-İnsanlık, varlık değeri ve güvencesidir.-


İnsanların yaşam çizgisi “kader” denilerek kabul edilmesi istenilen oluşumlarla bir merdiven gibi gerçekleşir. Kimler nerelere gelir, kimler nerelere gider, yaşam tablosu nasıl renklenir önceden kestirmek olanaksızdır. Hiç umulmayan, beklenmeyen gelişmeler kimilerini mutlu eder, kimilerini üzer. Bunlar yaşamın doğal sahneleridir. Hiç yaraşır olmadıkları halde kimi katlara getirilenlerin aykırılığı tepkilere karşın sürer gider. İlkellikleri, tutuculukları, başarısızlıkları belirgin kimselerin nerelere getirildikleri yıllardan beri izlenmektedir. Siyasal tutumlardaki çarpıklıklar ulusun başına çoraplar örebilmektedir. Makam, mevki yerleştirmeleri siyasal bağımlılık ve yandaşlıkla sürdürüldü, yararlarına uygun kişiler omuzlandı. Siyaset balonlarıyla kimleri nerelerde gördük. Görev sıfatları kimseyi olduğundan fazla kişi yapmaz. Kimi, kimlerin neden omuzladıkları önemlidir. Bu ülke üst makamlarda hiç uygun olmayan, hiç yaraşmayan kimleri görmedi ki. Hiçbir olumlu niteliği, özelliği bulunmayanlar “Bir şey” sanılarak nerelere taşınmadı ki.

Kimi terbiye ve kişilik yoksunlarının yukardan bakma (kibir), böbürlenme, “caka satma” denilen ilkellik sırıtması kasılmalarla, görev unvan ve sıfatlarıyla böbürlenmesinin hiçbir değeri yoktur. Kişilik düzeyi, insanlık seçkinliği olmayanı hiçbir etiket değerli kılamaz. Hele ayrılırken olağan biçimde uzatılan eli sıkmayıp itme terbiyesizliği asla uygun görülemez. Bilgisiz, görgüsüz, tembel ve tutucu kimilerinin nerelere geldiği-getirildiği ibretle izlenmiştir. Temiz duygu, olgun duruş, duru düşüncelerle tümleşen kişilik olmayınca hangi makam, mevki, kat, görev unvan ve sıfatı olursa olsun hiçbir değer taşımaz. Tembel, kasıntı ve hırçın kimilerinin sırıtkan ilkelliği bulundukları makamla çelişen bir olumsuz görüntüdür. Bir kişinin bir yerde oturmasından çok oraya yaraşır olması, öncelikle ve özellikle adam olması gerekir. “Ne oldum..” değil, “Ne olmalıyım..” demelidir. Görgüsüz, terbiyesiz, donanımsız insanların çiğlikleri sırıtır.

Toplumumuzda şaşırtıcı, kınanan, aykırılığı ve yersizliğiyle gereksizliği belirgin nice atamalar, yerleştirmeler, tutumlar, istemler izleniyor. Yaraşır ve yerinde olmaktan çok yetkililere yakınlığı, kullanılma elverişliği gözetiliyor. Nice yerlere hiç olmayacak atamalar yapıldı, yandaşlar yerleştirildi, değerleri umursanmadı, ilkeler yadsındı. Başkanlarının “Bunu yanımdan alın” diye uğraş verdiği kimi üyelerin nasıl, nerelere getirildiklerini ilgililer iyi bilir.

Anayasa Mahkemesi Başkanlığım sırasında Başbakan Bülent Ecevit ilk kez beni aradı. 1956-1979 yıllarında avukatı idim. Bir yasa için açılan iptal davasının reddine karar vermemizi istedi. Böyle bir görüşmeyi hiç yapmamış olmamızı söyleyerek kibarca olanaksızlık nedenlerini anlattım. Mahkememizin çoğunluk oyuna karşı iki red oyu kullanan üyelerden birini nerelere taşıdığını herkes biliyor. Psikolog kızım, hekim oğlum, hukukçu torunum için kimseden bir katkı, bir yardım istemim olmadı. Yalan dışında kimse beni karalayamaz. Anayasa Mahkemesi’ne Cumhuriyet Senatosu kararıyla üye oldum. Gerçekler, yaşamın aynasıdır.

ANMA

Duayen gazeteci Ertuğrul AKBAY’ı aramızdan ayrılışının yıl dönümünde sevgiyle anıyorum.