Dil, bir kültürün değerlerini, inançlarını ve geleneklerini gösteren çok önemli bir olgudur. Toplumun tarihini, sanatını ve edebiyatını içinde bulundurduğundan, o toplumun kimliğinin ve yaşam tarzının da göstergesidir. Küreselleşme ve teknolojik gelişmeler gibi çeşitli faktörlerle dile yabancı kelimelerin girmesi doğaldır ve bu, o kültürün zenginleşmesine katkıda bulunabilir. 

Ancak, kendi dilinde karşılığı olmasına rağmen çok fazla yabancı kelimenin dile sokulması, o dilin yapısını bozar ve ifade zenginliğinin azalmasına yol açar. 

Dillerin de canlılar gibi zamanla değişmesi doğaldır. Önemli olan, dilin ve kültürün bu değişim sürecinde özgünlüğünü koruyabilmesi ve toplumların kendi kimliklerini, değerlerini ve miraslarını yansıtacak şekilde gelişebilmesidir. 
Türk Dil Kurumu, çeşitli gelişmelerden yola çıkarak zaman zaman birçok yabancı sözcüğe Türkçe karşılıklar bulup öneriler getirmiştir. Bunlardan bazıları dilimize yerleşmiştir. Örneğin; Aklıselim: sağduyu, Asparagas: uydurma, Aktüel: güncel, Aktivite: etkinlik gibi.

Bazıları da toplum tarafından kabul görmemiş, hatta gülünç olarak yorumlanmıştır. Örneğin; Ambalaj: sarmaç, Cerrah: yarman, Asansör: iner çıkar, Akraba: yakındaş, Mühendis: ölçmen, Mikrofon: sesbüyütür, Fren: durduraç, Basketbol: sepet topu, Voleybol: uçan top, First Lady: başbayan, Depozito: güvence akçesi gibi.

Gerçi "bayan" kelimesine pek meraklı halkımızın "başbayan" terimine neden ısınamadığını tam olarak çözemedim; ancak diğerleri açıkçası oldukça zorlama ve komik.

***

Top of FormDil bilimciler sıkça dilin nasıl evrildiğini ve yeni kelimelerin nasıl ortaya çıktığını araştırır ve tartışır. Bu yeni terimler icat edilmesine "neolojizm" deniyor. Neolojiler, mevcut kelimelerin yeni anlamlar kazanması, yabancı dillerden alıntı yapılması, kelimelerin birleştirilmesi veya tamamen yeni kelimelerin icat edilmesi yoluyla dile dahil oluyorlar. 

Günümüzde, özellikle Z kuşağı (1995-2010 yılları arasında doğanlar) Türkçesinde popüler olan, genellikle sosyal medya, internet ve kendi aralarındaki iletişimde yaygın olarak kullandıkları birçok yeni terim; yani neoloji örnekleri var. Anne-babaların çoğu, özellikle de teknoloji ve sosyal medyadan uzak ebeveynler, bu dile yabancılar ve gençlerin ne dediğini anlamakta zorlanıyorlar. 

Mesela, gençler "günaydın" demek için kısaca "güno" ya da en yakın arkadaş için "kanka" kelimelerini kullanıyorlar. "SS almak" derken, ekran görüntüsü yakalamaktan bahsediyorlar. "Manifestlemek" ise, istediğiniz şeyleri düşünce gücüyle çekmek anlamına geliyor. "Efso" bir şeyin ne kadar harika olduğunu vurgulamak için kullanılıyor. Gençler, bu gibi kelimeleri sosyal medyada ve günlük konuşmalarında sıkça kullanıyorlar.

Ayrıca, "bro" gibi İngilizceden alınma kelimeler, yakın dostları tanımlamak için kullanılıyor. "Tbt" ile geçmişe dönük fotoğraflar paylaşılıyor. "Cringe" dediklerinde, utanç verici, sıkıcı veya rahatsız edici durumları anlatıyorlar. "Ghosting" ise, biriyle tüm iletişimi hiçbir açıklama yapmadan ansızın kesmek. "Stalklamak", birinin sosyal medya hesaplarını gizlice izlemek anlamına geliyor. "Shiplemek", iki kişinin bir çift olarak iyi durduğunu düşünmek veya onların bir çift olmasını desteklemek. "DM'den yazmak", birine özel mesaj atmak. "LOL" ise kahkahalara boğulduklarını ifade etmek için kullandıkları bir kısaltma.  

Bunlar gibi daha bir sürü yeni terimler ve ifadeler, Z kuşağının günlük dilinde sıkça yer almakta ve onların duygularını, iletişim tarzını, mizah anlayışını ve dünyaya bakış açılarını yansıtmakta. Gençlerin oluşturdukları bu yeni kullanımlar, Türkçenin yozlaşmasına yol açsa da onların dilini anlamaya çalışmak, kuşaklar arası bir köprü kurmanın ve onları daha iyi anlamanın anahtarı olabilir.

***

Aşkın kutlaması

14 Şubat, bilindiği üzere Sevgililer Günü. Sevgi, duyguların en yücesi. Onu yaşamak ve paylaşmak ne kadar kıymetli. Birinin kalbinin sizin için çarpması, yaşanan heyecanlar ne kadar özel. 

Karşılıklı sevgi, adeta bir piyango kazanmak gibi değerli, bu yüzden kıymetini bilmek gerekiyor. Gerçek aşkı deneyimleyenler gerçekten şanslı. Sevmek ve sevilmek, bu hayatta bize verilmiş en güzel hediyelerden. Sevgiyle hayat daha anlamlı ve yaşamaya değer hale geliyor. 

Aşkı bulan insan, gerçekten de fedakârlık yapmaktan kaçınmıyor. Eğer karşı taraf sizin için fedakârlık yapmıyorsa bilin ki size yeterince değer vermiyor. Ne demiş Mevlâna;

Kapına geldim. 

Ve ben, ben olmaktan vaz geçtim. 

Sen yeter ki ‘Kim o?’ de. 

Kim olmamı istiyorsan, o olmaya geldim.

İnsanı mutlu eden her şey kutlanmaya değerdir. Adı 'Sevgililer Günü' olsa da kutlamak için illa bir sevgilinin olması şart değil.

Bugünü, hayatta sevdiğimiz her şeyi kutlamak için kullanabiliriz. Önemli olan, sevdiklerimize kendilerini değerli ve önemli hissettirebilmektir.