ASUMAN ARANCA
HSYK Müfettişi Kaya’nın hazırladığı raporun, dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın “kendilerine darbe yapıldığı” iddialarını doğrulamaya çalışırcasına hazırladığı yazıda, skandal iddialar yer aldı. Yazıda, İstanbul hakimleri Metin Özçelik ve Mustafa Başer’in, darbe suçlamasından tutuklu polislerle “fikir ve eylem birliği içerisinde olmak” suçlamasıyla tutuklandıkları dosya, 4 savcı ile de irtibatlandırarak, örgüt suçlamasına dayanak yapıldı. Tutuklama talebinde, dönemin Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık ise, anayasaya göre hiçbir organ, makam, merci ve kişinin, hakim ve savcılara talimat vermesi mümkün olmadığı halde, “kendisini telefonla arayarak dosyaya müdahale etmek isteyen dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Kenan İpek ile Adana ve Hatay Valilerinin uyarılarına rağmen, savcıların tırlarda arama yapmasına müdahale etmemek” ile suçlandı.

Son sözü mahkeme söyleyecek

TIR savcısından flaş açıklama!

TIR savcısından flaş açıklama!


HSYK 3. Dairesi, Aralık 2014'ta, MİT tırlarına yönelik soruşturmalara bakan 5 savcı hakkında soruşturma izni vererek, müfettiş Arif Sami Kaya'yı iddiaları araştırması için görevlendirmişti. Soruşturma izni verilmesiyle birlikte, savcı yetkisiyle donatılmış hale gelen müfettiş Kaya, dönemin Adana savcıları Takcı, Şişman, Bağrıyanık ve Karaca ile Hatay Başsavcısı Yaşar Kavalcıoğlu hakkındaki raporunu tamamlayarak, tutuklanmalarını istedi. 2802 sayılı Hakim ve Savcılar kanunu uyarınca söz konusu talep, hakim ve savcılar hakkındaki son soruşturma iznini vermeye yetkili en yakın Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. Savcılar, Tarsus 2. Ağır Ceza Mahkemesinde hakim karşısına çıkacaklar. Mahkeme de, sorgularının ardından savcıların tutuklanıp tutuklanmayacağına ilişkin son sözü söyleyecek.

Sözcü’nün haberi doğrulandı

Müfettiş Kaya tarafından hazırlanan 14 sayfalık tutuklama talebinde skandal iddialar yer aldı. Müfettişin raporu, Sözcü’nün geçtiğimiz günlerde duyurduğu, “İstanbul’da tahliye krizine neden olan iki hakimin ‘örgüt ve darbe suçundan’ tutuklanmalarının yargıda bir çok ismi tutuklama tehlikesiyle karşı karşıya bırakacağı, 17-25 Aralık sürecinden itibaren AKP hükümetini zorda bırakan İzmir Liman, Adana Mit Tırları, Van El Kaide, İstanbul Selam Tevhid" gibi soruşturmalara imza atan bir çok yargı mensubunun, cemaat örgütüne üye olmakla suçlanacakları” iddiasını da adeta doğruladı.

Organizasyonun parçası olarak…

Talep yazısında, Adana Başsavcılığınca MİT tırlarına ilişkin casusluk suçlamasından açılan davanın asker sanıkları ile İstanbul’da “darbe ve örgüt” suçlamasından tutuklu bulunan şüpheli polislere ilişkin dosyanın irtibatlı olduğu iddia edildi. Haklarında tutuklama talep edilen savcılar ile Adana Jandarma Komutanı’nın, bu iki dosyanın sanık ve şüphelileri ile birlikte hareket ettikleri öne sürülen yazıda, İstanbul’da tutuklanan hakimlere yönelik suçlamaların neredeyse aynısı şu sözlerle yöneltildi:

“Planlı ve sistematik bir şekilde yürütülen bir organizasyonun parçası olarak, bilerek ve isteyerek, görevleri sırasında eylem ve fikir birliği içerisinde, koordineli ve sistematik bir biçimde, sahte ihbar ve delil uydurmak suretiyle, her birinin örgütsel hiyerarşik ilişki içerisinde kendisine verilen görevi yerine getirmek suretiyle,  ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti ve hükümetini, gerek yurt içinde gerekse uluslararası platformda zor durumda bırakmak ve itibarsızlaştırmak, El Kaide terör örgütüne yardım ettiği görüntüsü vererek, uluslararası yargı organları nezdinden hukuki ve cezai sorumluluk altına sokmaya yönelik, TCK’nın 37/1 maddesi delaletiyle, 312. Maddesinde belirtilen ‘Hükümeti ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek’…

Numune aldırdılar

Türkiye Cumhuriyeti Devletini terörle ilişkilendirmek kasıt ve iradesiyle, belli bir mizansen çerçevesinde hareket edip, devlet sırrı kapsamındaki faaliyetleri deşifre etmek şeklinde TCK’nın 327 ve 329. Maddeleri kapsamında, ‘Devletin güvenliğine ve siyasal faaliyetlerine ilişkin bilgileri temin edip ifşa etmek’ şeklinde yapılan ihbarlar öncesinde baştan beri bildikleri halde, bu faaliyetlere özgülenmiş Tır’larda usul ve yasaya aykırı olarak arama yapmak, yatırmak, yapmaya teşebbüs etmek ya da sessiz kalmak veya görüntü ve numune aldırmak suretiyle bu görüntü ve bilgilerin basın yayın organlarında yer almasına sebep oldukları tespit edilmiştir”

İnsani yardım malzemesi “devlet sırrı” oldu

Dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın, “tırlarda Türkmenler’e gönderilen insani yardım malzemesi” olduğuna ilişkin açıklamalarına karşın, müfettişin tutuklama talebinde, tırların içerisindeki malzemenin devlet sırrı olarak nitelendirilmesi de şaşkınlık yarattı. İnsani yardım malzemesinin nasıl devlet sırrı kapsamında olduğu da anlaşılamadı.

Bakan talimatını dinlememek suç oldu

Öte yandan, tutuklama talebinde, dönemin Adana Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık ise, anayasaya göre hiçbir organ, makam, merci ve kişinin, hakim ve savcılara talimat vermesi mümkün olmadığı halde, “kendisini telefonla arayarak dosyaya müdahale etmek isteyen dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Kenan İpek ile Adana ve Hatay Valilerinin uyarılarına rağmen, savcıların tırlarda arama yapmasına müdahale etmemek” ile suçlandı.