Hizbullah’ın siyasi kanadı Hüda Par AK Parti listelerinden dört milletvekilini TBMM’ye soktu.

Bu isimlerden Hüda Par Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun Hizbullah davalarında avukatlık yaptığı biliniyor. Yapıcıoğlu, TV programlarında, Hizbullah’ın terör örgütü olmadığını savunuyor. Diğer üç Hüda Par’lı milletvekili  de liderlerinden farklı düşünmüyor.

Oysa Yapıcıoğlu’nun avukatlık yapığı 2004/256 sayılı Hizbullah Batman-Adana Davası’nın 800 sayfalık gerekçeli kararı, insanlık suçları işlemiş dinci bir terör örgütünün varlığını ortaya koyuyor.

Gerekçeli kararda Hizbullah 12 başlık altında değerlendiriliyor.

Karardan bire bir alıntılayarak aktartıyorum.

Kavram Olarak Hizbullah: Hizbullah, Allah’ın partisi olarak ifade edilmektedir. Örgüt mensupları kendilerini Allah’ın askeri olarak tanımlamakta ve gerçek insanlar olarak görmektedir. Kendileriyle aynı görüşte olmayan Müslümanları öldürülmesi gereken kafirler olarak sınıflandırıp aforoz etmişlerdir. Örgüt mensuplarına göre Hizbullah, ideolojisi şeriat olan bir cemaat yapılanmasıdır. Hilafet’in geri getirilmesi için çalışır.

Örgütün Kuruluşu ve Yurtdışında Eğitim: Örgüt kurucuları yaşadışı yollardan İran’a geçmişlerdir. İranlı yetkililer tarafından karşılanan örgüt mensupları Tahran’da villaya yerleştirilmişlerdir. Cemaatleşme, itaat, sır saklama, takip gibi siyasi; silah kullanımı ve atış yapma askeri eğitimler almışlardır.

Örgütün amacı: Demokratik, laik ve sosyal hukuk devletini yıkarak, şeri hükümlerle yönetilen İran benzeri bir İslam devleti kurmak, halifeliği getirmektir.

Kimi örgüt mensuplarına göre de Doğu ve Güneydoğu’da şeri hükümlerle yönetilen Kürt İslam devleti kurmaktır.

Örgütün Stratejisi: Amacına ulaşmak için tebliğ, cemaat ve cihaddan oluşan üç aşamalı strateji benimsemiştir. Yaşam tarzlarını kabul ettirmek için baskı, tehdit ve şiddet uygulamıştır. Terör stratejisindeki en belirgin özellik, yeterli sayı ve imkan bulunduğunda cihad aşamasına geçilmesi ve silahlı mücadeleye özel önem verilmesidir.

(Cihad) örgüt mensuplarının kendileriyle aynı görüşte olmayan kişileri öldürülmesi gereken kafirler olarak gördükleri aşamadır. Kırmızı çizgileri yoktur.

Örgütsel yapı özellikleri: ‘Sığınak’ başlığı altında şu bilgilere yer veriliyor:

“Hücre evleri veya camilerin zeminindeki toprağın kazılması sonucunda yapılan sığınaklarda, kaçırılanlar uzun müddet zincirlere vurulup sorgulamalar yapılmış, öldürülenler zemine gömülmüştür.”

Eylem türleri: Silahlı saldırı, kundaklama, satırla boyununa vurma, zincir ve kezzap kullanma, adam kaçırma, darp ve dövme, tehdit, sorgulama, yol kesip tarama...

Eylemlerin gayet profesyonelce gerçekleştiği, son derece usta çalışan tetikçiler kullanıldığı ve enseye ateş etme şeklinde gerçekleştiği görülmektedir. Günlerce hedef şahıslar izlenip istihbarat yapılmıştır. Kaçırılanlar çarşaf giydirilerek, bir şehirden diğer şehre götürülmüş, sorgulanıp öldürülenlerin cesetleri buzdolabı içerisinde hücre evlerine taşınıp gömülmüştür.

PKK’lı veya ajan olduğu gerekçesiyle veya örgüt içi çekişme sebebiyle veya hırsız ve ahlaksız olduğu suçlamasıyla çok sayıda kişi kaçırılıp işkenceyle sorgulanmıştır.

