Büyük umutlarla beklediğimiz 14 Mayıs seçimleri, hak hukuk adalet diyen kesimde büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Neden, seçimin ilk ayağında Cumhurbaşkanlığı seçiminin az bir farkla da olsa Sayın Kılıçdaroğlu’nun kazanacağı idi. Seçim ikinci tura kaldı…

Bu seçimin birinci turda bitmemesinin nedenlerini 28 Mayıs’tan sonra daha detaylı tartışacağız.

Belki de ikinci tur çalışmalarına ışık tutabilir diye bir hatırlatma yapmak istiyorum.

Millet ittifakının liderleri... Sizler Türk toplumunun büyük bir kesimini hala tanıyamamışsınız. Bugün Türkiye’de, AKP’nin yıllardır dayattığı dini eğitim ve yanlış ekonomik modellerle  yarattığı yokluk ve yoksullukla “ORTA SINIF” kaldı mı? Şu anda Türkiye de iki kesim var. Varlıklılar ve yoksullar…

Soru şu? Demokratik toplumlarda  hak, hukuk ve adaleti  hangi kesim talep ediyor? Eğitimli ve ekonomik güçlenmiş bir orta sınıf. Yoksul kesimin, Demokrasi, yolsuzluk, yoksulluk, adam kayırma, beşli çete, çalma, çırpma ile yönetimden bir istekleri ve beklentileri var mı?.Sorsan Devlet nedir, hükümet nedir diye sorsanız cevap alabilir misiniz?.

Bu ülkede yaşayan göçmenler hariç tüm yurttaşların başımın üstünde yerleri var. Eğitim ve ekonomideki yanlış politikalar bu  kesimi bu hale getirdi.

Değerli okurlar; enseyi karartmak yok. 28 Mayıs’ta yapılacak ikinci turda, Sayın Sinan Oğan’a göçmenlerle ilgili yardımcılık veya bakanlık  verilmelidir.

Sözü uzatmadan siz değerli okurlarımla ünlü bir düşünürün bir araştırma konusunu paylaşmak istiyorum...

Dostoyevski kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkum edilir ve Sibirya’ya sürülür. Hapis yıllarını “Ölüler Evinden Anılar” isimli kitabında toplar.

Yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını hapis yıllarında anladığını belirtir. Dostoyevski, ‘kara halk’ olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyalarının derinliklerine inmeye başlar.

Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.

“Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkumun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkumlardan kaçmaması ve yanına bir mahkum yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır. Köpeğin her yanından geçen her mahkum köpeği tekmelemekte ve köpek buna bir tepki vermemektedir.

Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve acı acı havlar.

Önüne gelen mahkumun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski’yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz.”

Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski’den kaçmasının bir psikolojik açıklaması vardır elbet!

Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır bu...

Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır...

İnsanlar için de geçerlidir bu...

Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar, bazen iyi davrandıklarınız sizden nefret eder...

SON SÖZ; Zeki bir insana en büyük işkence, cahillerin tercih ettiği bir düzende yaşamaktır. GEORGE ORWELL