2018 yılı Moliere ödüllerine altı dalda aday olan “Elveda Mr Haffmann”, tam dört dalda Moliere ödülü ile taçlandırıldı (En iyi özel tiyatro oyunu ödülü, en iyi yardımcı erkek oyuncu ödülü, en iyi umut vadeden kadın oyuncu ödülü ve en iyi Fransız dilinde oyun yazarı ödülü). Genel istek üzerine, bir aydan beri Paris’te Rive Gauche Tiyatrosu’nda tekrar her akşam saat 19.00’da seyircisiyle buluşuyor. elveda-mr-haffmann2 Paris 1942 yılı… Yahudilerin sarı yıldız taşımaları mecburi… Antisemitizm tırmanışta.... Joseph Haffmann Yahudi bir mücevherci. Karısı ile çocuklarını, bu karanlık ortamda Cenevre’ye kaçırmayı başarmış. İşlerin her gün daha kötüye gittiği mücevher dükkanında onunla çalışan ve altını ustalıkla işleyen yardımcısı Pierre Vigneau’dan, bu zor zamanlar geçip ortalık düzelene kadar, kendisini dükkanın bodrumunda saklamasını, karşılığında da dükkanı onun üstüne yapmayı teklif eder. Birbirlerini karşılıklı sevip saymalarına rağmen, Pierre, patronunu gizleme riskini göze alıp alamayacağını bilemez; akşama eşi ile konuşup cevabını bildireceğini söyler. Ertesi günü, eski patronuna, bu teklifi kabul ettiğini ama karşılığında, karısıyla kendisinin bir şartları olduğunu söyler: “Isabelle ile ben ne pahasına olursa olsun bir çocuk sahibi olmak istiyoruz. Birçok deneme ve tahlil sonucu bunun imkansız olduğunu anladık; çünkü ben kısırım. Sizin ise üç sağlıklı çocuğunuz var, sperminiz verimli. Karımla cinsel ilişkiye girmenizi ve karım hamile kalana kadar bu durumu sürdürmenizi istiyoruz.” Bu teklif karşısında Mr Haffmann gibi biz seyirciler de donup kaldık. Ailesine ve dinine sıkı sıkı bağlı olan Mr Haffmann, o gece düşünmek için izin ister. Bodrumdaki odasına iner. Bir yatak ve bir küçük masadan ibaret olan bu odada, duvara asılı kıymetli bir tablo göze çarpmakta… Aile fotoğraflarını uzun uzun, gözyaşları içinde inceleyen Mr Haffmann, karısına bir mektup kaleme alır ve olayları bütün gerçekliğiyle yazar. Ertesi sabah Pierre’e bu anlaşmayı kabul ettiğini söyler. Ve yeni bir yaşam başlar. Pierre ve karısı, eski patronun mücevher butiğinin üstündeki dairesine taşınırlar. Bütün günü bodrumda saklanarak geçiren Mr Haffmann ise akşam, butik kapandıktan sonra, salona onların yanına yemeğe çıkmaya başlar. Ve Pierre’in karısının yumurtlama dönemini beklemeye başlarlar. Nihayet o gün gelir. Isabelle, utanarak ve sıkılarak, bodruma şaşkına dönmüş Mr Haffmann’ın yanına iner; Pierre ise spor salonuna gider. Karısı ve eski patronu ilişkiye girdikleri sırada, o deli gibi koşarak, ağırlık kaldırarak, terleyerek ve o an olanları düşünmemeye gayret ederek geçirir. Heyecanlı bekleyiş boşa çıkar, o ay ve onu takip eden aylarda, Isabelle bir türlü hamile kalamaz. Pierre, günden güne daha bir gerginleşmeye başlar. Antrenmanlarının temposu daha süratli ve hızlı bir ritimde seyreder. Bu arada iflasın eşiğindeki mücevher dükkanının işleri günden güne daha iyiye gider. Pierre’in kazancı büyük bir hızla her geçen gün daha da artar. Alman gestaposu, bu mücevher butiğinin müdavimi olur; eşlerine, sevgililerine hep bu dükkandan alışveriş etmeye başlarlar. İşler yolunda gitmektedir gitmesine ama Isabelle bir türlü hamile kalamamaktadır. Isabelle ve Mr. Haffmann arasında derin bir dostluk bağı kurulmuştur. Yaptıklarından son derece rahatsız olan, utanan ve sıkılan bu ikili, birbirlerinin can yoldaşı olmuştur. elveda-mr-haffmann3 Birgün Pierre, karısına ve Mr. Haffmann’a, gestaponun başındaki Alman büyükelçisi, Hitler’in çok yakın dostu Otto Abetz ve eşinin onlara akşam yemeğine gelecekleri haberini verir. Üçlü gerilir. Bu çok önemli misafirleri nasıl ağırlayacaklarının telaşına düşen Pierre’e en kötü sürprizi Mr. Haffmann yapar: Bu akşam yemeğinde, kendisinin de masada yer alacağını, Gestapo