Erzurum’da, Diyanet’e bağlı Hacı Bahattin Evgi Kur’an Kursu, iki yıl önce Türkiye’nin sarsıldığı bir istismara sahne oldu.

Yatılı kursta kaçak olarak çalışan H.A. adlı belletmen, 10-11 yaşındaki iki erkek çocuğa tecavüz etti, beş çocuğa istismarda bulundu.

Valilik skandalı kapatmaya...

Müftülük aileleri susturmaya çabaladı.

Başaramadılar!

Benim üzerine gitmemle birlikte bir makaranın hızla boşalması gibi skandalın bütün ayrıntıları gün yüzüne çıktı.

Belletmene 119 yıl hapis cezası verilirken...

13 çocuğun da Müdür Nuri Karababa ve hizmetli Uğur Güngör tarafından şiddet gördüğü anlaşıldı.

Sanki Kur’an kursu değil işkence kampıydı.

RAHLEYLE DAYAK

Erzurum 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Karababa ve Güngör’e dava açıldı.

Gerekçeli karara göre:

Karababa, çocuklara hemen her gün elle, terlikle, ‘haydar’ adını verdiği sopayla, rahleyle ve Atatürk portresinin çerçevesiyle vurdu.

Sınıfı sıra dayağına çekti.

Bir çocuk dersini veremediği için Kur’an’ı yırtıp fırlattı.

Birinin kulağı hasar aldı, diğerinin vücudu morardı.

Güngör ise kimi zaman sopayla, kimi zaman yüzüklü eliyle vurdu.

Ders veremedikleri için sınıfın önünde iki çocuğu boğazlarından tutup kaldırdı. Çocuklar nefessiz kalınca sınıftan birisi “Hocam, yeter!” dedi.

Sen misin, itiraz eden...

Onu da dövdü.

Hastalığından dolayı kimsenin dokunmaması gereken çocuğun kafasına haftada iki kez vurdu. Yere sabun damlattı diye bir çocuğu dövdü.

Paspaslarla temizlik yaptırdı.

Tıkanan tuvaleti açtırdı.

Aç bıraktı.

EZİYETTEN CEZA

Dava geçen 14 Mart’ta bitti.

Karara göre, bazı çocuklar soruşturma aşamasında gördükleri şiddeti anlattıkları halde mahkemede ifade değiştirdi.

Niçin mi?

“Olayın Kur’an kursunda meydana gelmesi ve sanıkların hoca olması nedeniyle mağdurlar tarafından haklı zemine oturtulduğu, ‘Hocadır, yapar’ gibi kelimelerle normalleştirdiği...”

Çocukların iftira atmasını gerektiren bir neden yoktu.

Ancak ifadeden vazgeçmeleri için vardı.

Çünkü:

“Birçoğunun ailesi çocuklarına hafızlık eğitimi için emek verdikleri düşüncesiyle şikayetçi olmaması ve Kur’an kurslarında bu eylemleri normal görmeleri...”

Mahkeme, eylemi eziyet kabul etti.

Gerekçeli kararda, çocukların kesintisiz ve sistematik bir süreç içerisinde bedensel ve ruhsal olarak aşağılanıp acı çektiği belirtildi. Bu eylemlerin organize bir seyir izlediği anlatıldı.

Karababa’ya 39, ve Güngör’e 36 yıl hapis cezası verildi.

İyi hal ve takdir indirimi yapılmadı.

İkisi halen tutuklu.

EZİYET DEĞİLMİŞ

Erzurum Bölge İdare Mahkemesi, 4. Ceza Dairesi 19 Haziran’da hükmü bozdu.

Kararında. tek kanıtın mağdur beyanı olduğu belirtiliyor. İtibar edilmesi için beyanların aynı yönde ve tutarlı olması, çelişkilerin giderilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Çocukların gördüğü şiddetin ‘münferit’ olduğu, eziyet boyutuna varmadığı, yalnızca kasten yaralama ve hakaret kapsamında kaldığı iddia ediliyor.

‘HAYDAR’ NE GEZİYOR?

Erzurum Bölge Adliye Mahkemesi 4. Ceza Dairesi, çocukların “Hocadır, yapar” diye ikna edilerek, “Yuvaları dağılmasın” diye kandırılarak, ifade değiştirmesini esas alıyor.

Herkes biliyor ki...

