Provokasyon, yapılan eylemle kamuoyundaki etkiyi harekete geçirmeyi hedefler.

Önceki gece tv ekranlarında ve sosyal medyada hemen herkes bir konuda hemfikir idi:

Fatih Camii saldırısı provokasyon! Saldırganın hedefi kişi/kişiler değil, kamuoyunu kışkırtmak idi...

O saatlerce saldırganın siyasi kültürel kimliği ve eylemin amacı belli değilken, ekranlarda herkes provokasyon olduğundan nasıl emin oldu? Şundan:

Sorunlar ile yüzleşmemek için, kimileri her eyleme “provokasyon” deme kolaycılığı benimsiyor.

En son Türkiye Futbol Federasyonu’nun Riyad beceriksizliğine bile, “provokasyon” yaftası vurulmadı mı?

Yaşıyoruz, hakikati arama yerine sürekli spekülasyon üzerinden gündem oluşturuluyor. Ve bunu ileri sürenlerin yanlışlanmaya hiç tahammülleri yok. Bunlara göre, olayın/ eylemin/ durumun komplo dışında başka açıklaması bulunmuyor. Hep zarar verici görünmez kötücül güçlü gruplar var. Bu gizli düşmanların tek amacı, entrika çevirerek kaos yaratmak...

Manipülasyona böylesine kör inanç, gerçek sorunların- faillerin saklanmasına neden oluyor. FETÖ örneğinde bunu yaşamadık mı; yazdığımız gerçekler ile iktidar çevresinin yüzleşmemesi 15 Temmuz darbesine sebep oldu...

Komplo paranoyasının temel sebebi; aklı körelten önyargı, bulgu eksikliği ve yetersiz bilgi birikimidir.

★★★

Fatih Camii saldırısında gördük:

Peşin hüküm insanı/toplumu çıkmaz yollara sokuyor. Kirli camdan bakarsanız her şeyi kirli görürsünüz!

Sanki Türkiye İsveç...

Sanki Türkiye İsviçre...

Ülkemizde yılda bir eylem yaşanmıyor ki, her gün farklı olayla karşılaşıyoruz. Tüm bunları hep bir “görünmez düşmanın” yaptığı yargısı bizleri gerçeklerden koparıyor...

Gizli planları olan hakiki düşmanlar yok demiyorum; söylediğim her durumu/olayı komploya bağlayarak sıradanlaştırma yanlışlığı vurgulamak...

Örneğin. Daima bu gizli düşmanların ülkemizde yandaşları olduğu iddia ediliyor! Böylece, kişi ya da toplumun bir bölümü hedef haline getiriliyor.

Riyad krizinde gördük; Fenerbahçe Başkanı Ali Koç hedef tahtası yapılıverdi. “Neden-sonuç” ilişkisi aranmaksızın peşin hüküm günlerce konuşuldu/konuşuluyor. Kimse sormadı ki, “neden?” Milyarca dolarlık bir holding pazarı/piyasayı neden kaosa sürüklesin? Keza holdingin Suudi Arabistan’da -Ford Trucks gibi- milyon dolarlık yatırımları, ticari ilişkileri var. Niye kriz çıkarsın? Soru öldürüldü ülkemizde...

Bazıları federasyonun plansızlığı, beceriksizliği, aksaklığı ile yüzleşmek istemiyor... Ki asıl bunun sebebi üzerinde durmak gerek.

★★★

Ülkemizde komplonun son yıllarda fenomen hale gelmesinin sebebi var:

Komplo, iktidarın sorumluluğunu örtbas için kullanılıyor...

Komplo, iktidarın mazeret aracı olarak kullanılıyor...

Ah şu üst akıl gibi düşmanlar yok mu, ülkemiz güllük gülistanlık olurdu!

Komplo, kişilerin toplumların kendini kandırma ihtiyaçlarını da gideriyor. Felaketlerin sorumlusu hep gizli niyeti olan “öteki” idi!

Baksanıza:

Hâlâ “alnı secdeye değenden zarar gelmez” peşin hükmü geçerliliğini koruyor. Aydınlık İslam’ı bağnazlıkla boğanlar üzerinde hiçbir denetim yapılmıyor.  

Eleştiri kültürümüz yok... Fatih Camii saldırganını hangi kültürel iklim yarattı? Ana akım medya bu soru üzerinde durabiliyor mu? Hayır.

Oysa. Dünya görüşü haline getirilen komploculuk üzerinde durmak şart. Bu paranoya ne yazık ki, sadece siyasal iktidarın değil, sadece medyadaki yorumcuların, kişilerin değil, daha tehlikeli olan hukukun/yargının da sorunu haline geldi!

Popüler tehlike giderek büyüyor...

Cami saldırganının kimliği ve ruhsal hali ortaya çıktı. Peki, tv ekranlarında saatlerce provokasyon olduğunu konuşanlar özeleştiri yapacak mı? Kendi yaratıcıları tarafından dile getirilen komploculuk kolay ölmez! Çözümü, cehaletle mücadeledir...