Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek leylek misali... Göreve başladığı günden beri para arıyor kendisi... Rota oluşturuldu. Yolculuk 11-14 Ekim tarihlerinde Fas’ın Marakeş şehrine... Nitekim IMF ve Dünya Bankası Yıllık Toplantıları olacak. Onlara katılacak.

Araplar söz verip para yollamayınca dünyanın kalanı da Türkiye’nin mevcut durumuna ilgisiz kalınca Amerika kontrolündeki bu iki kuruma muhtaç kaldık. Ellerimizi açtık.

★★★

Bizim IMF ile ne işimiz var? Bize borç verecek olan Dünya Bankası... Oysa Bretton Woods İkizleri olarak adlandırılan kardeş kuruluşlar bunlar...

Neredeyse çalışanları bile aynı... Her iki kurumun görev alanına giren ülke yardımları ve politika konularında birlikte karar veriyorlar. Her iki kurumun personelleri diğer kurumun işlerinde yer alıyorlar.

★★★

Nitekim Orta Vadeli Program bir anlamda IMF’ye sunulan niyet mektubuydu.  Şimdi doğrudan IMF ile ele alınacak.  Dünya Bankası’nın 3 yılda Türkiye’ye sağlayacağı toplam borç-kredi tutarını 18 milyar dolar artışla 35 milyar dolara yükseltip vermesi ile “IMF onayladı” anlamı çıkacak.

Aynı şekilde kredi derecelendirme kuruluşlarının Türkiye’nin notunu “bir defa daha düşürebilirim” anlamını taşıyan “negatif” izleme statüsünden “durağan” olarak güncellenmesi de bu anlamı taşıyor.

Şimdi umulan 11-14 Ekim’de IMF’nin küresel piyasalara “Açıklanan Orta Vadeli Program bizim kontrolümüzdedir, Türkiye’ye borç vermek için uygun hale gelmektedir” mesajını iletmesi...

Ortamlarda soran olursa, “IMF bizden borç istedi!”

Sığınmacı artık kalıcı!


Tabii bu dünyada hiçbir şey karşılıksız değil... Türkiye’yi çok sevdikleri için kesenin ağzını açmıyorlar. İleride Türkiye’yi çökertecek planların altına imza attırıyorlar.

Orta Vadeli Program’da satır aralarına gizlenmiş bazı taahhütler söz konusu... Kimse sormadı “Ağa bunu neden yazdın buraya” diye...

★★★

Oysa batı dünyasının istekleri bunlar... IMF ve Dünya Bankası açısından da kritik önem taşıyorlar.

Orta Vadeli Program’da 18-19’uncu maddelerdeki “İstihdam” bölümünde kaçak göçmen ve sığınmacıların istihdamı için yasa çıkarılacağı taahhüt ediliyor.

Amacı kaçak göçmen ve sığınmacı istihdamının yasallaştırılması... Böylece Türkiye’de kalıcı hale gelmelerinin sağlanması...

★★★

Söylem olarak yeni değil ama işin yazıya dökülüp resmileştirilmesi Türkiye için sonun başlangıcı galiba...

AKP sözcülerinin “Suriyeliler, Afganlar geri gönderilirse, sanayici çalıştıracak işçi bulamaz” sözlerinin ardındaki niyet açıklanan programda bire bir satırlara dökülüyor.

Erdoğan’ın “sığınmacıları geri göndermeyeceğiz” cümlesi, “onları iş-güç sahibi yapıp kalıcı olmalarını sağlayacağız” diye değiştiriliyor.

★★★

Ezcümle İstatistik Kurumu verilerine göre bile atıl işgücü geniş tanımlı işsizlik oranı yüzde 22.5 gibi çok yüksek bir seviyedeyken kaçak göçmen ve sığınmacılara hem de yasayla olanak sağlanmak isteniyor.

Zaten milli gelirden aldığı pay son beş yıldır dibe vuran çalışanların geliri daha da aşağıya gidecek. “Yemişim bu milletin ferdini... Bak bu ücrete çalışmazsan, yarısına razı sığınmacılar sırada” diye ucuz işçiliğe mecbur edilecek.

Nitekim gizli bilgi değil ki... Yıllardır dile getiriyorlar niyetlerini... Beğenmeyen seçerken düşünecekti!

Teknofest iyi de teknoloji nerede?


İstanbul Sanayi Odası’nın Türkiye’nin en büyük 500 sanayi şirketini kapsayan araştırması açıklandı. Sevinilecek bir tarafı yok. İbret alınmalı, ders çıkartılmalı.

Açık açık ihracatta yüksek teknoloji payı gerilerken, AR-GE harcamalarında sert düşüş yaşandığı görülüyor. Türkiye hiç iyi bir yere gitmiyor.



★★★

Sanayide “Düşük ve Orta Düşük Teknoloji” payı yüzde 65.2’den yüzde 66.6’ya yükseldi. Yani hamallık arttı bilgi ve teknoloji azaldı. Düşük-orta düşük teknoloji payının yüzde 70’e yaklaşması, sanayide ciddi bir teknolojik yenilenmeye ihtiyaç olduğunu, küresel gelişmelerin gerisinde kalındığını yüzümüze haykırıyor.

“Yüksek teknoloji” payı yüzde 6.9’dan yüzde 6.2’ye geriledi. AR-GE harcamaları yarıya düştü. Yüzde 0.74’ten yüzde 0.36’ya indi. AR-GE’ye kaynak ayıran şirket sayısı 276’dan 260’a geriledi. Yani İHA-SİHA, TOGG, Teknofest falan hep hikaye... Bunu ben değil rakamlar söylüyor. Kızacaksanız onlara kızın ya da aynaya bakın. Bu tablo karşısında gelecekten de fazla umutlu olmayın.