başının elini sıkıp, gözlerinin içine içine bakmak istediğini, kendisini Fransa’nın güneyinde yaşayan ve onları ziyarete gelen kuzen olarak tanıştırmasını önerir. Pierre bunun çılgınlık olduğunu ne kadar söylerse söylesin, Mr Haffmann’ı ikna edemez. elveda-mr-haffmann Rengarenk marka giysileri ve kürkler içinde bütün rüküşlüğü ve görgüsüzlüğü ile bayan Abetz, beyaz takım elbise giymiş Fransa’da Yahudilere ait sanat eserlerini ele geçirmesiyle ünlü kocası Otto’nun kolunda akşam yemeğine gelir. Pierre, bu özel yemek için, en pahalı Fransız şaraplarını, havyarı, salamları karaborsadan tedarik etmiştir. Ana yemekte domuz pirzolası… Mr. Haffmann için bir ilk… Hem bir Nazi’nin elini ilk defa sıkmakta ve de ilk defa domuz etiyle tanışmakta… Ama kararlı, hayatının dönüm noktası olan bu geceyi yaşamaya… Kadehler Hitler’in sağlığına kalkarken, Isabelle bir müjde vermek istediğini söyler: Hamiledir, çocuğun biyolojik babası ise kocasının kuzenidir; yani bu bebek üçünün yavrusudur. Alman çift önce şaşırır ama Pierre kısırlığından dolayı kuzenini yardıma çağırdıklarını açıklar. Yemek sona ererken Otto Abetz, ertesi günü Paris’ten ayrılacağını, Almanya’ya geri döneceğini ve bugün itibarı ile Paris Büyükelçisi görevinin sona erdiğini açıklar. Alman karı koca masadan kalkarlar; Otto teşekkür eder, herkesin elini sıkar; kuzenin elini sıkarken ona “Elveda Mr. Haffmann” der. Herkes buz keser… Mr Haffmann’ın karısına yazdığı mektuplardan onu tespit ettiklerini açıklar; işte o an, titreme geçiren Pierre bir dakika müsaade ister ve bir koşu bodruma iner ve kağıda sardığı Matisse’in Oturan Kadın tablosuyla geri döner ve paketi Otto’ya verir. Haffmann’ın koleksiyonundan kurtardığı son eseri de Otto‘ya gider. Otto bu tabloyu da Hitler müzesine bağışlayacağını, 10 saatten beri görevde olmadığından, Haffmann’ı ihbar etmeyeceğini söyler, çıkıp giderler… O an üçlü, birbirlerine sevgiyle sarılırken perde iner. İki sezon üst üste Off Avignon Festivali’nin göz bebeği olan bu oyun, 2. Dünya Savaşı sırasında Vichy Fransası’nın, o karanlık dönemine gerçekçi ve sert bir bakış. Jean-Philippe  Daguerre, çok orijinal, yapısı çok sağlam bir oyun yazmış. Yazar, basit bir hikayeyle büyük tarihi hikayeyi zekice birleştirmiş ve bir mücevher gibi incelikle işlemiş. Böylece Nazi işgali altındaki Paris’in geçtiği zorlu dönemi vurgularken, insani ilişkileri sevecenlikle anlatmış. İmalı keskin, zeki diyaloglar, duygusal, heyecanlı, nükteli anlar… Oyun, gerek kurgusu , gerekse sakladığı sürprizle seyirciyi kendine tutsak ediyor. Daguerre’in teksti, hassasiyeti, şefkati, sevgiyi, hayal kırıklığını, insani duyguları çok akıllıca dengeliyor. elveda-mr-haffmann6 Piyes çok iyi oynanıyor ve başarılı bir şekilde sahneye konmuş. Değişik mekanların yaşandığı sahnede, tehlikenin, gizliliğin ve sessizliğin hüküm sürdüğü atmosferi gri dekor çok iyi vurguluyor. Sahneler son derece kısa, nerdeyse sinematografik… Oyun, yükselen gerginliği kontrol ederek, yumuşak zeminde seyrediyor. Gerçek bir hikayeden yola çıkarak yazılan bu oyunda, tansiyon yükseliyor, kıskançlıklar, şüpheler ilişkileri geriyor. Korkan, sıkılgan, ahlaklı ve gururlu Mr. Hoffmann yaptığı cinsel kontratın ağırlığı altında ezilirken, genç evliler bu sıra dışı garip deneyimden yara almadan kurtulabilecek mi? 24 saatin 22 saatini saklanarak geçiren patronunu, Gestapoya ihbar etmek, Pierre için daha kestirme bir yol olmaz mıydı? Ama, “Elveda Mr. Haffmann” oyunu bazen tersinin de olabileceğini, iyiliğin kazanabileceğini ortaya koyuyor. Naziliğin, savaşın, antisemitizmin, karaborsanın, çalıntı sanat eserlerinin, tehditin, korkunun ortasında tuhaf, rahatsız edici bir pazarlık… Zerafet ve incelikle kurgulanmış bir “thriller” tadındaki bu oyun çok etkileyici.