Öğrencilik yıllarımızdan bu yana hep kullanılan bir söz vardır “hekimin, hekimden başka dostu yok”. Bu söz, tıbbın yazılmayan ama en çok uygulanan kurallarından birine işaret eder.

Ancak gördüğüm o ki, köprülerin altından çok sular akmış, ne o etik ne de o sahiplenme kalmış.

Andımız gibi deontoloji de yok olmuş. Hatta çoğu tıp fakültesinin mezuniyet töreninde hekimlik andı bile geçmiyor.

Ülkenin yetiştirdiği değerli kalp cerrahlarından biri olan Prof. Dr. Bingür Sönmez’in abisinin, rahatsızlığı için gittiği Anadolu yakasındaki bir eğitim hastanesinin acilinde yaşadıklarını yorumsuz paylaşıyorum.

“Değerli meslektaşlarım, 84 yaşında olan ağabeyim 3 gün önce inme geçirdi. Ben yetişene kadar komşuları ambulans çağırmışlar ve 112, ben yetişene kadar Anadolu yakasındaki bir eğitim araştırma hastanesine götürmüş. Kırmızı çizgiden acil servise ulaşınca kapıda bulunan kılıksız bir güvenliğe tane tane “Ben Profesör Doktor Bingür Sönmez, kalp cerrahıyım, ağabeyim acil gelmiş, durumu hakkında bilgi almak istiyorum” dedim. Güvenlik lakayt bir şekilde içeri girdi ve “BT ve MR çekilince bilgi verecekler” dedi. “Yavrum doktor arkadaşlara -bir hoca gelmiş- der misin” dedim. Tekrar içeri girdi ve “Sonuçlar çıkınca bilgi verecekler” dedi. O sırada bu kapının önünden geçen formalarından cerrah olduğunu anladığım 3 genç doktorun önünü kollarımı kucaklar bir şekilde açarak kendimi detaylı bir şekilde tanıttıktan sonra “Doktor beyler ağabeyim içeride acilde, bana yardım eder misiniz” dedim. Önde en kıdemli olan (muhtemelen benim yarım yaşındaydı) “Nesi var” diye sordu, “İnme geçiriyor” dedim. Cevap olarak biz ortopedi asistanlarıyız dedi ve üçü de arkalarına bakmadan yürüyüp gittiler. Bunun üzerine güvenliğe “Doktor arkadaşlara söyler misiniz hastayı kendi hastaneme götürmek istiyorum” dedim. İnanmayacaksınız ama 30 saniye içinde bu defada başka kılıksız bir personel sedye ile ağabeyimi getirip acilin ambulans girişindeki büyük koridora bırakıp küstah bir şekilde “Buyurun” dedi. “Oğlum bir tedavinin reddi tutanağı, bir imza yok mu” dedim. Cevap “Biz onu ayarlarız” oldu. “Evladım bir ambulans çağırmam” lazım dedim. Arkasını dönüp gitti. Bu sırada ağabeyimin üstü açık olduğu için paltom ile örttüm ve yarım saat özel ambulansın gelmesini bekledim.

Değerli meslektaşlarım bu esnada acilde bir yoğunluk yoktu. Ara ara ambulans sakin bir şekilde başka odalara hasta bırakıp gidiyordu.

Sakın yanlış anlamayın doktor şikayet etmek haddim değil ama meslekte etik değerler bu kadar mı erozyona uğramış. Bu genç doktorları hangi hocalar yetiştiriyor şaşkınlık içindeyim.”

Dr. Bingür’ün karşılaştığı bu muamele gerçekten de hekimlik vicdanını kanattı.

Halbuki yapılması gereken ve de senelerdir de uygulanan yaklaşım; “Hocam hoş geldiniz, nasıl yardımcı olabiliriz? Siz ayakta kalmayın buyurun istirahat edin, biz hasta için gerekeni yaparız” olmalıydı.

Hekimlik usta çırak işidir. Esas meslek ustadan öğrenilir.

Ustalara sesleniyorum. Çıraklarınıza Tıp Etiği’nin ne olduğunu iyi anlatın.

Bu olay ne ilk, ne de son. Ülkenin, sağlıkta geldiği nokta bu. Bir hekim bunları yaşıyorsa, Allah, vatandaşın yardımcısı olsun.

SON SÖZ: İnsan olduğunuzu hatırlayın, geriye kalan her şeyi unutsanız da olur.  ALBERT EINSTEIN