Bugün Türkiye’de sözleri can kulağı ile dinlenecek insanlar jeologlar, yer bilimcilerdir. Çünkü “Yer altındaki fayların aklından geçenleri onlar okuyor, biliyor, öğreniyor” ve “bir yeni deprem, şehirlerimizi sarsıp sallamaya geliyor; hazırlanın, önlem alın, aklınızı başınıza toplayın” diye uyarıyorlar.

Bu bilim insanları!

Hepsi çok değerli.

Marmara (İstanbul) Depremi’nin hangi tarih aralığında geleceğini ve 7’nin üzerinde olacağını başta iktidar, belediye yönetimleri  ve tüm vatandaşlar duysun diye bağıra bağıra haykırıyorlar.

Naci Görür:

Bu işin şakası yok.

Sonlara geliyoruz.

Türkiye diz üstü çöker.

Bağımsızlığını kaybeder.

Celal Şengör:

70.000 bina yıkılır.

Sokaklara girilemez.

Kent kaosa girer.

Sağ kalana ulaşılamaz.

Ahmet Ercan:

İpin ucu kaçtı.

Yeniden kurulamaz.

Hasan Sözbilir:

10 il diri fay üstünde.

★★★

Fayın aklından geçenleri bilenler, bilgilerini bilmeyenlerle şöyle paylaşıyorlar: Kırım’ın kuzeyinden Mısır’ın ortasına bir çizgi çekin, en çok deprem yaratan bölge burasıdır. Türkiye bu bölgenin tam ortasında ve fay ailesinin en çok deprem ürettiği topraklar üzerindedir.

1509 yılında oldu.

1766 yılında da oldu.

Yine olacak.

Telefonlar çalışmayacak.

Elektrikler gidecek.

Hava gazı kesilecek.

Sular akmayacak.

Yollar da kapanacak.

O kadar kötü bir şehirleşme yaptık ki, bu kez diri kalanları hastaneye ulaştırma imkanı bile çok zora girecek. Bu nedenle İstanbul Büyükşehir Belediyesi, son 2 yıl içinde bilim insanlarını topladı. Yer bilimleri grubu, ulaşım grubu, ilk yardım grubu, ekonomi grubu gibi 20 ayrı grup kuruldu. Ne yapılacağı ortaya çıktı. Bunların yapılabilmesi için Ankara’da iktidarın “işbirliği- elbirliği- güç birliği” vermesi gerekirdi.

Vermedi.

Küçük siyasetçi, fayların büyük yıkımı aklından geçirdiğini görmek istemedi. Cumhurbaşkanı Dolmabahçe Sarayı’nda “İstanbul’u depreme hazırlanma toplantısı” yaptı. Büyükşehir Belediye Başkanı’nı, seçimlerde İstanbul’u iktidar partisinin elinden aldı diye onu toplantıya çağırmadı.

★★★

Yeni belediye seçimlerine 7 ay kala; “İktidar partisi İstanbul’u geri alalım” iştahlı beklentisine vidalandığı için olmalı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’na; “İstanbul’a özel deprem yasası hazırlıyoruz” açıklaması yaptırdı. Sayın Bakan, “7 büyüklüğündeki bir deprem ile 600.000 daire yıkılır ve İstanbul büyük bir hapishaneye döner” diyerek; atılacak adımları anlattı.

Seçim yaklaştı.

İktidar, fayları hatırladı. İstanbullu seçmene; “dairenin yarısı bizden... Oyunu bize vermek senden...” diyecekler ve kenti gelmekte olan büyük deprem felaketine karşı dayanıklı yapmak için “kentsel dönüşümünü” başlatacaklar. Önceki belediye seçimlerinde; “Kaçak yaptığın çürük binaya imar affı bizden...” demişler, kentsel dönüşümün ise “rantsal dönüşüme” yürümesini seyretmişlerdi.

★★★

Seyrede, seyrede!

24 yıl öncesi unutuldu.

24 yıl önce 1999’da Gölcük Depremi’nde yıkılan kentlerin yaşadığı felaket ve ölenlerin acısı unutulmasın diye yer bilimciler, “yer altının aklından geçenleri” sürekli anlattılar, söylediler, bağırdılar ama duyan olamadı. Ve 190 gün önce de 11 kenti içine alan Kahramanmaraş merkezli büyük depremde, enkaz altında kalanların ölüsüne bile yetişmekte aciz kalındı. Kahramanmaraş depremi öncesi de oy çoğaltmak için “imar affı” ilan etmişlerdi.

Neler gördük... Neler yaşadık... Neler duyduk... UNUTMA!

Ağzı lağım kokan imam efendi!


İmam efendi, bu kez “Cuma günü tatil olsun” istemiş. İsteyebilir. Fikrini söylemek, görüşlerini açıklamak hakkıdır. Zaten Cumhuriyet ilk kurulduğu yıllarda “Cuma tatil günü” olarak kabul edilmişti. Bir süre sonra; Avrupa ve dünya sistemine uygun düşmüyor düşüncesiyle Meclis’te tartışıldı, tatil “Pazar gününe” alındı. İmam efendi, “Cuma gününün yeniden tatil ilan edilmesini” isterken bunun Türkiye’nin çalışma ve dünya ile uyum yapma verimliliğini nasıl iyi yönde etkileyeceğini anlatsa, çoğunluğumuzun evet diyeceği görüş, vizyon, kanıt ortaya koysa başımızın üstüne. Ama cuma gününün tatil yapılmasının doğru olmayacağını söyleyenlere; “her fuhşiyatın içine batmış olan” diyerek ağzını bozuyor. Ağzı lağım kokan imam efendi, gücünü kimden alıyor?