HDP Eşbaşkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, önceki gün seçmenlerinin izlediği Medya Haber TV’ye çıkarak, canlı yayında soruları yanıtladı ve özeleştiri verdi.

Buldan, dedi ki:

“Hedefimize ulaşamadık.”

“Kampanya sürecini iyi yönetemedik.”

“Genişleyemedik, büyüyemedik.”

“Örgütlerimizin aday belirleme sürecine dahil olmasını engelledik.”

Sancar, Buldan’dan geri kalmadı.

Sancar, dedi ki:

“Başarısız sayıyoruz kendimizi.”

“Genel Merkezimiz dahil teşkilatlarımız toplumla doğrudan ve sürekli iletişim kurmakta yetersiz kaldı.”

“Merkezi mekanizmalarımızın işleyişinde eksiklikler var.”

“Toplumsal mücadele ile parlamento ilişkisini uygun dengeye oturtamıyoruz.”

“Kongreye gideceğiz ama şu an hesap verme dönemidir.”

Buldan ve Sancar, maruz kaldıkları engellemeleri ve yasakları anlattı.

Fakat bunları başarısızlığa mazeret olarak göstermedi.

İkisi de eleştirileri dikkate alarak, kongrede aday olmayacaklarını ilan etti.

HDP’DEN CHP’YE SİYASET DERSİ

HDP’lilerin görüşlerine katılır ya da karşı çıkarsınız. Bu sizin bileceğiniz iş.

Benim de birçok görüşüm HDP’lilerle uyuşmuyor.

Ancak haklarını teslim etmek zorundasınız.

Bir parti seçmenlerine karşı nasıl sorumluluk duyar; başarısız olduğunda nasıl özeleştiri ve hesap verir; HDP’lilerden öğreniyoruz.

En çok da CHP’nin 13. katı ders çıkarmalı.

HDP’nin cumhurbaşkanlığı seçiminde oylarını aldıkları kadar siyasi kültürlerini de almalılar.

TAŞ DEVRİ’NDEN BERİ...

CHP lideri Kılıçdaroğlu, geçiyorum muhalif kanallardan birine çıkıp seçmene hesap vermeyi, 28 Mayıs’tan beri ne değerlendirme yaptı ne de özeleştiride bulundu.

Babala TV’de, bir salon dolusu gencin karşısına çıkmaya cüret eden Bay Kemal’den günlerdir ses yok.

Birkaç gazetecinin sorularını yanıtladı, o kadar!

Üstelik...

Yeni MYK’ya ‘Taş Devri’nden beri CHP’de milletvekili ve üst düzey yönetici olan Faik Öztrak ve Bülent Kuşoğlu’nu aldı.

Bu tercihini “Toplumun yenilenme beklentisini dikkate aldım” diye açıkladı.

Öztrak ve Kuşoğlu’nun yenilgide en az Kılıçdaroğlu kadar rolü var.

Haydi, bu neyse de...

Öztrak 2007’den, Kuşoğlu 2011’den beri milletvekili.

En az 15 yıldır parti yönetiminde yer alıyorlar.

CHP, bu sürede hiçbir parlamento ve cumhurbaşkanlığı seçimi ile referandumu kazanamadı.

Öztrak ve Kuşoğlu, başarılı olduklarını düşünüyor olmalılar ki, koltukta oturmaya devam ediyorlar. Biri bile “Koltuğu hak edecek ne yaptım?” diye düşünmüyor.

Onlar koltukta pas tutarken...

KENDİ KURALINI BİLE UYGULAMIYOR

HDP, eşbaşkanları hariç iki dönemden fazla seçilmeme kuralını uyguladı.

AK Parti, eski başbakanı için de olsa üç dönem kuralını esnetmedi.

Değişime öncülük etmesi beklenen aslan sosyal demokratlar ise tüzüklerinde yer alan bir milletvekilinin iki dönem üst üste merkezden atanamayacağı kuralını bile uygulamıyor.

Asla gitmiyorlar.

Gitmeyi de düşünmüyorlar.

Hak vaki olur, rahmanı rahime kavuşurlarsa, birer başarısızlık timsali olarak CHP Genel Merkezi’nde mumyalanırlar!

Neyse ki CHP’de, eski Grup Başkanvekili Engin Altay gibi ‘siyasi mumya’ olmayı reddedenler var.