Tecavüze uğrayan iki çocuğun ailesi, sanık yakınları tarafından duruşmalarda tartaklandığı için diğer ailelerin gözü korktu. Aileler baskı altına alındı. Kimileri “Bizim oğlumuza bir şey olmadı” demek için şikayetinden vazgeçti.

Daire, çocuklardan en az yarısının doğruladığı fiilleri münferit sayarak, denetlenemeyen Kur’an kurslarındaki şiddeti meşrulaştırıyor.

Her gün elle ve yumrukla vurmanın...

Sıra dayağına çekmenin...

Rahleyle ve Atatürk portresinin çerçevesiyle dövmenin neresi münferit?

Dayak münferitse...

Kur’an kursunda ‘haydar’ ne diye elden ele geziyor?

Görevi ihmal suçundan yargılanması gereken eski Palandöken Müftüsü Abdülhalim Acar’ın törenle uğurlanıp Ankara İl Müftü Yardımcılığı’yla ödüllendirildiğini düşününce Kur’an Kursu Davası’nda beraat çıkmasına bile şaşırmayacağım.

Ne de olsa bu ülkede, adaletin kendisi münferit artık.

Mehmetçik Vakfı, şehit ailelerini incitiyor


Kurban Bayramı geliyor.

Türk Silahlı Kuvvetleri Mehmetçik Vakfı, şehit ailelerini küçük düşüren et dağıtım uygulamasına devam ediyor.

Bingöl’de 1994’te şehit düşen Serdar Erdem’in babası Mustafa Bey, 23 Haziran’da Mehmetçik Vakfı’ndan arandı. Şehit babasına 29 Haziran’da, yani bayramın ikinci günü “Ankara Sincan Lale Meydanı’nda kurban eti dağıtılacağı, gelip alması” bildirildi.

Geçmişte aileleri ziyaret ederek etleri teslim eden vakıf son iki yıldır meydanlarda dağıtım yapıyor. Aileler geçen yıl vakfı uyararak, “Bizleri küçük düşürmeyin. Ete muhtaç değiliz. Eğer bir uygulama yapılacaksa eve getirin” demişti.

Ancak vakıf uygulamaya devam ediyor.

Şehidin avukat yeğeni Berkay Erdem, şunları yazıyor:

“Vakfın, bir kilo ete muhtaçmış gibi davranarak, şehit ailelerini rencide etmesi, sıcağın alnında ve bayram gününde kent meydanında saatlerce kuyrukta bekleterek et dağıtması kabul edilebilir değildir.”

CHP’de İmamoğlu-Özel formülü


İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, geçen cuma akşamı İstanbul’u kazanmasının 4. yılında ‘Demokrasi Şöleni’ düzenledi.

CHP’den sınırlı katılım vardı.

Kılıçdaroğlu gelmedi.

CHP Grup Başkanı Özgür Özel, Grup Başkanvekili Ali Mahir Başarır, MYK üyesi Ahmet Akın, iki milletvekili ve dört belediye başkanı ile İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu katıldı.

Hani, “CHP boykot etti” dense yeridir.

Özel ve onunla hareket eden Başarır’ı ise ayrı değerlendirmek gerek. Onların katılımını CHP’deki değişim sürecinde yan yana yürüyenlerin dayanışması olarak görmeliyiz.

Çünkü İmamoğlu’na yakın çevreler değişimi oluşturacak kadro içinde Özel’i de sayıyor.

Özel Cephesi ise şöyle düşünüyor:

“Özel ve İmamoğlu geçmişte de görüşüyordu bugün de. Paralel düşünüyorlar. Ama ortaklaşma için henüz erken. Genel başkanın nasıl davranacağını görmek istiyorlar.”

Özel Cephesi, “Bu iki siyasetçinin rakip olmadığını, birbirlerine rağmen adım atmadıklarını, hatta karşılıklı ne düşündüklerini merak ederek yürüdüklerini ve iletişim içinde olduklarını” söylüyor.

İki siyasetçiye göre CHP’nin kurultayı Mart 2024’ten önce yapılmalı.

Bu değişime bağlı olarak partiye heyecan ve moral gelmeli. Aksi takdirde seçimde hezimet yaşanabilir.

Kılıçdaroğlu sonrası için Özel’in genel başkan, İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanı adayı olmasını içeren formül kulislerde dilendiriliyor.

Özel Cephesi, bu senaryo için şöyle diyor:

“Böyle bir beklenti var. Ama, iki siyasetçi, el sıkışmış değil. Genel başkanımızı incitmeden bir formül bulabilirlerse büyük heyecan yaratır.”