Bugün ikinci tur için sandığa gidiyoruz. Yaşasın demokrasi. Sandıktan ne çıkarsa razı olacağız. Ben iktidar kim olursa olsun muhalefet yazıları yazmaya ve gördüğüm çürümeyi anlatmaya devam edeceğim.

Muhalefet!

Ve iktidar!

İkisi birlikte.

Kopmaz bir bütün.

“İktidar dediğimiz” sandıkta kazandığı oyla toplumun yarıdan bir fazlasını temsil ediyorsa “muhalefet dediğimiz” de toplumun diğer yarısının sesi oluyor.

Adı demokrasiyse!

Muhalefet haktır.

Meşrudur, yasaldır.

★★★

Zaten birinci turda toplumun yüzde 50.5’u iktidar adayına oy vermedi. Hayat bize 14 Mayıs günü bu şahane ikramı sundu.

Tek adamlık kaybetti.

Unutmayın.

Daha önce de yaşamıştık. Bir önceki yerel seçimlerle Türkiye’nin önü açılmış; Türkiye iki yönetim sahibi olmuş, hayat bize bu değerli ikramı sunmuştu.

Ankara’da:

“Tek Adam” yönetimi!

Şehirlerde:

“Demokratik” yönetim!

Yarışa girmişlerdi.

★★★

Unutmayın!

11 büyük şehrin yönetimi muhalefete geçmişti. 11 büyük şehirde 81 milyonluk Türkiye nüfusunun yüzde 45’i yaşıyor. Türkiye sanayinin, ticaretin, hizmetlerin, çalışanların, emeklilerin, üniversitelerin, turist ağırlayan otellerin ve toplam ekonominin yaklaşık yüzde 75’i bu 11 şehirde bulunuyor. Seçim sonuçları; “tek adamın bütün gücü elinde topladığı Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yönetimi”  ile “Şehirlerin katılımcı demokratik yönetimini” yarıştırma yolunu açmıştı.

Gördük.

İzledik.

Yaşadık.

Yarış iyi gidiyor.

Kentlerin yönetimi ile Ankara’da Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi yönetiminin yarışı sonunda vatandaş kıyaslama imkanı buldu, buluyor, görüyor, yaşıyor.

★★★

Unutmayın!

Son yerel seçimde kentlerin belediye başkanı adaylarıyla aslında yarışan iktidar partisinin başkanı Erdoğan olmuştu. Yine 60 günlük seçim propagandası sırasında partisinin belediye başkanı adayına destek sunmak için gittiği her kentin meydanında; hizmetin devam etmesini istiyorsanız bizim adayımıza oy verin” diye konuşmuştu. Böylece “şehir yönetim gücünü de elinde toplayacağını, bunun daha doğru olacağını” ilan etmişti.

Bize oy ver.

Vermezsen!

Hizmet alamazsın!

Bu antidemokratik tehdidi açıkça yaptı, fakat büyük kentlerde halk ona değil demokrasiye inandı ve sonuçta; “1 Türkiyemiz ve 2 yönetimimiz”  oldu.

★★★

4 yıl bitmek üzere.

Ankara’da “tüm güçleri elinde toplamış merkezi yönetim” ve şehirlerde “kent insanını doğrudan yönetime katacağını, ayrımcı değil birleştirici, asık suratlı değil güler yüzlü, acı dilli değil tatlı dilli, harcayıcı ve israfçı değil üretici ve adil bölüştürücü, dünyanın en ileri demokrasisini getireceği sözünü veren” demokrat yönetim yarışa girdi.

Faydalı yarış oldu.

Ülkeyi birleştirici.

Alternatif getirici.

Çözüm üretici.

İlerletici bir koşu.

Sürüyor.

★★★

Halk birinci tur seçimde Meclis çoğunluğunu iktidar ittifakına verdi, fakat Cumhurbaşkanlığı gücünü iktidar adayı Erdoğan’a vermedi. Halk aslında Tek Adam yönetimini birinci turda istemediğini ilan etti. Bugün ikinci tur için sandığa gittiğinde Cumhurbaşkanlığını iktidardan alıp muhalefete verirse; bu halkın ülkesine “ikinci şahane ikramı” olacak. Meclis gücü ile Cumhurbaşkanlığı gücütek elde değil, iki ayrı elde” toplanacak. Meclis’in yaptığı yanlışı cumhurbaşkanı düzetecek, cumhurbaşkanının yaptığı yanlışı da Meclis tamir edecek.

Ben umutlanacağım!

★★★

Tersi olursa da...

Umutsuzluğa düşmem.

Düştüğümüzde değil vazgeçersek kaybederiz.
Vazgeçmeyeceğim.

Bizim ülkemizin demokrasi yarışında gazete yazarlığında;  “kalemine efendi olmak” en önemli ilkedir. Kaleminde özgür olmak yüzde yüz bağımsız- bağlantısız” duruştan geçer. Gazeteci iktidarın yanında, onun yardakçısı, papağanı, borazanı olamaz. Aynı zamanda egemenin, güç sahibinin, zenginin, zorbanın, mafyanın, haksızlık yapanın, devleti ve halkı soyanın da yakınında asla durmaz.