Altay her ne kadar 21 yıldır TBMM’de olsa da 28 Mayıs seçimlerinin ardından grup başkanvekili olmayı kabul etmedi.

Altay’a sebebini sordum.

“Çekilmesini bilmek lazım” diye yanıt verdi.

“Bu seçim başarı diyenin aklına şaşarım” dedi.

Ve ekledi:

“CHP’nin iç muhasebe yapması lazım. Ama gerçek anlamda ve tepeden tırnağa!”

‘Bu seçime başarı diyenin aklından şüphe ederim’


CHP İstanbul Milletvekili Engin Altay, Kılıçdaroğlu’nun aday olduğunu ilk ilan eden isimdi.

Geçen yıl 21 Mayıs’ta partisinin İstanbul mitinginde, “Eskiden ‘Gönlümüzün adayı’ deniyordu.‘ Gönlümüzün’ kısmı kalktı. Artık CHP’nin adayı Kılıçdaroğlu diye bir algı oturdu” demişti.

Engin’in dediği gibi oldu.

Kılıçdaroğlu aday oldu ve kaybetti.

Engin ile CHP’deki gelişmeleri konuştuk.

Neden görev almadınız?

Ben 10 yıl grup başkanvekilliği yaptım. Partim seçim kaybetti. Kazansak TBMM Başkanı olacaktım. Öyle bir hevesim vardı. Bu tablodan sonra, “Hem grup başkanvekili hem meclis başkanvekili ol” dedi arkadaşlar, kabul etmedim.

Neden?

Çekilmeyi bilmek lazım. Çekilmek lazım. Örgütü rahatlatmak lazım. Ama “Yeni yüzler gelsin” derken, yeni MYK gibi olmaması lazım tabi.

“Çekilmek lazım” cümlesini seçim sonuçlarıyla bağlantılı söylüyorsunuz değil mi?

Tabi yani. Partiyi temsil ettik. Parti için mücadele verdik. Parti adına laf söyledik. Seçimi kaybettiysek benim gibi arkadaşların bir kenarda durmasını bilmesi lazım diye düşünürüm.

Bu görüşünüzü partide de söylediniz mi?

Genel başkanın yanında söyledim. “Çekilmeyi bilmek lazım”ı kendisine de söyledim. Kendisi için “Sen çekil” diye söylemedim ama “Ben 10 yıl yaptım. Çekilmeyi bilmek lazım” dedim. Ayrıca meclis grubunda da söyledim.

Sizin dışınızda çekilen...

Benim dışımda kendi isteğiyle çekilen kimse yok.

Neden?

Bilemem.

Çekilmesi gerekenler yok muydu?

Vardı tabi. Zaten MYK üyelerinin tamamı istifasını verdi genel başkana. Çekilmemesi lazım gelen bir kişi vardı, Ali Öztunç. O da tasfiye edildi.

Çekilme sözünüz Kılıçdaroğlu için de geçerli mi?

Şimdi o gün değil. Kemal Bey’in tasarruflarını tümüyle görmemiz lazım.

Seçim sonucuna başarı demek mümkün mü?

Değil. Bu seçime “başarı” diyenin aklından şüphe ederim.

CHP nasıl bir ders çıkarmalı?

CHP ciddi bir iç muhasebe yapmalı. Ama gerçek anlamda iç muhasebe, tepeden tırnağa muhasebe.

MYK’daki değişiklik yeterli mi?

Yeterli değil, nasıl yeterli olsun.

Kurultay yerel seçimden önce mi yapılmalı, sonra mı? 

Kesinlikle seçimden önce yapılmalı. Genel başkana söyledim. Kurultay yerel seçimden önce yapılmazsa bir fecaattir.

Katıldığım son MYK’da söyledim. “Kurultayı yerel seçimlerden önce yapmalısınız” dedim.

Kurultay seçimden sonraya bırakılırsa ne olur?

Doğru olmaz. Parti yerel seçimde aradığı heyecanı bulamaz. Genel başkanımızla devam edebiliriz. Buna karar verecek olan kurultaydır. Ama bunun parti yönetimi var, parti meclisi var, MYK’sı var. Bu MYK ile biz yerel seçimlere mi gideceğiz, gözünü seveyim!