arkasını onların da bilmesini istedim.

★★★

Her şey 20 Temmuz çıkarma günü Hava ve Deniz Kuvvetlerine Genelkurmay’dan gelen çok acil bir emirle başlamıştı:

“Baf limanına Rodos’tan kalkan, Rum ordusuna asker, cephane ve silah taşıyan gemilerden oluşan bir Yunan konvoyu yaklaşıyor. Savaş alanı ilan ettiğimiz o bölgede denizde görülen bütün yüzer cisimler uçaklarımız ve gemilerimiz tarafından batırılacak ve konvoy imha edilecektir!”

Sonrası tam bir macera filmi gibi...

Filmin devamı yarına!

(Yarınki konuğumuz Kocatepe’yi bombalayan pilotlarımızdan rahmetli Zeki Kılıç.)