Anadolu’nun kültürel zenginliğinin en özel parçalarından biri de Yörükler... Binlerce yıla dayanan konargöçer yaşam tarzının son temsilcileri Sarıkeçili Yörükleri ise ağır yaşam şartlarına rağmen hâlâ ayakta durmaya çabalıyor. Soğuk kış aylarını Silifke, Mut, Aydıncık, Bozyazı gibi sıcak bölgelerde geçiren Sarıkeçililer mayıs ayı başlarında ise Ermenek, Bozkır, Hadim, Seydişehir yaylalarına göçüyor. Bugün nüfusları 200-250’ye kadar düşmüş durumda. İsimlerinden de anlaşıldığı gibi hayvancılık, özellikle de keçi yetiştiriciliği yapıyorlar. Yok olmaya yüz tutan bu kültürü, gelecek nesillere aktarmak için onları fotoğraflamak, yaşam tarzlarını, geleneklerini, hikayelerini kaleme almak çok önemli.
Zeki Oğuz
Bu yolda en çok çaba gösteren isimlerden biri ise gazeteci-yazar Zeki Oğuz. 20 yıldır Sarıkeçili Yörükleri’nin izini süren, 3 kitap ve sayısız metin yazan, yüzlerce fotoğraf çeken Oğuz, bugünlerde yine yaylalardaki göç hazırlığını takip ediyor. Bir Yörük dernek başkanının göçerler hakkında yeterli eser olmadığından yakınması üzerine bu işe başladığını aktaran Oğuz, “Yörükleri bulmak için dağlara çıktım. Çok sorun yaşadıklarına şahit oldum. Yaylalara geldikleri zaman muhtarlarla sorun yaşadıklarına, göç yollarında nice sıkıntılar çıktığına şahit oldum. Bazen günlerce onların yanında çadır kurarak, hayatlarını gözlemledim. Onların kültürlerini insanlara tanıtmak ve bu kültürü kitaplarda yaşatmak benim için gurur verici bir hizmet” dedi.

ADLARININ KÖKÜ BİLE ‘YÜRÜMEK’

YÖRÜK adı, yürü(mek), yörü(mek) kökünden türetilmiştir. Yörüklerin yıllarca devlet baskısı altında yaşadığını belirten Oğuz “Geçmişte orman idaresi, ‘bunlar ormanlara büyük zarar veriyorlar’ diyerek Yörüklere sorun çıkarıyordu. Bunun yanlışlığı ortaya çıkınca baskı hafifledi” dedi.

KÜLTÜRLERİNİ BİN YILDIR KORUYORLAR

Yörüklerin örnek alınması gerektiğini ifade eden Zeki Oğuz’a göre, “Yörük kültürü bu ülkenin mayasında var.” Oğuz, bu kültürü ise şöyle tarif ediyor: “Günümüzde insanlar bencilleşti ve yozlaştı. Ama Yörükler, bin yıl önce nasılsa hâlâ o duruluklarını korumayı başarabilmiş. Yörükler, çok sosyal olmazlar. Hayvancılık yapıyorlar ve yaşam tarzları birbirine yakın durmaya elvermez. Çadırlarının uzak yerlerde olması gerekir. Birlikte yapmaları gereken bir iş varsa mesela çadır dikiminde haberleşirler ve toplanırlar. Şehirde veya ova köyünde bir evin kapısını çalsan kapıyı belki tereddütle açarlar veya hiç açmazlar. Ama hangi çadıra gidilirse gidilsin buyur ederler. Çayları hazırdır. Sofranı hemen kurarlar, ‘aç mısın, tok musun?’ diye sormazlar. Samimi olduğunu hissederlerse sahip çıkarlar.”