Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı verilerine göre yardıma muhtaç durumdaki hane sayısı 4’e katlandı.

Sadece elektrik faturası yardımı 2019 yılında 1 milyon 343 bin hane iken, 2023’ün ilk 10 ayında 3 milyon 685 bin haneye yükseldi.

★★★

İşin aslı 2014 yılından itibaren bütçe sunum kitapçığında yardıma muhtaç hane ve kişi sayıları yer almamaya başladı.

Türkiye sosyal yardım istatistikleri bülteni yayımdan kaldırılması ile de gerçek yoksulluk envanteri bilinmiyor. Neden acaba?



★★★

Yardım alan bir insan kararlarında ne kadar özgür olabilir?

Şöyle ki; kamudan sosyal yardım alan insanların çoğu bu parayı AKP’nin verdiğine inanıyor. Nitekim AKP de her ortamda bu algıyı yayıyor. Yapılanları, sanki ceplerinden yapmışlar gibi anlatmaları da bu sebeple...

Her yıl yardıma muhtaç sayısı artarak devam ediyor. Sonrası? Sadaka ekonomisi!

Halkın parası halka sadaka gibi dağıtılıyor. Minnetten, şükrandan oy devşiriliyor. Bir anlamda fakirleşme ülkeyi yönetenlerin işine geliyor.

★★★

Nitekim iktidarın en önemli gücü insanların fakirliğini kullanmayı bilmeleri... Biz gidersek, Erdoğan olmaz ise bu yardımlar kesilir, ona göre... İşte bu tehdit işe yarıyor. Fakir kesim için bırakın yardımların kalkmasını azalması bile katlanılamaz bir durum...

Yerel seçimlerde ülke gelirini üreten büyük şehirlerin neredeyse hepsini kaybederken fakir şehirlerin tamamında oy oranları öyle yüksek çıktı ki, AKP yine çoğunluğu aldı.

★★★

Sosyal devlet ilkesi yoksullara sadaka dağıtma anlayışına indirgendi... Halbuki yönetimlerin budur işi... Cebinden vermiyor ki... Buyur, halka anlat bunu şimdi... Anlatmak kolay değil ki...

Daha altı ay önce sandık başına gidildi. Kadim halk kendini fakirleştireni seçip sokaklarda kutlama yaptı. Bakalım yerel seçimlerde gelecek mi devamı?

Üniversite mezunu olsa kaç yazar?


Erdoğan 2023-2024 Akademik Yılı Açılış Töreni’nde, “Üniversitelerimiz vasıtasıyla bilimin 81 vilayete yayılmasını sağladık” demişti...

Hatta “7 milyonun üzerindeki öğrenci sayımızla Avrupa’da ilk sıralarda yer alıyoruz” diye de eklemişti.

★★★

Her ilde üniversite... Ambalajına bakarsak güzel bir gelişme... Normal şartlarda insan gurur duyar. Ama duyamıyor! Neden?

İçeriği biraz deşince... 25 üniversitenin uluslararası hiçbir etkinliği yok. 21 üniversite hiçbir sosyal sorumluluk projesi yapmamış.

65 üniversitenin endüstriyel proje yönetimi yok. 65 üniversite kütüphanesinde sadece 1 kitap var. Arasınlar beni hepsine kütüphanemden 10’ar tane yollayayım. Bari ortalamayı ben yükselteyim.



★★★

88 üniversitenin bugüne kadar tek bir tane patent, tasarım başvurusu yok. 28 üniversite Tübitak bursundan yararlanma ihtiyacı duymamış. 32 üniversitede uluslararası desteklenen ARGE çalışması yok.

Hepsinden geçtim 68 üniversite rektörünün uluslararası yayını yok. Peki hangi kıstasa göre rektör olmuş. O sorunun cevabı başlı başına can acıtıcı... Bunu bilmeyen var mı?

★★★

Bir de üniversite öğrencilerine bakalım isterseniz...

Öğrenci fizik dalında eğitim mi görmek istiyor? Herhangi bir öğrenci, sınavda hiçbir fizik neti yapmadan sadece adını soyadını yazarak Türkiye’deki birkaç fizik bölümüne, temel bilimler alanlarına rahatlıkla yerleşebiliyor. Durum bu!

Hadi girdi... Eğitim verenler nitelikli fizik akademisyenleri mi? Öyle başa böyle tarak misali...

Türkiye’de ilk defa üniversite mezunu işsiz oranı, lise mezunu işsiz oranını geçti.

★★★

Durum böyle olunca üfürükten diplomalara sahip milyonlarca genç boş boş oturuyor. Üniversite mezununa gidip de çukur kazdırtamıyorsun. Mezun ederken açmaz yaratıyorsun.

Aynı şekilde üniversite sayısının artmasıyla aşırı derecede akademisyen enflasyonu da oluştu. Nerede kalite? Televizyona çıkıp iki kelimeyi bir araya getiremeyen profesör ünvanlı insanları dinleseniz anlarsınız siz de...