Tarih: 5 Eylül 1914.

Osmanlı, devlet gelirlerinin üçte birini kontrolü altına alan Duyum Umumiye’yi, Avrupa ülkelerinin karşı çıkmalarına rağmen kaldırdı.

Karara savaştaki ittifakımız Almanya bile tepki gösterdi. Almanya Elçisi Wangenheim, kendilerine danışılmaması karşısında öfkelenip Maliye Nazırı Cavit Bey’i azarladı.

-“Bu karar zamanının çok fena seçildiğini bilmelisiniz. Müttefiklerin siyasi çıkarlarına aykırıdır. Yarın İngiliz ve Fransız donanmaları boğazlardan geçecekler ve size harp ilan edecekler. Size katiyen yardımda bulunmayacağız. Ne ittifak kalacak ne bir şey. Ben de yarın askerlerimi alarak buradan gideceğim...”

Öte yandan:

★★★

“Çolak Hayri” Selanikliydi. İttihatçıydı. Talat Paşa’nın yakın çevresinden idi.

O günlerde Talat Paşa kendisini çağırdı. Halkın kapitülasyonlar aleyhinde olduğunu göstermek için İstanbul’da bazı eylemler organize etmesini istedi.

Çolak Hayri ve arkadaşları Beyoğlu’nda Tokatlıyan Otel ve çevresinde kapitülasyonlar aleyhinde eylemde bulundu.

Almanya, Osmanlı’ya sert uyarıda bulunarak eylemcilerin cezalandırılmasını istedi. Çolak Hayri ve arkadaşları on beş yıla mahkûm oldu. Çolak Hayri, cezasını çekmek üzere Anadolu’ya gönderilirken kaçırıldı. Yeni nüfus kağıdıyla Ankara’nın ilçesi Haymana’ya belediye başkanı oldu...

★★★

İttihatçıların ekonomik kurtuluş için çeşitli “reçeteleri” vardı.

Maliye Bakanı Cavit gibi Selanikli liberal grubun etkilendiği, Mülkiye’de öğretim üyesi iki isim vardı: Sakızlı Ohannes ve Mikail Portakal...

Diğer görüş Alman iktisatçı Friedrich List’in “devletçiliği” idi. Yerli sanayinin gelişip tutunabilmesi için belli süre devlet tarafından korunmalıdır. Bu görüşün taraftarları; Kazanlı Musa (Akyiğit) Harbiye ve Erkânıharbiye’de iktisat dersi verdiği için ittihatçı subaylar oldu...

İttihatçı bir diğer grubun “ideologu”; Almanya’dan çağrılan, Darülfünun maliye müderrisi Dr. Fleck’ti. Ziya Gökalpler bu görüşte idi; Alman modeli benimsenerek harsi (kültürel) birlik; iktisadi birlik ve siyasi birlik kurulmalıydı...

Bir de savunucu pek olmamakla birlikte ittihatçılar arasında Marksistler vardı. Takma adı “Parvus” olan Alman Yahudisi, Alexander Israel Helphand bunun başını çekiyordu.

İttihatçıları emperyalizm ve sömürge kavramlarıyla tanıştıran o oldu...

★★★

Hangi görüşte olursa olsun, İttihatçıların hemfikir oldukları tek konu vardı: Milli ekonomi oluşturmak. Ve: İttihatçılar, devletin dokuz cephede çarpıştığı o güç koşullarda milli iktisadı oluşturma için bazı icraatlar yaptı:

Osmanlı pazarını sömürge haline getiren 1838 Baltalimanı Antlaşması’nı tarihin çöp sepetine attı. Yeni gümrük tarifesini yürürlüğe soktu.

Yabancılara imtiyaza son verdi, vergide eşitlik sağlandı. Dışarıdan gelen tüketim mallarından alınan gümrük vergisi yüzde 15’e çıkarıldı.

Para basma imtiyazı yabancı banka Osmanlı Bankası’ndan alındı. Ulusal nitelikte “Merkez Bankası” özlemiyle kurulan İtibarı Millî Bankası ve Anadolu’daki milli bankalar, girişimci Türk esnafa ucuz kredi sağladı. Amaç sermaye birikimi sağlamaktı...

Fabrika kurmak isteyenlere 5 bin metrekare parasız arsa sağlandı. Ücretsiz inşaat ruhsatı verildi. Sanayici 15 yıl vergiden muaf tutuldu.

Makinelerin ithalatından ve dışarıya satılan ürünlerden gümrük vergisi alınmadı.

Tarım emekçisi korundu; mesela üreticiye parasız tohum verildi.

Donanma, Kızılay ve bankalar bu kampanyayı destekleyip bizzat çiftçilik yaptı. Kooperatifçilik salt tarım alanında değil, yabancıların elinde bulunan ticareti kurtarmak için teşvik edildi. Neler neler...

Asırlardır boynu bükük yaşayanların kafasını kaldıran İttihatçıların bu mirası Mustafa Kemal Atatürk’e kaldı. Hepsi başarıyla hayata geçirildi.

Ya sonra?

Geçelim efendim geçelim...