Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) bugün Can Atalay için olağanüstü toplandı. Toplantı sırasında, TİP Milletvekili Ahmet Şık'ın kürsüde söylediği "Sizin utanmanız yok" ifadesiyle gerilim yükseldi. Konuşma sırasında AKP Milletvekili Alpay Özalan'ın Ahmet Şık'a saldırdığı görüldü. Yaşanan kavga nedeniyle Genel Kurul'a ara verildi.

Fotoğraflar: Zekeriya ALBAYRAK / SÖZCÜ

Verilen arada, Genel Kurul'u yöneten Meclis Başkanvekili Bekir Bozdağ, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş'un grup başkanvekillerini görüşmeye davet ettiğini bildirdi. Görüşmenin ve verilen araların ardından Genel Kurulu TBMM Başkanı Kurtulmuş yönetti.

"GRUP BAŞKANVEKİLLERİ ANLAŞTI"

Grup başkanvekillerinin anlaştığını dile getiren Kurtulmuş, dün TBMM Genel Kurulu'nda Cumhuriyet tarihinin en önemli oturumlarından birisinin gerçekleştirildiğini vurguladı. Kurtulmuş, dün, bütün dünyaya örnek teşkil eden, bütün partilerden milletvekillerinin katıldığı, dünyaya örnek olacak oturumun yapıldığını hatırlattı.

Temiz dil ve temiz davranış içinde sürecin devam etmesi gerektiğini ifade eden Kurtulmuş, Genel Kurul'un bugünkü görüşmelerinin süreceğini söyledi.

Kavgada yaralanan DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit.

AHMET ŞIK VE ALPAY ÖZALAN'A KINAMA CEZASI VERİLDİ

Görüşmeler sırasındaki kavga nedeniyle Ahmet Şık ve Alpay Özalan ile ilgili grup başkanvekillerinin uzlaşısıyla ortak karar alındığını dile getiren Kurtulmuş, Şık'ın bugün birleşimdeki sözlerinin içtüzüğün 160'ncı maddesinin birinci fıkrasının 3 numaralı bendi kapsamında olduğunu ve kınama cezası gerektirdiğini kaydetti.

Kurtulmuş, Şık'a kınama cezası verilmesini teklif ederek oylamaya sundu. Oylamada, Şık'a kınama cezası verilmesi kabul edildi.

Özalan'ın saldırısının ise içtüzüğün 160'ncı maddesinin birinci fıkrasının 5 numaralı bendi kapsamında olduğunu ve kınama cezası gerektirdiğini söyleyen Kurtulmuş, Özalan hakkında kınama cezası teklif etti. Oylama sonucunda Özalan'a da kınama cezası verilmesi kabul edildi.

"SİZİ BURAYA TIKAN İRADE ÖYLE İSTEDİĞİ İÇİN CEZA VERİP O CEZAYA GEREKÇE UYDURMAK BAŞKA BİR ŞEY"

Tekrar başlayan Genel Kurul'da ilk konuşmayı Saadet Partisi grubu adına Grup Başkanvekili Bülent Kaya yaptı. Kaya, şunları söyledi:

* "Meclis Başkanımız Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılmasını dikkate alarak kesinleşmiş hükmü Genel Kurul'da okumadı. Hatta kesinleşmiş hükme rağmen Can Atalay'ın Meclis'teki özlük haklarını verdi, danışmanlarına oda tahsis etti. Sayın Meclis Başkanı bu tutumuyla hukukta güvenilir olmanın bir tezahürünü ortaya koymuş oldu.

* Anayasa Mahkemesi karar verdi Yargıtay 3. Ceza Dairesi buraya talimat gönderdi. Kesinleşmiş şerhini Yargıtay yazmaz, ilk derece mahkemesi yazar. Yani bizim Meclis Başkanı'ndan beklentimiz şuydu: Anayasa Mahkemesi kararını bir bekletici mesele olarak ortaya koydunuz kesinleşmiş mahkeme kararını Anayasa Mahkemesi kararına kadar beklettiniz, Anayasa Mahkemesi karar verdi, değişen ne oldu da siz Anayasa Mahkemesi kararını beklerken okutmadığınız bir hükmü ortada bir Anayasa Mahkemesi kararının varlığına rağmen okutma ihtiyacı hissettiniz. 

