Paşalar ve karargâhları sabah erkenden Kocatepe’ye gelmişlerdi.

Orada, şu tepelerin ardındaki Afyon Ovası’nda, Akarçay’ın güneydoğusundaki geniş düzlüklerde, Çapalı Bataklığı’nın oralarda, Sandıklı-Dinar arasında neler oluyor?

Hiç haber yok! Savaş alanından tek haberci gelmedi. Ufuklara baka baka gözlerinin mavisi gökyüzüne karıştı paşamın...

★★★

Sonra yönünü Çiğiltepe’ye çevirdi.

Çiğiltepe karşısındaki 57. tümen bir türlü ilerleyememişti. Beklemekten kalpleri yorulmuştu. Kuşatma kolu, ateş yememek için, hayli açıktan dolaşınca, etkisiz kalmıştı. Bir gün önce Ordu Kumandanı Sakallı Nurettin Paşa: “Miralay Reşat Bey! Yarın 12.00’ye kadar tepe alınacak. Alamazsanız, ben sizin yerinizde olsam yaşamam!” demişti.

Tümen Kumandanı Miralay Reşat Bey de koyu renkli Çiğiltepe’nin üstündeki bulutlara bakarak: Derin bulutların değişken yüzeyine, omurga kemikleri gibi dolanan, yuvarlanan, yükselip alçalan bulutlara... Şöyle demişti: “Benim yerimde olmanıza lüzum yok, ben zaten yaşamam!..”

★★★

27 Ağustos 1922...

Mustafa Kemal Paşa çizmelerinin körüklerini gıcırdatarak, ince uzun bacakları üzerinde bir yay gibi gerilerek, Afyon Ovası’na baktı. O saatlerde ova sakindi, sadece bazı yerlerde ayna gibi parlayan küçük kabartılar vardı. Otlar da kuru sarı idiler. Ne tüten ocaklar görünüyordu, ne dörtnala giden atlılar, ne göçebe obaları, ne de otlayan sürüler. Yalnız, Akarçay’ın oralardaki Çapalı Bataklığı’na giden göçmen kuşlar Çiğiltepe’nin üzerinde uçuşuyorlardı.

★★★

  1. tümen bu tepeyi kuşatmıştı...


★★★

Çiğiltepe’yi almakla görevli tümenin komutanı Albay Reşat Bey’i severdi Mustafa Kemal Paşa. Çok başarılı hizmetler görmüştü.

Saat 10.30’da Albay Reşat Bey’i telefonla aradı.

“Reşat Bey, bu önemli tepeyi ne zaman alacaksınız?”

-Komutanım, yarım saat sonra alacağız.

“Başarılar diliyorum...”

★★★

Saat 10.45 de, Mustafa Kemal Paşa tekrar telefon etti:

“Düşmanın halen direndiğini görüyorum. Gözümüz o tepede, çok önemli...”

-Komutanım tepeye düşman bir tümen yığmış direniyorlar. Fakat alacağız komutanım, mutlaka alacağız.

★★★

Saat 11.00

Mustafa Kemal Paşa tekrar aradı:

“Reşat Bey’i istiyorum.”

-Komutanım, Reşat Bey size bir mesaj bırakarak intihar etti. Okuyorum komutanım: “Yarım saat zarfında bu tepeyi almak için söz verdiğim halde sözümü yerine getirememiş olduğumdan, artık yaşayamam komutanım!..”

Böyle diyerek hayatına son vermişti Tümen komutanı Albay Reşat Bey.

★★★

Balkanlar’dan Çanakkale’ye, Doğu Cephesi’nden Filistin’e ve esarete kadar giden 27 yıllık askerlik yaşamı hep savaşarak geçen bir kumandandı Miralay (Albay) Reşat Bey. Aldığı ölümcül yaralara rağmen muharebe meydanlarından ayrılmayıp, her defasında Mehmetçiklerinin yanında olmayı seçmişti. Son durağındaysa çetin bir tepeyle karşı karşıya kalmıştı: “Çiğiltepe!..”

O güne kadar hep, “söz namustur” ilkesine göre yaşayan Miralay Reşat Bey, Kurtuluş Savaşı’nı bitirecek Büyük Taarruz’un belki de bu en kritik noktasında hayatının en büyük hesaplaşmasına girmişti. 27 yıllık askerlik yaşamını, sevdiği kadınla yuva kurma özlemini bastırıp, vatan savunmasının en kritik yerlerinde savaşarak geçiren bu kahraman asker, Tanzimat devrinin en önemli devlet ve fikir adamı, Tanzimat edebiyatının en fazla eser veren yazar ve şairi Ziya Paşa’nın oğlu Miralay Reşat Bey...

★★★

Mustafa Kemal’in gözlerinden yaşlar boşandı: “Allah rahmet eylesin, Miralay Reşat Bey büyük bir vatanseverdi” dedi.

★★★

11.45 Başkomutanın telefonu çaldı:

“Çiğiltepe alınmıştır komutanım. Yüzlerce ölüsünü bırakan düşman Sincanlı Ovası’na doğru kaçmaktadır, arzederim...”

Bunun üzerine Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Paşa şöyle söyledi:

“Ey Türk Askeri,

Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz, daha sağlam bir askere rast gelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin en büyük payı senindir. Burada şehit olan kahraman evlâtlarımızı minnetle anıyorum, ruhları şâd olsun.”

Başkomutan Mareşal Mustafa Kemal Atatürk’ün yüreğinden kopan bu sözler, Miralay Reşat Bey Şehitliği’ndeki mermer bir kitabeye nakşedilen Orhan Şaik Gökyay’ın şu dizeleriyle bütünleşti:

“Bu vatan toprağın kara bağrında

Sıradağlar gibi duranlarındır.

Bir tarih boyunca onun uğrunda,

Kendini tarihe verenlerindir.

İleri atılıp sellercesine,

Göğsünden vurulup tam ercesine,

Bir gül bahçesine girercesine,

Şu kara toprağa girenlerindir...”

★★★

Falih Rıfkı Atay’ın dediği gibi:

“Nemiz varsa, eğer bağımsız bir devlet kurmuşsak, hür vatandaşlar olmuşsak, şerefli insanlar gibi dolaşıyorsak, yurdumuzu Batı’nın, vicdanımızı ve düşüncemizi Doğu’nun pençesinden kurtarmışsak, şu denizlere bizim diye bakıyor, bu topraklarda ana bağrının sıcaklığını duyuyorsak, belki nefes alıyorsak, hepsini, her şeyi 30 Ağustos Zaferi’ne borçluyuz...”

★★★

Biz, Fenerbahçe Spor Kulübü Yönetimi ve Yüksek Divan Kurulu (YDK) olarak her şeyimizi borçlu olduğumuz 30 Ağustos Zafer Bayramı’nı bugün özel bir etkinlikle kutlayacağız.

YDK’nın değerli üyeleri, 30 Ağustos Zaferi’nin hangi koşullar altında ve nasıl kazanıldığını,
26. Genelkurmay Başkanı, tarih araştırmacısı-yazar, Fenerbahçe Kongresi Üyesi İlker Başbuğ’dan dinleyecekler.

Böylece aziz milletimize istiklalini kazandıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile kahraman silah arkadaşlarını bir kez daha minnet ve rahmetle anacağız...

30 Ağustos Zaferi hepimize kutlu olsun...