Yatırım araçlarının aylık getirisine ilişkin veriler açıklandı. Son birkaç aydan bu yana olduğu gibi mart ayında da en yüksek kazanç sağlayan yatırım aracı ‘külçe altın’ çıktı.

Külçe altın yatırımcısı mart ayında üretici fiyatları enflasyonu karşısında yüzde 3.32, tüketici enflasyonu karşısında ise yüzde 1.45 net getiri sağladı.

★★★

Borsa, dolar, Euro, mevduat faizinin sağladığı aylık getiri külçe altının gerisinde kaldı. Hele devlete borç verip tahvil alanlar yüzde 4.38 zarar etti.

Altın iyi güzel de fiyatı reel koşullara göre değil birkaç Amerikan bankasının keyfine göre belirleniyor.



★★★

Yılda yaklaşık 3.500 ton altın üretiliyor... Yani yaklaşık 200 milyar dolarlık altın çıkartılıyor... Peki, altın dünya piyasalarında ne kadar alınıp satılıyor... Ortalama 150 milyar dolar, bir günde!

Bunun anlamı 10 günde 7.5 yıllık altın üretimi alınıp satılıyor. Anlayacağınız fiyatı arz-talep ile değil kağıt üzerinde ortaya çıkıyor.

★★★

Gram altın, dolar ve ons fiyatının çarpımı ile fiyatlanırken, bunun dolar bacağı Merkez Bankası’nın baskılaması nedeniyle aksıyor. Altının ons fiyatı artıyor. Fiyat yukarı gidiyor.

Oysa Türk Lirası karşısında fiyatını katlamayan ne kaldı ki? Haliyle saklaması kolay diye şirketler bile altın peşinde... Zira dolar alsalar Merkez Bankası müfettişleri enselerinde...

★★★

Politika faizinin enflasyonun altında ve negatif düzeyde tutulması, dövizin Merkez Bankası rezervlerini eksiye düşürme pahasına döviz satışlarıyla baskılanması, ihracatçının dövizinin yüzde 40’ına el konulup karşılığında Türk Lirası verilmesi altını ön plana çıkarttı.

Büyük tasarruf sahipleri varlıklarını iktidara ve enflasyona karşı korumak, sermayelerini güvenceye almak için altına yöneldi. Altına olan talep, altın ithalatını patlattı!

★★★

Geçen yılın ocak-mart döneminde 2.6 milyar dolar olan altın ithalatı, bu yıl 11.5 milyar dolara yükselerek yüzde 336 arttı.

Arkadaş sen sermayeyi kontrol etmeye çalışırsan bir yerden illa kaçak olur. Böyle işlerle uğraşacağına ekonomiyi doğru düzgün yönetmeye çalışsalar zaten su yolunu bulur.

Dünyada ucuz Türkiye’de ateş pahası


İşin fena tarafı dünyada sadece biz dahil üç, beş ülkede artıyor bu gıda fiyatları... Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü tarafından yayınlanan küresel gıda ürünleri fiyat endeksi, mart ayında da 12 aydan bu yana kesintisiz şekilde düşüşünü sürdürdü.

Bizim başımız kel mi? Neden hiç gerileme yaşanmıyor? Nedeni gayet basit aslında... Ülke kötü, tarım çok daha kötü yönetiliyor.



★★★

Açıklamayı yine Birleşmiş Milletler yaptı. Özellikle ağır iç ve dış borç yükü olan, ulusal para birimleri ABD Doları veya Euro karşısında değer kaybeden ülkelerde gıda fiyatlarındaki küresel düşüşe rağmen iç pazarlarda yüksek gıda fiyatları yaşandığı, geniş kesimler için gıdaya erişimin zorlaştığı kaydedildi.

Adresi tarif etmiş, rotayı belirlemiş, açıklama kapının önüne kadar gelmiş... Buyrun bu biziz!

Tüketici Hakları Federasyonu, Cumhuriyet tarihinde böyle bir gıda pahalılığının yaşanmadığını, son bir yılda 40 temel gıdadaki ortalama fiyat artışının yüzde 190 olduğunu açıkladı.

İnsan yiyor bunları... Zamlar hayvan gibi... Düşünsene acaba sebebi neydi? Mutlu olan kim? Üretici mi, tüketici mi? Hiçbiri!

Ülke dönmüş çorak çöle... Nasıl bir tarım politikası uygulanıyorsa öyle... Hadi buyurun, neyi savunacaksınız? Kendinizi mi? Yarattığınız rezaleti mi?

Enflasyona inanan var mı?


Kimsenin inanmadığı verileri açıklayan İstatistik Kurumu’na inanan bir tek Hazine ve Maliye Bakanlığı... İşine gelmese ciddiye alır mı?

Enflasyonu düşürdük daha da düşüreceğiz diye ortaya çıkıp kaynak gösterdikleri kurum olması önemli...

Siyasi talimatlarla yönetilen, sıklıkla yöneticileri ve bürokratları değiştirilen İstatistik Kurumu’nun verilerine güven sorunu yanında, kurumsal itibar da ön planda...

Her kurum çökertilir mi? Yaptılar valla!Bugün düşüş diye gösterilen geçen yıl ortaya çıkan rezaletin aradan bir yıl geçmesi nedeniyle takvimlerden düşürülmesi... Yani “baz etkisi” denilen olayın ta kendisi...

İktidar bunu çok iyi bildiği için algıya oynamayı tercih ederek, bu durumu ekonomi modelinin başarısı olarak sunmaya çalışıyor.

Başka ne yapacak ki seçim öncesi? “Ben başaramadım, halt ettim” mi diyecek? Sonuçta faturayı nasıl olsa halk ödeyecek.