* Hukuki kararla, karar vermek başka bir şey karara gerekçe uydurmak başka bir şeydir. Kararın gerekçesini inanarak savunmak başka bir şey öyle karar verilmesi gerektiği için, sizi buraya tıkan irade öyle istediği için ceza verip o cezaya gerekçe uydurmak başka bir şeydir."

"BUGÜN BİR UTANCIN ANATOMİSİNİ GÖRÜŞMEK İÇİN TOPLANDIK"

Gruplar adına ikinci konuşmayı İYİ Parti Genel Başkanı Müsavat Dervişoğlu yaptı. Dervişoğlu, şunları kaydetti:

* "Adalet, doğruluk temelinde bir düzenin kurulmasıdır. Kurulan düzenin sürdürülmesi, hakkın gözetilmesi ve ona saygılı olunmasıdır. Adalet; komşusu açken tok yatmamaktır. Adalet; devletin dini, ekonominin besmelesidir. Adalet; geçinebilen emekli, umutları olan gençler, alın terinin karşılığını alan emekçi, siftahına şükreden esnaf, yer ve yetki teminatı olan kamu görevlisi, ayrılmış erklerin birbirini denetleyebilmesidir. Adalet, yüce dinimizin en önemli emridir. Adalet, üç bin yıllık devlet geleneğimizin temelidir. Adaleti var eden yasal düzen şayet bozulursa gök yıkılır. Törenin bir anlamı daha vardır o da usuldür. Görevini yerine getirirken usul, erkan bilmek gerekir. 

* Bilmeyene teslim edilen görev ve makam gücü değil beraberinde utancı getirir. Bugün de burada bir utancın anatomisini görüşmek için toplandık. Bugün cebelleştiğimiz sorunların ilk sebebi adalet yoksunluğudur. Adalet yoksunluğunun sebebi ise iktidarın adalet duygusundan yoksun olmasıdır. Sonucu ise memleketin yoksunluğu ve yoksulluğudur. Yasaklarla, yolsuzlukla, yoksullukla mücadele taahhüdünden her üçünün de faili olmaya evrilen iktidar yolculuğunun en kritik duraklarından biri de bugün üstünde tartıştığımız Can Atalay vakasıdır. 

"YAKIN SİYASİ TARİHİMİZİN EN BÜYÜK KEPAZELİĞİ OLARAK TARİHE GEÇTİ"

* Mart 2014'te hakkında Gezi olaylarıyla ilgili 'örgüt kurmak ve yönetmekten' iddianame düzenlendi. 2015 yılında beraat etti. 2019 yılında yine Gezi olaylarına ilişkin yeni bir iddianame tanzüm edildi. Tanzim eden de hala firari olan FETÖ savcısı Muammer Aktaş. Şubat 2020'de Can Atalay bu davadan da beraat etti. İstinaf davayı bozdu. İki defa beraat eden Can Atalay hakkında bu sefer devreye giren eller, kulaklara fısıldanan talimatlarla 18 yıl hapis cezası verildi. 

* Keyfi yerine gelen İstinaf, bu cezayı hemen onadı. 2023 genel seçimlerinde Can Atalay aday oldu. YSK, adaylığını kabul etti ve Can Atalay milletvekili seçildi. Son 15 aydır yaşananlar ise usul, erkan bilmemenin, hukuk tanımazlığın, adaletsizliğin, devlet aklı ve ahlakından yoksunluğun, siyasetin yargıyı teslim almasının, yargıç değil personel istihdamının Türk hukuk tarihinin ve yakın siyasi tarihimizin en büyük kepazeliği olarak hafızalarda silinmemek üzere yer etti. Tutukluluğun devamı anayasa ile bağdaşmıyor denilerek hak ihlali kararı verildi. 

