CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, halktan çalındığını öne sürdüğü  418 milyar doların “yandaşa peşkeş çekildiğini” öne sürüyor, bu geri alındığında halkın sofrasının şenleneceğini belirtiyor. Kılıçdaroğlu “Sayıştay’a gideceğim. Uzmanlar bir rapor hazırladı. Türkiye’nin 418 milyar dolar parasının hiç edildiğini biliyoruz. Bütçeyi denetleyen kurum Sayıştay. Bu kurum, 85 milyonun hassasiyetini dikkate alması lazım. Bizim ödediğimiz vergiler nerelere harcandı? Bunu denetleyen kurum Sayıştay’dır. Sayıştay’ın raporlarında 418 milyar doların nasıl harcandığını görmemiz lazım. Bizim elimizdeki raporlarla karşılaştıracağız” sözlerini sıkça söylüyor.

Kılıçdaroğlu, hesap uzmanıdır. Yalnız kendi çalışması değil, uzmanların yaptığı kapsamlı bir çalışma da kendisine verilmiş. Hem kendisinin incelediği hem de raporu hazırlayanların görüşlerini son derece önemsediği için Sayıştay Başkanının kapısını çalacak. CHP Genel Başkanının elindeki kanıtları Sayıştay başkanına vermesi durumunda “Sayıştay süreci”nin de başlaması sağlanmış olacak. En azından bu iddia gündeme gelir ve gelişmeler kamuyu tarafından da yakından izlenir.

“KAMU ZARARI” DEMEK İÇİN

Başta Kılıçdaroğlu olmak üzere muhalefetin ve halkın dilinden sıkça duyduğumuz “Kamu zararı” ve içeriği üzerinde de durmak gerekir. Siyasetçilerle, halkın gündelik söylemlerinde önemli yer tutan “Kamu zararı” kavramı ile hukuki terim olarak “Kamu zararı” tam olarak örtüşmüyor.

Sayıştay Kanununa göre kamu zararı 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununda belirtilen kamu zararı ifade edilmiş oluyor. Bu kanuna baktığımızda kamu zararı şu şekilde tanımlanıyor:

“Kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.”

Kanun gereği Sayıştay’ın yargılaması sonucunda kamu zararı denebilmesi için ise şu unsurların varlığı gerekiyor:

- İş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması.

- Mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması.

- Transfer niteliğindeki giderlerde fazla veya yersiz ödemede bulunulması.

- İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması.

- İdare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması.

- Mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılması.

“KAMU ZARARI” DİYEMEZ

Bu unsurlar yok ise Sayıştay “Kamu zararı” kararı veremez. Örneğin bir siyasetçi için Kanal İstanbul rantından elde edilen değer kamu zararı olarak görülürken, buralardan usulüne uygun satın alma işlemi yapan birisi için Sayıştay yargısı kamu zararı yoktur diyebilir.

Bazı ayrıcalıklı firmalara ihale kanununun istisna hükümleri ile ihale verir, yasal zemini hazırlar ve kullanırsanız Sayıştay buna nasıl kamu zararı diyecektir? Kağıt üstünde her şey hukuka uygun. Sadece iş eksik yapıldıysa kamu zararından söz edilebilir.

Aslında halkın ve siyasetçilerin kullandığı dildeki kamu zararı tanımı ile hukukun kamu zararı tanımı arasında boşluk bu kadar açık olmamalı. Bu boşluğun varlığı, yaşanan soygunların ve bu soygunlara esas kararların da artışına neden oluyor. Yasalarımızda haksız rantları içerecek daha geniş şekilde kamu zararı tanımlaması yapılmalı ve Sayıştay denetçilerinin yetkileri de genişletilmeli.

YAPTIRIM GÜCÜ YOK

Sayıştay Uzman Denetçiliği görevinde bulunan ve yakın dönemde emekliye ayrılan Sayıştay eski mensubuna da sorularım oldu. Öğreniyoruz ki Sayıştay’ın adı ve görevi çok büyük ama yaptırım gücü neredeyse yok gibi. En iyisi bu üstadın anlattıklarını aktaralım:

“Kılıçdaroğlu önemli bir konuyu gündeme getirdi. Tabii bu konunun ayrıntılı bir seçimde araştırılması, masaya yatırılması gerekiyor. Sayıştay’ın son değişikliklerle üretmiş olduğu Düzenlilik (uygunluk) Denetimi Raporlarının ‘yaptırım gücü’ bulunmadığını ve Sayıştay’ın kurumsal görevlerini de iktidarın taleplerine göre yerine getirdiğini göz önüne almalıyız. Şunu da ifade etmemiz gerekir ki Sayıştay’da özveriyle çalışan denetçiler var. Onlara da haksızlık yapılmamalı.”

ASIL GÖREVİNE DÖNMELİ

Altılı İttifak’ın Anayasal ve Yasal Reformlar Komisyonu tarafından hazırlanan Anayasa değişiklik önerisinin Sayıştay’la ilgili  maddesi üzerinde de önemle durulmalı. İktidar değişecek olursa, Sayıştay’ın da asıl görevine dönmesi kaçınılmaz olacak.

Sayıştay Kanununun hazırlık çalışmaları sırasında Sayıştay’ın çağın olanaklarını kullanarak daha etkin denetimler yapacağı iddiaları vardı. Ne var ki Sayıştay yeni Kanunun yürürlüğünden sonra kurumsal ağırlığını ve etkinliğini önemli ölçüde kaybetti. Ama, yaptıklarına yine de teşekkür borcumuz var.