Türkiye, serbest piyasaya müdahalenin sonuçlarının laboratuvarı gibi... Sonuçları al önüne okut üniversite öğrencilerine...

İktidarın gıda fiyatlarını ve piyasaları baskılamaktı tüm derdi... Bu sayede enflasyonu durdurmayı denedi... Oluşturduğu yapılanmalar nedeniyle sektörün çökmesi engellenemedi.

★★★

Maliyetlerinin çok altında fiyatlarla üreticiyi satış yapmaya zorlayınca önce çiğ sütte ve süt ürünlerinde başlayan üretim düşüşü ve fiyat artışı şimdi de kırmızı ete sıçradı.

Türkiye Ziraat Odaları Birliği verileriyle 1.5 milyon dolayında süt ineği kesime gönderildi. Bu sayede et fiyatları bir süre aynı seviyede seyretti. O etlerin kemiği sıyrıldı, yenildi, bitti. Sıra yokluktan dolayı fiyat artışına geldi.

★★★

Yılbaşından bu yana üç kez zamlanan kırmızı et fiyatındaki artış yüzde 30’a ulaşırken, sadece geçtiğimiz hafta içerisinde etteki fiyat artışı yüzde 18 oldu.

Market zincirlerindeki indirimli ve sabit fiyatlara rağmen en ucuz kıymanın kilosu 170 lira... Sahi Almanya’da ne kadara satılıyor bu kıyma? Yaklaşık 8 Euro’ya... Yani o da yaklaşık 160 lira...

İyi güzel de kimin ne kazandığına bir baksana... Yani et fiyatları pahalı değil aslında, biz fakiriz... Sıkıntı Türk Lirası’nın alım gücünün kalmaması... Zira et fiyatlarını Avrupa ile kıyaslıyorsan bir zahmet maaşları da Avrupa ile kıyaslayacaksın...

★★★

İki insan evladı... Biri Türk biri Alman... Mehmet, Türkiye’de yaşayanın adı... Hans, Almanya vatandaşı... İkisi de asgari ücret ile çalışıyor.

Alman Hans 1811 Euro asgari ücret alıyor. Türk Mehmet’in maaşı yeni yapılan zamla 8500 lira... Bu ay sonunda eline geçecek inşallah... Son aldığı maaştan hesaplarsak işler çok fena... Alışverişe çıkıyorlar. Alman Hans ülkenin yaygın zincir marketlerden birine gidiyor kilosu 8 Euro’ya iyi kalite dana kıyma alıyor.

Türk Mehmet ülkenin yaygın zincir marketlerinden sabitlenmiş fiyatla 170 liraya bol yağlı dana kıyma alıyor. Hans maaşıyla 226 kilo dana kıyma alabilirken, Mehmet 50 kilo dana kıyma alabiliyor.



★★★

Hans ne yapacak 226 kilo kıymayı? O da 50 kilo alıyor. Ve tam 1.411 Euro’su cebinde kalıyor.

O da Türkiye’ye gelip Side’de 22 gün beş yıldızlı otelde açık büfe 600 Euro’ya yol dahil tatil yapıyor. Para bitmiyor 811 Euro da cebinde kalıyor.

Garibim Mehmet tüm ülkede 14 satış mağazası bulunan Et ve Süt Kurumu önünde sabah karanlığında kuyruğa girip saatlerce 1 kilo ucuz kıyma için soğukta bekliyor.

★★★

Yani neymiş? Paranın değeri, alım gücü yerlerdeymiş. Millet borç içindeymiş. Esas üretenlere sorsun bakalım hangisi para kazanıyor? Az para kazanana her şey pahalı bunu anlayamıyor!

Adam sen de! Ekonomimizin uçtuğuna inanıyorsun da Türkiye’nin eti ucuza yiyen refah içinde yaşayan bir ülke olduğuna mı inanmıyorsun?

Kütüphane mi açtılar, büfe mi?


Kütüphane açıyorsun. Güzel iş... Bilgi yuvası... Medeniyetin olmazsa olmazı... Peki insanlar bu mekâna neden büfe tadında bir anlatımla çağrılıyor? Onu aklım almıyor. Dünyada açılışı böyle yapılan başka kütüphane var mıdır diye insan meraklanıyor.

Erdoğan’ın “Artık çorbalarınızı içecek misiniz, içeceksiniz. Çayınızı içecek misiniz, içeceksiniz. Kahvenizi içecek misiniz, içeceksiniz. Kek, onu da yiyeceksiniz, para yok” demesi beni çift kaşarlı tostun menüde olmamasıyla hayal kırıklığına uğratıyor.

★★★

Kendisinin; “Rami Kışlamız, İstanbul’un millet kütüphanesi olacak. Bütün muhalefeti davet ediyorum” demesi işin asıl özeti...

Nitekim kitlesinin okumayla arasının iyi olmadığını sezmesi ve açılışa muhalefeti davet etmesi doğru bir hamle değil mi?



★★★

Külliyatmış, yazma eserlermiş karın doyurmuyor tabii yaratılan bu koşullarda... Halkımızın genel olarak ilgilendiği semtteki ev fiyatlarını nasıl etkilediği...

O da biliyor! Makarnayla 20 yıl yönetti, kek ile 5 yıl daha gider herhalde... Bunca işsiz güçsüz genç nasıl oyalanacak? Parklarda yatacak, yuvarlanacak, çorba içip, çay yudumlayıp memleketi kurtaracak!