Sarp bir yamaç üzerine yapılan kale, Türkiye-İran arasındaki yol üzerinden bulunduğundan eskiden stratejik açıdan öneme sahipti. Kale, 'iyi veya tatlı su' anlamına gelen Hoşap suyunun sarp kayalıkları üzerinde yükseliyor. Geçmişi itibariyle Urartu Devletine kadar uzanan kale, Osmanlı Devleti'ne tabi Mahmudi Beyleri'nin yaptırdığı şekliyle günümüze ulaşmış. İç kale giriş kapısı üzerindeki kitabede, Mahmudi Süleyman Bey tarafından, 1643 tarihinde inşası tamamlatılarak günümüzdeki halini aldığı yazıyor. Hoşap Kalesi'nin dış kale surları arazinin yapısına göre şekillenmiş doğu, kuzey ve batıdan dolanan surlarla çevrelenmiş. Yüzyıllar boyunca savaşlar ve doğal koşullar nedeniyle kalenin doğu surları kısmen, batıdakiler ise büyük ölçüde yıkılmış durumda. Surları destekleyen burçlardan bazıları günümüze gelmiş, ayrıca doğu ve batıdaki kapıları tamamen yıkılmış. İçerisinde bugün bir cami kalıntısı ile köy evleri mevcut olan kaleye, kuzeyinde bulunan giriş burcuna açılmış bir kapı vasıtasıyla giriliyor. Taç kapı şeklinde düzenlenmiş burcun batı cephesinde kitabe, kör pencere ve aslan kabartmaları yer almakta, orijinal demir kapı kanatları da hala işlevini sürdürmekte. İçerisinde Mahmudi Sarayı olarak nitelenen kompleks yapıların yer aldığı Hoşap Kalesi'nde mescid, zindan, fırın ve sarnıç da bulunuyor. XIX. yüzyıl ortalarında terkedilmiş olan kale, bölgenin dikkat çeken sembol yapılarından birisi olarak yerli ve yabancı turistler tarafından yılın her mevsiminde ziyaret ediliyor.