Primatolog ve evrimci antropolog Sarah Blaffer Hrdy, kitabı “Baba Zamanı: Erkekler ve Bebeklerin Doğal Tarihi”nde, bebeklerle uzun süreli yakın temasta bulunan erkeklerin, annelerin vücutları ve beyinleriyle neredeyse aynı biyolojik tepkiler sergilediğini kanıtlamak için çok sayıda araştırmadan yararlanıyor.

20. yüzyıla kadar aile içerisinde çocuk bakımı, cinsiyet ayrımına dayanıyordu; kadınlar bebekleri besliyor, erkekler ise statü ve eş için rekabet ediyordu. Yani erkekler doğumlara katılmıyor, yeni doğan bebeklere bakmıyorlardı.

Kendisi de büyürken ve anneanne olduğunda aynı deneyimlerden geçen Hrdy, yeni doğmuş bir bebeğe babanın bakmasının gerçekten de sanıldığı kadar sıra dışı olup olmadığını araştırmaya başladı.

Kitaptaki sonuç, yeni doğan bebeklere kimin bakabileceğine dair varsayımların çoğunun antropoloji, sinir bilimi ve endokrinoloji tarafından doğrulanmadığını ortaya koyuyor. Kısacası, erkek ve kadının çocuk bakımında eşit rol almaması için biyolojik bir neden bulunmuyor.

BABA ADAYLARINDA PROLAKTİN HORMONU YÜKSELİYOR

Daha önceki kitapları kadın ve evrim konusunda büyük yankı uyandıran Hrdy, Katherine Wynne-Edwards ve Anne Storey gibi bilim insanlarının çalışmalarını temel alıyor.

Bu çalışmalar, doğum kurslarına giden baba adaylarının, eşleri doğum yapmadan önce prolaktin (süt üretiminden sorumlu bir hormon) seviyelerinin yükseldiğini buldular.

Sarah Blaffer Hrdy...

Daha sonra, baba olduktan sonra testosteron seviyeleri düştü, bu da rekabeti azalttı ve çocuk yetiştirmeyi teşvik etti; bu, onların aslında çocuklarına bakmaya doğuştan hazır olduklarını öne süren evrimsel bir tepkiydi.

Diğer araştırmalar, baba olan erkeklerin beyin yapısının değişebileceğini ya da babaların bebeklerini yalnızca kokudan anneler kadar doğru bir şekilde tanıyabildiğini ya da babaların da aynı hızda tepki verebildiğini öne sürüyor. 

BONOBOLARDA DA GÖRÜLÜYOR 

Bu arada, en yakın primat akrabalarımız, daha önce erkek odaklı antropolojide anlatılandan daha karmaşık bir hikayeyi ortaya çıkarıyor.

İlginin çoğu, erkeklerin bebeklere karşı saldırgan olduğu şempanzelerde yoğunlaştı. Ancak Hrdy bunun tüm türler için geçerli olmadığına dikkat çekiyor. Diğer en yakın akrabalarımız olan bonoboların erkek ve dişileri arasında çok daha eşit bir ilişki vardır.

Ve marmosetlerde, hoşgörülü ve yardımsever erkekleri destekleyen sosyal seçilimin, saldırgan olanları destekleyen cinsel seçilimden daha ağır bastığı görülüyor. Bu, bebeğin bezini değiştirmeyi reddeden erkeklere düşünmek için bir an verebilir.

Çünkü Hrdy'nin düşündüğü gibi, geleceğin Darwinci kadın seçimi kavramı, kariyer isteyen kadınların, pahalı bir saat veya spor arabası yerine çocuk bakımını üstlenme isteğini gösteren bir eş seçebileceği anlamına gelebilir.

Hrdy'nin araştırması, belki de baskın anlatıya uymadığı için gözden kaçırılan analizleri derinlemesine inceliyor.

Örneğin, 1990'larda Orta Afrikalı toplayıcılar üzerinde yapılan önemli bir çalışma, babaların her 24 saatlik sürenin yaklaşık yüzde 50'sini bebeklerinin kol mesafesi yakınında geçirdiklerini, aslında bir ila dört ay arası bebeklerini kucağında tuttuklarını ortaya çıkardı. 

Bilimin geleneksel olarak erkekleri potansiyel bakıcılar olarak görmeye ilgisiz olması nedeniyle, vardığı bazı sonuçların teorik kaldığı konusunda net, bu hala gelişmekte olan bir alan. Ancak yine de ikna edici bir argüman sunuyor.