"BAŞKA ÜLKELERDE OLSA BUNLAR FİLM OLUR"

* Böyle bir durumda ne beklersiniz? Yerel mahkeme kararı uygulayacak, Can Atalay tahliye edilecek, TBMM'ye gelip yeminini edecek, milletvekilliği sona erince de yargılama devam edecek. Hukuk bunu gerektiriyor. Bizim hem ceza hukukumuz hem Anayasamız hem de kanunlarımız bunların yapılmasını emreder nitelikte. Ama bunların hiçbirisi olmadı. Usul erkan bilmeyenler, talimatla hukuku eğip bükenler, millete karşı sorumlulukları olmayanlar kul hakkına girdiler.  'AYM kararı herkesi bağlar' maddesi ağırlarına gitmiş olacak ki Yargıtay 3.Ceza Dairesi 'ben herkes miyim' diyerek dünyada eşi benzeri görülmemiş bir karara imza attı. 

* AYM kararlarına uyulmamasına hatta kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunulmasına hükmetti. Başka ülkelerde olsa bunlar film olur. Atalay bu durumda senaryoya itiraz etti ve yeniden Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi bu sefer de ilk kararı uygulamayarak bireysel başvuru hakkını da ihlal etiniz' dedi. Aynı döngü bir kez daha yaşandı. Yargıtay karara uymama kararı verdi. Yetmedi milletin iradesinin tecessüm ettiği ve duvarında 'egemenlik kayıtsız şartsız milletindir yazan Gazi Meclis'imize bir de sopa gösterdi."

"ARTIK O KARARA DAYANARAK İŞLEM YAPAMAZSINIZ"

Meclis Başkanı Numan Kurulmuş'un kararı Bekir Bozdağ'a okutmasına tepki gösteren Dervişoğlu, konuşmasını şöyle tamamladı:

* "Kendisi yurt dışındayken bu kararı okutturan Sayın Meclis Başkanı'na sesleniyorum: Siz bu kararı kendiniz mi okumak istemediniz de başkasına okuttunuz? Baskı altında mıydınız? Bu çetrefilli durumun oluşmasını sağlayarak kendinize farklı bir parantez mi açmaktı niyetiniz? 'Ben iyiyim ama sonuçta emir kuluyum' mu demek istediniz. Yöneticilik sorumlulukan kaçmak değil, layıkıyla yerine getirmektir. Aksi, işgal edilen koltuğa yakışmaz. Meclisi olağanüstü toplantıya çağırdık. Bu kez yerel mahkemenin kararını mı okuyacaksınız? O da yok hükmünde. Artık o karara dayanarak işlem yapamazsınız. Karar yok hükmünde. Bu karar 'Can Atalay'ın milletvekilliği hiç düşmedi' diyor."

"ZAVALLI İKTİDAR İLE KARŞI KARŞIYAYIZ"

DEM Parti grubu adına Grup Başkanvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit konuştu. Koçyiğit, şunları kaydetti:

* "Bugün bu Meclis’in tanık olduğu şeyin münferit olmadığını ifade etmemiz gerekir. 22 yıllık AKP iktidarının özetini nedir derseniz, bugün bu Meclis’teki tanıklığımızdır. Halkın haklarına saldıran, milletvekilinin kürsü dokunulmazlığını yok sayan, milletvekiline şiddet uygulayan sonra da utanmadan, sıkılmadan o görüntüleri montajlayıp mehter marşlarıyla dinleten bir zavallı iktidar ile karşı karşıyayız. 

* Sözü bitmiş, gidecek menzili kalmayan, her gün ülkede yaşanan hukuksuzluklara söz söyleyemeyen, iş veremeyen, ekmek veremeyen, adaleti hiç vermeyen, vermek istemeyen bu ülkenin AKP iktidarının anladığı tek bir şey var. O da mazlumun, masumun, emekçinin, yoksulun, çiftçinin, köylünün sesi olan bu Meclis’teki muhalefet milletvekillerinin sesini kısmak, onlara saldırmak. Ama buradan söyleyelim, bilmediğiniz bir şey var. Ne sizin baskınıza ne sizin zorunuza teslim olmadık ve asla olmayacağız.

