Örneğin bir kızıl kuyruklu şahin olduğunuzu düşünün. Gökyüzünde süzülürken yerdeki bir sincabı yüzlerce metre öteden fark edebiliyorsunuz. Bu yetenek, yırtıcı kuşların (şahinler, kartallar, doğanlar) yüksek çözünürlüklü görüşlerinin bir sonucu. Bilim insanı Thomas Cronin’e göre, bu kuşların görsel keskinliği insanlardan 3 ila 5 kat daha fazla. Yani bir kartalın gözleriyle bakmak, dünyaya dürbünle bakmak gibi olurdu.

Bu etkileyici görüş, iki temel özelliğe dayanıyor: Gözlerin vücutlarına oranla büyük olması ve retina içinde çok sayıda ışığı algılayan fotoreseptör hücre bulunması. Bu özellikler sayesinde yırtıcı kuşlar, avlarını kilometrelerce öteden tespit edebiliyor.

RENKLERİ EN İYİ MANTİS KARİDESİ GÖRÜYOR

Renk görme açısından ise, mutlak şampiyon: Mantis karidesi. Denizlerin bu renkli canlısı, tam 12 farklı türde renk fotoreseptörüne sahip. Karşılaştırmak gerekirse, insanlar sadece üç renge duyarlı hücreyle (kırmızı, yeşil, mavi) görebiliyor. Üstelik mantis karidesleri ultraviyole ışığı ve ışığın polarizasyonunu da algılayabiliyor. Araştırmacı Justin Marshall’a göre, bu hayvanlar dünyayı bizim hiç anlayamayacağımız bir renk zenginliğiyle görüyor olabilir.

HIZLI GÖRMEDE BÖCEKLER ÖNDE

Hızlı görme konusunda ise böcekler öne çıkıyor. İnsan gözü saniyede yaklaşık 60 karelik görüntü işleyebilirken, böcekler bu sayının çok daha fazlasını algılayabiliyor. Bu nedenle, sinekler için bir film salonundaki gösterim yalnızca çok hızlı akan bir slayt gösterisi gibi görünüyor. Bu yüksek hız, sineklerin gözleriyle beyinleri arasındaki mesafenin kısa olmasından kaynaklanıyor; sinyaller daha çabuk iletiliyor ve tepki verme süreleri inanılmaz kısalıyor.

Ancak her süper gücün bir bedeli var. Mantis karidesleri ve böcekler, bileşik göz yapısına sahip olduklarından, görme keskinlikleri insanlardan çok daha düşük. Görüşleri adeta piksellenmiş bir görüntü gibi. Uzmanlara göre, tüm bu yeteneklere rağmen insan gözü, çevreye uyum açısından oldukça dengeli bir sistem sunuyor.