Sevgili okurlarım, Avrupa Birliği (AB) ile Türkiye arasında üst düzey görüşmeler önceki gün Varna’da yapıldı ve aynı gün bitti...
Bizimkiler yine her zamanki taktiklerini uyguluyordu...
Yani iç siyasete yönelik taktikler...
Zart zurt etmeler, bağırıp çağırmalar, posta koymalar...
“Bizi almazsanız pişman olursunuz, Türkiye’siz bir AB olamaz” gibi beylik lâflar!
Bağırıp çağırmakla, dünyaya posta koymakla amaca ulaşacaklarını zannediyorlar ama görüyoruz, her seferinde nasihat alıyorlar.

* * *

Ülkemizi Varna’da dünya liderimiz, bütün alemlere yön veren, vurdu mu ses getiren Recep Bey temsil edecekti.
Amacını yola çıkmadan önce açıkladı:
-AB’ye tam üyelik.
-Vizelerin kaldırılması.

* * *

Bayım, AB’nin belli ölçütleri var. Bunları yerine getirmediğin sürece, seni değil tam üye olarak almak, dörtte bir üye bile yapmazlar.
Adamların, adına “Kopenhag kriterleri” denilen o ölçütleri belli...
AB anayasasında yazıyor, olmazsa olmazları.
Sen bunları yerine getirmediğin sürece, ağzınla kuş tutsan işe yaramaz.

* * *

Nedir onlar?
İlki, yargın bağımsız olacak. Yargıya siyaset sokulmayacak. Yargı iktidarın emrinde ve hizmetinde olmayacak.
Bugün Türkiye’de yargının bağımsız olduğunu savunacak kimse acaba var mı?
Yabancılar bu acı gerçeğin bizden çok daha fazla farkında.

* * *

İkinci temel unsur, ülkende fikir ve ifade özgürlüğü olacak. İnsan haklarına saygı duyulacak.
Türkiye bugün böyle mi? Hapishanelerin on binlerce insan tarafından doldurulduğu bu ülkede kim istediği gibi yazıyor, istediği gibi konuşabiliyor?
Buna biz gazeteciler de dahiliz. Ne yazık ki pek çok konuda kendi kendimizi sansür etmek zorunda kalıyoruz. Şimdi bu baskılara bir de OHAL eklendi!
Dolayısıyla, sen eğer AB’ye tam üye olmak istiyorsan, önce bu temel koşulları yerine getireceksin.
Yargını siyasetten arındırıp bağımsız kılacak, ülkene fikir ve iade özgürlüğü getireceksin.
Bunları yapmadığın takdirde, önceki gün Varna’da olduğu gibi, her seferinde “Nasihat” almaya mahkûmsun.

* * *

Şimdi gelelim bir başka önemli konuya. Bizimkiler her seferinde bastırıyor:
“AB bize uyguladığı vize kısıtlamalarını kaldırsın!”
Kaldırmaz ve hiçbir zaman kaldırmayacaktır canım kardeşim...
Sen uyanıksın, AB aptal, öyle mi!
Vize kısıtlamasını kaldırdığı anda AB’nin başına gelecekleri Allah düşmanıma vermesin!
Pasaportunu cebine koyan yüz binlerce işsiz güçsüz Türk vatandaşı (buna iş sahibi olanlar ve özellikle eğitimli gençler dahil) ver elini Avrupa deyip hücuma geçecek.
Hangi AB ülkesi böylesine bir göç dalgasına dayanabilir?
Üstelik, gidenlerin çoğu Türkiye’deki siyasal kavgalarını o ülkelere taşıyacak.
Bizimkilerin “AB vize kısıtlamasını kaldırsın” zorlaması, iç siyasete yönelik bir masaldır. Türk Milleti’ni uyutmaya yöneliktir.
Yasağın kaldırılmayacağını 10 yaşında çocuklar bile anladı da, bizim “Uyanıklar” hâlâ milletimizi uyutma peşinde. Evet, son derslerini Varna’da önceki gün bir kez daha aldılar.
Sıfıra sıfır elde var sıfır diyerek memlekete döndüler!

hurriyet


Sevgili okurlarım, dünkü yazımda size ilginç bir örnek vermiş ve geçtiğimiz pazar günkü gazete satışlarından yola çıkarak şunu vurgulamıştım;
Yandaş medyaya satılan, ancak işlemleri henüz bitmeyen Hürriyet, bir haftada 10.889 okur kaybetmiş, buna karşın Sözcü 9.608 yeni okur kazanmıştı.
Bu rakamlar 25 Mart Pazar günü ile 18 Mart Pazar günlerinin kıyaslaması idi. Yani aradan geçen bir haftanın rakamları idi.
Dünkü yazımda şöyle demiştim:
“Ortada ne Sözcü’ye bir haftada bu artışı getirecek bir haber piyasası var, ne de Hürriyet’te bu düşüşe neden olacak anormal bir durum var...
Demek ki Hürriyet’ten vazgeçenlerin çoğu Sözcü’ye gelmeye başlamış bile...”

* * *

Dün gelen satış rakamlarıyla bu yazdıklarımın bir sağlamasını yaptım.
19 Mart Pazartesi ile önceki günün, yani 26 Mart Pazartesi günlerinin rakamlarını inceledim.
Sonuç şöyle:
Hürriyet bu yedi gün içerisinde 7.251 okurunu yitirmiş.
Sözcü ise 6.801 yeni okur kazanmış.
Demek ki süreç aynı eğilimde devam edip gidiyor.
Hürriyet’te erime başlamış...
Ve onu bırakanlar yavaş yavaş Sözcü’ye akmaya başlamış.
Atatürkçü, laik, yurtsever, Cumhuriyet’in ilkelerine bağlı Hürriyet okurlarından beklenen de budur zaten.
Onların yandaş medyaya ve devlet bankalarından beslenen yandaş patronlara destek vermesi biraz zordur.

* * *

Bu arada merak edenler olursa diye Hürriyet’in en son satış rakamını da burada yazayım:
303 bin!
Türk basınında bir zamanların “Amiral gemisi” olan, sonra Tayyipgiller iktidarının refakat sandalına dönüşen Hürriyet’in durumu işte böyle.
Bu duruma seviniyor muyum?
Hayır, tam tersine üzülüyorum.
Kendileri ettiler kendileri buldular.
Yazık ettiler koskoca gazeteye.

sozcu-banner-1