"AYM KARARLARI AKP’Yİ BAĞLAMAZ DİYE BİR MADDE Mİ VAR?"

* Anayasa yapmaktan bahsediyorsunuz, anayasayı tartışmaktan bahsediyorsunuz. Ben size sorarım, var olan, bizim beğenmediğimiz, her gün bizi cezaevine koyan, her gün bize zulüm uygulayan 12 Eylül anayasasını uygulamıyorsunuz ki. Yeni anayasayı nasıl yapacaksınız? Anayasa madde 153, ne diyor? AYM kararları herkesi bağlar diyor. AKP’yi bağlamaz diye bir madde mi var? Sarayı bağlamaz diye bir madde mi var? MHP’yi bağlamaz diye bir madde var mı? Adalet Bakanlığını bağlamaz diye bir madde var mı? Yok. Herkesi bağlıyor, değil mi?

* AİHM’in sayın Demirtaş, sayın Yüksekdağ, sayın Kavala hakkında verdiği kararları uyguluyor musunuz? Uygulamıyorsunuz. Neden? Çünkü siz bir çoğunlukçu rejimi, çünkü siz bir tekçi rejimi, çünkü siz yeni bir faşizmi inşa etmek istiyorsunuz. Yargıyı araçsallaştırmışsınız, muhalefetin her türlü hakkını, hukukunu yok ediyorsunuz, yoldaşlarımızı, partililerimizi her gün gözaltına alıyorsunuz, tutukluyorsunnuz, cezaevine gönderiyorsunuz. Milyonlarca Gezi direnişçisinin direnişinden korktuğunuz için mahkeme kararlarıyla Gezi’yi mahkum etmeye çalışıyorsunuz. Soruyorum, niye? Çünkü korkuyorsunuz. Halktan korkuyorsunuz, halkın haklılığından korkuyorsunuz. Biliyorsunuz ki o halk gerçek anlamda demokratik bir ülkede sizi asla barındıramaz.

"AYM KAÇ DEFA SİZE ATALAY’IN HATAY HALKININ İRADESİ OLDUĞU KARARINI GÖNDERECEK?"

* Bütün hukuk usullerini alt üst ettiniz ve sevgili Hatay halkının iradesi olan, milletvekili olan Can Atalay’a 18  yıl ceza verdiniz. Buna karşı hem Can Atalay’ın avukatları AYM’ye başvurdu. AYM kaç defa daha size Can Atalay’ın Hatay halkınınn iradesi olduğu kararını gönderecek? Kaçıncıda uyacaksınız? Topluma, halka bir savaş açmışsınız ve bu savaşın bir tarafı, bir aracı da şu anda emir eriniz olan yargıdır. Yargı üzerinden siyaseti dizayn ediyorsunuz. Yargı üzerinden toplumu dizayn ediyorsunuz. Yargı üzerinden muhalefete hiza vermeye çalışıyorsunuz. Yargı üzerinden temel hak ve özgürlükleri askıya alıyorsunuz. Kimse bu ülkede söz söylemesin, kimse size aykırı söz söylemesin istiyorsunuz. Sıfır, demokrasi sadece sizler için var.

* Biz başından beri, TİP Milletvekili olan, Hatay halkının iradesi olan ve ittifak partimiz olan TİP ve diğer muhalefet partileriyle beraber her süreçte Hatay halkının yanında olduk. Şerafettin Can Atalay meselesi sadece bir milletvekilliği meselesi değildir. Bu mesele AKP’nin hukuksal devlet düzenine savaş açma meselesidir. Bu mesele demokratik devlet düzenini kabul etmeme meselesidir. Bu meseleye yaklaşımınız sizin demokratlığınızın, hukuk sınırınızın da göstergesidir. Bugün bu Meclis Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin yok hükmünde olduğunu içeren AYM kararını okumalı ve Can Atalay’ın milletvekilliğini kendisine iade etmelidir.''