Bu kişilerin kimliği, öldürüldükten sonra nereye gömüldükleri tespit edilememiştir.

Örgütün kaçırdığı kişileri ensesine tek kurşun ile öldürdüğü ve gömdüğü anlaşılmıştır. Bu eylem Hizbullah’ın çok sık kullandığı bir türdür. Hizbullah’ın en etkili olduğu yıllarda bile gerçekleştirdiği eylemleri üstlenmediği görülmüştür.

Hizbullah cami yapılanması: Camileri askeri ve siyasi eğitim yeri olarak kullanmıştır. Eylem öncesi camide toplanıp talimatlar alınmış ve planlar camide hazırlanmıştır. Eylemden önce buluşma ve hareket noktası, silahların saklanıp teslim alındığı yerdir. Militanlar camilerdeki hücrelerde yaşayıp dikkat çekmeden çeşitli eylemler yaparak, burada saklanabilmiştir. Bazı üyeler camilerde silah kullanma eğitimi almıştır. Örgüt evi, sığınak ve kışla gibi kullanılmıştır.

Örgütün gelirleri: Zekat adı altında toplanan paralar, aidatlar, gasp, zengin iş adamlarını kaçırarak fidye istenmesi.

Örgüt üyelerinin özellikleri: Örgüt mensupları kendileri gibi düşünüp yaşamayanlara sınırsız şiddet uygulamaktan çekinmeyen kişilerdir. Genelde eğitim ve gelir durumu düşük kişilerdir. Çoğunlukla Güneydoğu kökenli ve çok çocukludurlar.

‘Dini değerler adına...’

Gerekçeli kararın sonuç bölümünde, Hizbullah’ın 1980’lerden bu yana din adına terörü acımasız şekilde uyguladığı vurgulanarak, “Uyguladığı acımasız şiddetle yıllarca korku salmıştır. Örgüt evleri ve camilerden çıkarılan cesetler örgütün korkunç ve acımasız yüzünü ortaya koymuştur” deniyor.

Şöyle devam ediliyor:

“Hizbullah, ilk aşamada Doğu ve Güneydoğu’da ve daha sonra Türkiye’nin tamanında demokratik, laik, hukuk düzenini yıkarak, İslam esaslarına göre yönetilen bir din devleti kurmayı amaçlamaktadır. Amacı için sürekli ve sistemli terör kullanmayı yöntem olarak benimsediğinden uyguladığı strateji terörizmdir. Eylemleri terörist eylemlerdir. Kurulduğu günden itibaren dini değerleri korumak adı altında yüzlerce insanı insanlık dışı işlencelerle sorgulayıp öldürmüş ve o değerleri acımasızca tahrip etmiştir.”

ÖNCE HİZBULLAH’LA, SONRA FETÖ İLE SAVAŞTI

Yapıcıoğlu, bu yargılamada başta Hizbullah’ın Batman askeri sorumlusu Mithat Yılmaz da dahil olmak üzere birden çok sanığın avukatlığını yürüttü. Yılmaz, 22 cinayet ve yaralamanın talimatı vermekten ceza aldı.

Yeniden yargılanma talebinin kabul edilmesi üzerine 2019’da tahliye edildi.

Şu an Türkiye’de mi, bilinmiyor.

Avukatı Yapıcıoğlu’nun yeri belli; AK Parti İstanbul Milletvekili olarak, hukuk düzenine etki eden kararlara imza atacak.

Diyeceksiniz ki...

Yapıcıoğlu’nun avukatlık yaptığı Hizbullah Batman - Adana Davası’nın hakimi kimdi ve şimdi nerede?

O hakim, Oktay Kuban’dı.

Kuban, Diyarbakır’dan sonra görevlendirildiği İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’nde, FETÖ’nün tutukladığı askerleri salıvererek, kumpasa karşı dik durmuştu.

Bakırköy’e sürüldü.

Atatürk portresini alıp gitti.

Eskişehir’de Çocuk Mahkemesi’ne atandı.

15 Temmuz’dan sonra İstanbul’a geldi.

Halen Çağlayan Adliyesi’nde Ticaret Mahkemesi’nde göreve devam ediyor.

Hizbullah’ın avukatı milletvekilliğiyle ödüllendirilirken, cesur hakimini TBMM’ye taşımak CHP’nin aklına gelmedi ve gelmiyor.