Seçim müjdelerinden biriydi. Gösterişli devlet töreni ile açıldı. Avrupa’nın en yüksek gökdelen binasını diktik; 3.4 milyon metrekare alanda pahalı lüks ofis katları, büyük cami, beş yıldızlı otel, büyük konferans salonu, dev alışveriş merkezi yaptık. 4 milyar TL’ye bitecekti, 65 milyar TL’ye mâl oldu.

Bekledim.

Döviz sahipleri.

Fon yöneticileri.

Finans kapital.

Yerli zenginler.

Hepsi İstanbul’daki finans merkezine koşacaklar. Bu koşuyla; dolar çıktığı 19.00 TL bandında duracak ve haftasında da geriye gitmeye başlayacaktı. Ve dolara bağlı olarak da soğanın, patatesin fiyatı hızla inecekti.

Tersi oldu.

Dolar yine arttı.

Soğan da aynı.

Türkiye’ye New York, Londra, Tokyo, Dubai finans merkezlerini kıskandıracak bir döviz akışı görmedik. Zengin Türkler de kendi öz Finans Merkezimize yönelmek yerine yine altına, dövize, kata, arsaya hücum etmeyi sürdürdüler.

★★★

Ekonomi muhabirleri.

Finans yazarları.

Gelecek tahmincileri.

Finans Merkezi’ne gittim, büyük oyuncuların New York’u, Londra’yı bırakıp İstanbul Finans Merkezi’ne geldiklerini gördüm. Finans Merkezimizin lüks lokantaları, her çeşit lezzete açık kafeleri şık giyimli yabancı ve yerli oyuncularla doluydu.

Böyle bir yazı.

Bekledim.

O yazı yazılmadı.

Yazılamadı.

Çünkü beklenen olmadı. Ekonomi muhabirleri, finans yazarları yine “Kapalı Çarşı’ya uğradım, Tahtakale’de gözlemler yaptım; “yerlisi yabancısı, döviz veya altın almaya ya da satmaya gelen çok kalabalık bir görünümle karşılaştım... İşlemlere yetişmek için belirgin bir haraketlilik ve acelecilik dikkati çekiyor. Öyle ki Tahtakale’de dönerci, dürümcü, kokoreççi gibi yerlerin önünde kuyruklar uzayıp gitmişti. Kebapçılarda ve esnaf lokantalarında yemek kalmamıştı.” diye yazdılar.

★★★

Yaşlı Tahtakale!

Yine çok canlı.

O kadar canlı ki, işlem hacmi büyüdüğü için yenilik olarak ayaklı çelik kasalar dönemi başlamış. Çelik kasa taşıyan araçlarla dolar, euro, altın getiriliyor, dönercilerin, ciğercilerin dumanlı et kokuları arasında dolar, altın satılıyor ya da alınıp çelik kasayla götürülüyor.

Finans Merkezi.

O sinek avlıyor.

Talihsizlik mi diyelim, nazara geldi diye mi dövünelim. İstanbul’da 4 milyar TL’ye mâl edilecek diye yola çıkılan fakat şimdilik 65 milyar TL’ye mâl olan Finans Merkezi’nin tantanalı törenle açıldığı hafta Türkiye bir “Fon Vurgunu” haberiyle sarsıldı. Sahaların en çalışkan ve yetenekli futbolcuları oldukları için “milyonlarca dolar karşılığı kulüp değiştiren futbolcuları; Fatih Terim, Arda Turan, Selçuk İnan, Emre Belözoğlu, Volkan Bahçekapılı, Mert Çetin bir fon vurgunun kurbanı oldular. Banka şubesinin müdürü, futbolculara “dolar bazında yüzde 30 kazanç vereceğim diyerek fon oluşturup” paralarını toplamış.

Sonu acıklı!

Dolar bazında yüzde 30 getiri avına çıkan uyanık futbolcular, ana paralarını da alamaz duruma düştüler. Çare bulsun diye Cumhurbaşkanı’na başvurdular. Cumhurbaşkanı da İçişleri Bakanı’na bu meseleyi çözün” talimatı verdi.

★★★

Finans Merkezi açıldı.

Futbolcular dolandırıldı.

Erdoğan devreye girdi.

Çocukların parası ödensin.

Bunun sonu nereye varır?