Dün yazımı yazmak için bilgisayar başına geçmiştim ki telefonum çaldı.

Açtım.

Ahizenin ucundaki ses...

“Merhaba İsmail, ben Barış” dedi.

İki hafta önce Silivri’deki Marmara Açık Cezaevi’ne giren Barış Pehlivan’ın sesini duyduğum için hem çok sevindim hem de şaşırdım.

“Benimle ilgili yazdığın yazılardan dolayı sana teşekkür etmek için aradım” diye devam etti.

“Var olasın” dedim.

HAKLI ÇIKMANIN BEDELİ

O, konuşurken...

Aklıma 12 yıl öncesi geldi.

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nu OdaTV Davası’nda yargılandıkları günlerde tanıdım.

İlk duruşmanın görüldüğü 22 Kasım 2011’de İstanbul Çağlayan Adliyesi’ndeki salonda tanışıp el sıkıştık.

İkisi de yetkin ve gözü karaydı.

Benim gibi 30’ların başındaydılar.

Çocuklarına, eşlerine ve ailelerine ayıracakları 20 ayı çaldılar hayatlarından.

Sonra 15 Temmuz oldu.

15 Temmuz’dan önce bedel ödeyen kimileri gibi mükafatlara boğulabilirlerdi. Fakat onlar haklı çıkmanın bile bedelini ödedi.

Libya’da şehit edilen MİT’çilerle ilgili haberi gerekçe göstererek, önce Terkoğlu’nu tutukladılar.

O gün de Çağlayan Adliyesi’ndeydik.

Pehlivan’a “Biliyorsun değil mi” dedim, “Seni de tutuklayacaklar.”

Biliyordu.

Avrupa’da oturum hakkı olduğu halde memleketten gitmeyi aklının ucundan geçirmedi.

Girdi ve 6 ay yattı.

MİT’çilerin kimliğini ifşa ettiği iddiasıyla üç yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı.

Neyse ki...

Covid’ten kaynaklı mahkumlara tanınan izin sayesinde yeniden cezaevine girmedi. Bu izin 31 Temmuz’da dolacaktı ve hükümet, infaz indirimi yoluyla örtülü af çıkardı. Katillerin, tecavüzcülerin, uyuşturucu kaçakçılarının ve kaçakların yararlandığı aftan Pehlivan mahrum bırakıldı.

Bir yazısına açılan davadan, bakın karar bile değil, belki beraatle bitecek davadan ötürü denetimli serbestlik hakkı yakıldı.

Bu, içeriye beşinci girişi.

Şimdi 40 yaşında.

Suç işlemediği ve sütten ak olduğu halde bugüne dek toplam iki yılını çaldılar.

Kızı Arya’ya, hayat arkadaşına, ailesine, sevenlerine, mesleğine ayıracağı en güzel saatleri aldılar.

Yazıp söyledikleri onları öyle öfkelendirmiş olmalı ki, yedi ayını daha içeride geçirecek.

Barış’ın hürriyetinden alıp katillerin, tecavüzcülerin ve uyuşturucu kaçakçılarının suç işleme ‘hürriyetine’ ekliyorlar.

Peki, gerçekleri halka aktarmaya kendisine adamış gazetecileri bu düşmanlık yıldırabilir mi?

Belki bir süre kısıtlayabilir.

Ancak yenik düştükleri asla görülmemiştir.

Barış’ın teşekkür aramasını, onun izniyle söyleşiye çevirdim.

■ Nasılsın?

İyiyim. “Niye burdayım?” diye düşünüyorum.

■ Yaşadıklarını nasıl yorumluyorsun?

Her zaman söylediğimi tekrar etmek istiyorum: Gazi Meclisten çıkan yasadan neden faydalandırılmıyorum; yanıtını hala bulabilmiş değilim. Kimseden imtiyaz ya da torpil istemiyorum. 100 binden fazla insanın faydalandırıldığı, tacizcilere ve tecavüzcülere öncelik verilen yasadan hakkım gereği faydalanmak istiyorum. Aksi halde, burada durduğum her saniye kendimi esir olarak hissediyorum. Cezaevinde gazetecilik yapmaya devam ediyorum ve edeceğim de.

Ve burada, aslında cezaevlerine dair birçok şeyi bilmediğimizi görüyorum. Türkiye’de büyük bir adalet sorunu olduğunu, bilmediğimiz hayatların yok yere çürütüldüğünü gözlemliyorum.

■ Haber yaparak cezaevine girmesine katkı sağladığın Şeyh Eyyüp Fatih Şağban bırakılıyor. Hem de senden bir ay önce... Şağban gibi çok sayıda suçlu da infaz indiriminden yararlanıyor. Ne düşünüyorsun?

Ben açık cezaevine gelmeden önce buradaki taciz ve tecavüz suçlularının hepsini göndermişler. İlk onlara tanımışlar bu yasadan faydalanma hakkını. Yargı sistemi beni tecavüz sanıklarından daha tehlikeli görüyor ki, hakkım olan yasadan bile faydalandırmıyor.

■ Muhalefetin tavrını yeterli buluyor musun?

Bu kadar adaletsizlik varsa, düzenli olarak hukuksuzlukları konuşuyorsak, bunda iktidar kadar, iktidarın bu uygulamalarına yeteri kadar tepki koyamayan muhalefetin de suçu olduğunu düşünüyorum. En azından büyük eşitsizliklerle dolu, kimsenin tam olarak anlayamadığı şu son Covid yasasının nelere yol açtığını toplumsal muhalefetin ve siyasi partilerin farkına varması gerekiyor.

■ Cezaevinde sana yönelik bir kısıtlama ve hukuk dışı uygulama var mı?

Hayır. Cezaevinde hiçbir kimseden baskı ya da kötü muamele görmedim. Tüm hükümlülere uygulanan kurallar bana da uygulanıyor.

■ Güvenlik endişen var mı?

Endişem vardı. Ancak cezaevi elinden geldiğince beni rahatlatacak önlemler aldı. Ancak ben ve benim gibi insanların cezaevi şartlarının değil, neden cezaevinde olduğumun ve neden yasalardan faydalandırılmadığımın tartışılmasının daha doğru olduğunu düşünüyorum.

■ Sözcü okurlarına özel bir mesajın olur mu?

Sözcü ilk girdiğim günden beri bana inanılmaz destek veriyor. Özgür günlerde buluşmak üzere.