İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’na 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezası verildiğinin açıklandığı gün, daha önce İstanbul’da görev yapan emekli Cumhuriyet Savcısı, “Cezayı yanlış hesapladılar. Hukukçular, olmayan bir fıkra üzerinden ceza verildiğinin üzerinde duruyor. O düzeltilebilir ve bozma sebebi olmaz. Ama verilen ceza yanlış hesaplanırsa, bu bozma sebebidir” dedi.

Açıkçası şaşırdım. Hakim, cezayı 2 yıl 7 ay 15 gün diye açıklamıştı ama emekli C. Savcısı, “Cezası o değil. Cezası 1 yıl, 19 ay 15 gün olmalıydı” dedi.  İçimden “Bunu en az 25 yıldır hakimlik yapan kişi bilmez mi?” diye geçirdim. Savcının hesabına göre 950 gün, hakimin hesabına göre ise ceza 955 gün, yani 5 gün fazla oluyor, Yıl 365 gün, ay ise 30 gün üzerinden hesaplanıyor. Fark da buradan kaynaklanıyor. Yani yıl ve ayları farklı toplamanız gerekiyormuş. Bu hata görüldü ve dosya istinafa gönderilmeden düzeltildi.

KİM KİME NE DEDİ?

İmamoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı sıfatıyla Avrupa Konseyi Yerel ve Bölgesel Yönetimler Kongresine katılmıştı. 4 Kasım 2019’da İçişleri Bakanı İBB Başkanı için “Avrupa Parlamentosuna gidip Türkiye’yi şikayet eden ahmağa söylüyorum, bunun bedelini bu millet sana ödetecek. Yazıklar olsun” dedi.

Bir meslektaşımız, bakanın bu sözlerini hatırlatıp, İmamoğlu’na görüşünü sordu. İçişleri Bakanının sözleri üzerine soru yöneltilmesine rağmen, seçimi iptal eden Yüksek Seçim Kurulu (YSK) üyelerine cevap gibi yansıtıldı.

AYNI SÖZ İÇİN ŞİKAYET

“Ahmak” hakaret sayıldı, sadece bu sözünden dolayı 1 yıl 6 ay hapis cezası verildi. Basın önünde bu suç işlendiği, kurul halinde çalışan YSK üyelerine edildiği gerekçe gösterilip cezası 1 yıl 19 ay 15 güne çıkarıldı.

İçişleri Bakanlığı’nın bir yetkilisine, “Bakan, belediye başkanına ‘ahmak’ dediği için hakkında şikayette bulunuldu mu, bulunulduysa aynı söz için hakkında ne gibi işlem yapıldı?” diye sordum.  Evet, İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat, Ankara C. Savcılığı’na bakan hakkında suç duyurusunda bulunmuş. Savcılık, hakaret ettiği öne sürülen kişinin bakan olduğuna ilişkin belgeyi Cumhurbaşkanlığı internet sitesinden alıp dosyaya koydu. Bakalım, bundan sonra nasıl bir karar verildiğini okuyalım:

GÖREV KAPSAMINDA

“Müşteki dilekçesinde, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret suçunu işlediği iddia edilmiş ise de Soylu hakkındaki iddiaların görevlerinden kaynaklanan eylemlerle ilgili olup bakanlık görevleri kapsamındadır.

Anayasası’nın 106. Maddesine göre bakanlar hakkında görevleriyle ilgili suç işledikleri iddiasıyla TBMM üye tamsayısının salt çoğunluğunun vereceği önergeyle soruşturma açılabilir. Üye tamsayısının beşte üçünün gizli oyuyla soruşturma açılmasına karar verebilmesi mümkündür.

İTİRAZ YOLU DA KAPALI

Müştekinin müracaatına konu olayın, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, bakanlık görevleri ile ilgili işlerden kaynaklandığı, bakanlar hakkındaki görevlerinden kaynaklanan isnatlara ilişkin soruşturma yetkisinin TBMM’ye ait olduğu, Cumhuriyet Başsavcılığımızın bakanlar hakkında görev suçları ile ilgili soruşturma ve kovuşturma yapma yetkisinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.

Açıklanan nedenlerle; şikayet edilen bakan yönünden Cumhuriyet Başsavcılığımızın soruşturma ve kovuşturma yetkisinin olmaması nedeniyle dilekçenin işleme konulmamasına, itiraz kanun yolu öngörülmediğinden kesin olarak karar verildi.”

İmamoğlu’nun avukatı Kemal Polat’a kararı sordum. Şöyle yorumladı:  “Karardan anladığım şu:  Savcı, ‘ahmak’ demenin bakanın görevi olduğunu söylüyor. Bize de hayret etmek düşüyor.”

O SAVCIYA SORDUM

Emekli C. Savcısına gelinen durumu sordum. Şunları anlattı:

“Ahmak sözcüğünü İmamoğlu söylediği için suç sayılıyorsa, aynı sözü söyleyen İçişleri Bakanının sözü de hakaret sayılmalı. İmamoğlu da kamu görevlisidir. Bakan, kamu görevlisine hakaret etmiştir.

Bakanlar, milletvekili olmamakla birlikte dokunulmazlıkları vardır. Ama siz de ‘ona, bana hakaret etti’ diye şikayette bulunursanız savcılık bir soruşturma yapmak zorundadır. Ne yapacaktır? Ya takipsizlik kararı verecektir ya da fezleke düzenlenip TBMM’ye gönderilecektir. Eğer takipsizlik kararı verirse, ‘Ahmak’ demesi suç teşkil etmez, ağır eleştiridir’ diyecektir. Eğer bunun suç teşkil ettiğini belirler TBMM’ye gönderirse hakaret etmiştir. Bakanın yasama dokunulmazlığının kaldırılması, sonuçlandırılması bekleneceği için en azından karşılıklı hakaretin sonuçlanmasının beklenmesi lazım.”

Ama öyle olmadı. Aynı söz için İmamoğlu’na kamu görevlisine hakaretten ceza verilirken, bir kamu görevlisi olan belediye başkanına, aynı sözcükle hakaret etmesinin bir karşılığı olmadı...

İmamoğlu’na siyaset yasağı ve hapis cezası getiren “Ahmak” sözcüğü için İmamoğlu da İçişleri Bakanı hakkında suç duyurusunda bulundu. Ancak dilekçesi işleme bile konulmadı.