“Çoğunluk, ilişkilerin aşkla başlamış olduğunu düşünür" diyen Üsküdar Üniversitesi NP Etiler Tıp Merkezi Uzman Klinik Psikolog Serkan Elçi, bu yaygın kanının aksine ilişkileri yaşama biçiminde temellerin çocuklukta atıldığını söylüyor. İşte çocukluk döneminde oluşan bağlanma şekilleri ve bunun yetişkinlikte yaşanan ilişkilere yansıması... Peki bu kuramdan yola çıkarak kusursuz bir ilişkinin kapılarını açabilir misiniz? ÇOCUKLUK YAŞANTISI, İLİŞKİLERİ ETKİLİYOR Birçok araştırmanın farklı ilişki türü ve modelleri ortaya çıkardığını belirten Serkan Elçi, “Çoğunluk kanı, ilişkilerin aşkla başlamış olduğu tarafındadır. Aşkın insanlık tarihi boyunca var olduğu, her insanın hayatında en az bir kere yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği duygusal durum olduğunu biliyoruz. Temel düzeyde; Freud aşkı cinselliğin yüceltilmesi olarak, Fromm ilgi, saygı ve sorumluluk olarak, Maslow ise kişinin kendisine güvensizliğiyle ilişkili olarak ya da kendini gerçekleştirme isteğini ortaya çıkaran bir duygu olarak görmüştür. Her araştırmanın yadsımadığı en önemli gerçek ise çocukluk yaşantısının yetişkinlik dönemindeki duygusal ilişkileri yüksek derece etkilediğidir. SİZİN İLİŞKİ TİPİNİZ HANGİSİ? sevgili Çocukluk dönemindeki fiziksel ve ruhsal ihtiyaçlarımızın ne denli karşılandığıyla ilişkili olan bağlanma stilleri temel güven ya da güvensizlik duygusu üzerine kuruludur. Bowlby’nin bu kuramında 4 önemli stil görülmektedir. Hangi bağlanma stiliyle büyütüldüğümüz, ilişkilerimizi de bu bağlanma stillerine göre yönettiğimizi açığa çıkarmaktadır. Güvenli bağlanma stili olan yetişkinler; kendilik algısı olumlu, karşısındaki kişiye karşı da olumlu duygularla yaklaşır. Başkalarının kendisini nasıl gördüğünden ziyade kendisini nasıl gördüğü daha da önemlidir. Hem yakınlık kurmada hem de yalnız kaldığı zamanda da kendini yönetmekte oldukça başarılıdırlar. Bir başkasına bağlı olmakta mutluluk duyan, uzun süreli ilişkiler yaşayan, saygı ve güveni rahatlıkla duyan yetişkinlerdir. Saplantılı bağlanma stili olan yetişkinler; kendilerine karşı olumsuz, karşısındaki kişiye karşı ise olumlu duygularla yaklaşır. Kendilerine olan güvenleri oldukça az olduğu için en temel kaygıları da terk edilmektir. Kayıtsız bağlanma stili olanlar ise kendilerine karşı olumlu duygular beslerken, başkalarına karşı olumsuz duygular barındırırlar. Karşıdaki kişi tarafından reddedilmektense hiç ilişki içerisine girmemeyi ya da kendileri terk etmeyi tercih ederler. Bağımsız olmak onlar için çok daha önemlidir. Korkulu bağlanma stili olan yetişkinler de hem kendisine hem de karşısındaki kişiye karşı olumsuz duygulara sahiptirler. İnsanların güvenilmez olduklarına olan inançları çok kuvvetlidir. Reddedilme korkusu fazla olduğu için, ilişkileri de yolunda gitmemektedir. KUSURSUZ BİR İLİŞKİNİN FORMÜLÜ VAR MI? sevgili Yukarıda sıralanan çocukluk dönemine bağlı bağlanma stillerinin yetişkinlik dönemimizdeki duygusal ilişkilerimizi de şekillendirdiğine dikkat çeken Serkan Elçi, kusursuz ilişkinin formülünü ise şöyle açıklıyor: “Bu bağlamda güvenli bağlanma yaşamış iki kişinin bir araya geliyor olması, kusursuz bir ilişkinin adı olmalıdır. Bu ilişkide hem duygusal yakınlık fazla olacaktır hem de karşılıklı dayanışmayla ilişki sürecektir. Birbirlerine karşı şefkati ve beğeniyi dile getirmek, ortak ilgi alanlarını keşfedebilmek, çatışmalarda sert başlangıç yerine, yumuşak geçişler yapabilmek, ortak hayaller ve hedefler oluşturabilmek sağlıklı bir ilişki için temel beklentilerdir. Diğer bağlanmalarla yetişmiş olan bir birey ise ya kendine ilişkiyi zindan edecektir ya da karşısındakine. Kendisinin sürekli onu terk edeceğini düşünen biriyle birlikte olmak mı yoksa aşkı fark ettiği anda kaçan, uzaklaşan biriyle birlikte olmak mı? İlişkiler düşüncelerin, duyguların ve davranışların iç içe geçtiği karmaşık bir dinamiğe bağlıdır. Hedef; karşıdaki kişiyi değiştirmek veya var olan sorunu ortadan kaldırmak değil, bu kişiyle birlikte, bu sorunların nasıl üstesinden gelineceğini belirleyebilmektir.”