Türkiye, “Benler” ülkesi oldu. “Şahsım”, 22 yıldır usanmadan her gün, “Ben, ben, ben” diyor. Her şey, “Benim başörtülü bacım” ile başladı. Sonra “benim”ler, ardı ardına sıralandı. Benim dinim, benim kitabım, benim adım, benim hayalim, benim gençliğim, benim rakibim, benim sığınmacım, benim sendikacım, benim din kardeşim, benim gazetecim, benim doktorum, benim imamım, benim madencim, benim muhtarım, benim hukukçum, benim rektörüm, benim otoyolum, benim sarayım, benim havalimanım, benim Kürt kardeşim, benim ülkem, benim Türk Milletim! Mızrağın ucu sonunda “Benim rakıcım”a kadar dokundu.

KADEHLERİ KALDIRIN

“Hayda! Ötekileri biliyorduk da bu nereden çıktı?” demeyin. Literatüre, ‘Rakı masası kayırmacılığını’, Eğitim Bakanlığı kazandırdı. Ötekileştirmenin, eğitimde boyutları öyle hale geldi ki, on binlerce saçma sapan soruşturma-dava için MEB, son 6 ayda tam 22.3 milyon lira para harcadı. Levent Kırca’nın ‘sarhoş’ repliklerini hatırlatan, ‘Güler misin, Ağlar mısın?’ dedirten bu son soruşturma, Çanakkale’de açıldı. Soruşturma konusu, rakı masası! Lapseki İlçe MEM Tahir Karaca, 1 ay önce kendi isteğiyle müdürlüğü bıraktı. Her biri başka sendika yani farklı görüşten, 4’ü kadın, 5’i erkek tam 9 müdür onuruna veda yemeği verdi.

SAKINCALI ATATÜRKÇÜ

MEB’i, alkollü restoranlarda gezinen cübbeli sarıklı tebliğcilere dönüştüren soruşturma süreci, bu yemekle başladı. Çanakkale İl MEM Ferhat Yılmaz, 9 Ağustos 2023’te, o masadaki müdürlerden Orhan Geçici’nin, ‘Acil’ görevden alınmasını, Çanakkale Valisi İlhami Aktaş’a yazdı. İmamlık, hatiplik ve Kuran kursu öğreticiliği görevlerini yerine getirmeme, müftülükle işbirliği yapmama, hutbe ve vaaz vermeme gibi ihlaller sıraladı. Ağzındaki bakla sonra çıktı. “Sosyal medyada yemekli paylaşım” 657 sayılı kanunun 137. ve 138. maddelerine göre müdürün görevde olması, “Sakıncalı” bulunup 16 Ağustos 2023’te açığa alındı. Müfettişler A.A. ve M.B., soruşturmaya bile başlamamıştı.

ANAYASAYA AYKIRI

Oysa anayasanın 76. maddesine göre devlet memurları ancak ve ancak dolandırıcılık, rüşvet, zimmet, hırsızlık, evrakta sahtecilik, tecavüz, taciz gibi adi suçlar işlerse “Çok acil” açığa alınabilir. Branşı, beden eğitimi öğretmenliği olan Orhan Geçici, adi suç işlemedi. Lapseki İmam Hatip Lisesi Müdürü’ydü (!) “İHL müdürü içki içer mi?” diyecekseniz, cevaplayayım. MEB Temel Kanunu’nda, “İHL öğretmeni, özel hayatında alkol kullanamaz” diye bir madde yok. Türkiye’deki 78 bin okul müdürü ve 1.2 milyon öğretmen gibi İHL’deki her eğitimci de ne yiyip içeceğine kendisi karar verebilir. Öğretmenler, zaten siz isteseniz de mesai saatlerinde ve okul sınırlarında rakı masası kurmaz.

ADALETİNİZ BATSIN

Soruşturma konusu fotoğrafı inceledim. Geçici’nin günah keçisi ilan edilip açığa alındığı restorandaki yemeğe katılan 9 eğitimciden 8’i alkol alıyor. Geçici niye açığa alındı? Cevap basitti. Atatürkçü, laik, cumhuriyetçi bir eğitimciydi. Müdürlüğü, alnının teriyle kazandı. İktidar karşıtı Eğitim İş üyesiydi. Üstelik de fotoğrafta, yalnızca onun önünde kadeh yoktu. AKP’nin kurduğu Eğitim Bir Sen’e üye okul müdürleri M.K., G.Ş., A.Y., B.G. ile Türk Eğitim Sen üyesi okul müdürü Ş.Y.’nin önünde rakı-şarap kadehleri var. Eğitim Bir Sen’li okul müdürü G.Ş. de tıpkı Orhan Geçici gibi imam hatipte müdür. Asla, “Onlar da açığa alınsın” demiyorum. Soruşturma gösterdi ki; MEB’in asıl derdi alkollü yemek değil. Baskılara rağmen AKP’nin, “Benim sendikacım, benim müdürüm” kalıbına girmeyen, Atatürkçü öğretmenler!

İHL’LERİ KUTSAMAYIN

Atatürk’ün 100 yıl önce kurduğu imam hatipleri, din adamı yetiştiren ruhban okulları gibi kutsayamazsınız. Öyle olsalardı imam hatiplerdeki 1.5 milyon öğrenci, lise bitince ilahiyata koşardı. 2023 YKS’de ilk 100 bine giren İHL mezunlarının sadece 830’u ilahiyatı seçti. 2.720’si öğretmenlik, 1.302’si hukuk, 928’i tıp, 728’i mühendislik, 511’i diş hekimliği gibi bölümlere gitti. Anayasanın 24. maddesi, inanç ve yaşam tarzı özgürlüklerini güvenceye alıyor. Eğitim İş Çanakkale Başkanı Serkan Serbes, “Uyarı cezası bile verilemez” diyerek dava açacaklarını söyledi. Kul Nesimi’nin dediği gibi mahkemede yarın biri çıkıp, “Ben doldurur, ben içerim. Günah benim kime ne?” derse ne diyeceksiniz? T.C. Anayasası’nın verdiği insan hakları ve dindeki günah-sevap işleme özgürlüğü hakkı karşısında, MEB’i hiç kimse savunamaz!