Önce Yemen’de İran destekli Husiler ile ABD ve İngiltere’nin karşılıklı saldırıları, sonra İran’ın Irak’ın kuzeyine saldırısı, İsrail’in sözde İran hedeflerini imha için Suriye’ye saldırısı, şimdi de İran’ın Pakistan’a, Pakistan’ın da İran’a saldırısı… Son dönemde gelişen olaylar ülkemizi yakından ilgilendiriyor. Kendilerini direniş ekseninin bir parçası olarak tanımlayan İran destekli Husiler, Gazze olaylarının başlaması üzerine 19 Ekim 2023’ten itibaren İsrail ve Aden Körfezi ile Kızıldeniz’den geçen İsrail ile bağlantılı bazı gemilere insansız hava araçları ve ellerinde tuttukları Yemen kıyılarından atılan balistik füzelerle saldırdı. ABD, İngiltere ve Fransa savaş uçakları bu füzelerin birçoğunu engelledi, ancak bazı gemiler isabet aldı.
Bir strateji merkezinin de başında bulunan emekli Tümamiral Yaycı, SÖZCÜ Medya Grubu Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk’ün sorularını yanıtladı.
HUSİLER, ABD VE TÜRKİYE
Tüm bu gelişmeler üzerine Aralık 2023’te ABD ve İngiltere’nin öncülüğünde “Refah Muhafızı Operasyonu” başlatıldı. Bu operasyon, Husiler öncülüğündeki ticaret gemilerine olan saldırılara yanıt vermek amacıyla oluşturulan çok uluslu bir koalisyon olarak duyuruldu. Husiler’in saldırılarına devam etmesi gerekçe gösterilerek 14 Aralık 2024’te Amerikan ve İngiliz gemilerinden Yemen’de Husilerin askeri kapasitesini azaltmayı amaçlayan füze saldırıları başlatıldı. Aralarında silah depoları, lojistik merkezler ve hava savunma sistemlerinin de bulunduğu yaklaşık 30 nokta vuruldu.
Deniz Kuvvetleri Komutanlığı eski Kurmay Başkanı Tümamiral Cihat Yaycı, aynı zamanda bir strateji merkezinin de yöneticisi. Gelişmeleri Yaycı, SÖZCÜ’ye şöyle yorumladı: Yemen’de İran destekli Husiler’e ve tesislerine yönelik ABD ve İngiltere’nin söz konusu operasyonu başladığında bölgemizdeki gerilimin tırmanmasında İran’ın ın hamleleri ülkemiz için riskler yaratıyor. İran’ın sözde Suriye’deki etkisini kırmak bahanesiyle PKK ve YPG terör grupları ABD tarafından hareketlendirilebilir. Aynı zamanda, ülkemiz içerisinde ve ülkemize yönelik PKK terör faaliyetleri risklerini yükseltebilecektir. Türkiye’yi (bir müttefik olarak) Ortadoğu’da savaş bataklığına sürüklemek isteyen güçler var. Maalesef, ‘ülkemiz içerisinde ve ülkemize yönelik PKK terör faaliyetleri olasılık ve risklerinin yükselebileceğine’ dair değerlendirmelerimiz doğru çıktı ve malum PKK saldırıları oldu.
İran’ın hamlelerinin bölgeyi ve ülkemizi nasıl etkileyeceğini Cihat Yaycı şöyle yorumladı: İran, ABD ve İsrail’e Irak ve Suriye’de alan açıcı hamlelerine başladı. Irak’ın kuzeyinde Erbil’de bazı hedeflere 16 Ocak 2024’te füze ve SİHA’lar vasıtasıyla hava saldırıları düzenledi. ABD, bu saldırıları bahane edip, bölgeye hava savunma sistemleri getirip PKK’ya hava savunma şemsiyesi sağlayabilir. İsrail de misilleme bahanesi ile Suriye’de İran destekli gruplara operasyon adı altında PKK/YPG’ye alan açabilir. Tüm bunların Türkiye’nin güvenliğine tehlike ve tehdit oluşturacağına dair endişelerimizi artırıyor. İran’ın Irak’ın kuzeyine saldırısını bahane eden İsrail’in, Suriye’nin Halep kentini bombaladığını, bombalamayı sürdürdüğünü, bomba seslerinin Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde de duyulduğunu hatırlatan Yaycı “Halep ile Gazze’nin Allah aşkına ne alakası var?” dedi.
İŞİD’İ ETKİN GÜÇ MÜ
Suriye’nin toprak bütünlüğünü “sözde savunmak” için Suriye’ye gelen ve Suriye hava sahasını Suriye adına yaklaşık 12 yıldır Rusya’nın kontrol ettiğini hatırlatan Yayycı, sözlerini şöyle sürdürdü: Rusya, kontrolü altında olan Suriye hava sahasına İsrail uçaklarının girmesine ve saldırılarına niçin göz yumuyor? Suriye’ye İsrail saldırısı yetmiyormuş gibi 16 Ocak 2024’te İran Devrim Muhafızları, Suriye’nin kuzeyindeki IŞİD mevzilerine füze ve insansız hava araçlarıyla saldırdı. Bu saldırılarda Türkmenlerin yoğunlukla yaşadığı Halep’in kırsal bölgeleri de hedef alındı. Çok enteresan bir şekilde saldırının, ‘IŞİD’in İran’ın güneyindeki Kerman ve Rask kentlerinde düzenlediği saldırılara misilleme olduğu’ belirtildi. İran, ABD’nin ‘İŞİD’in Suriye’de mücadele edilmesi gereken etkin ve güçlü bir örgüt durumunu muhafaza ediyor’ iddiasını ve PKK/YPG’yi destekleme gerekçesini tam da ABD’nin istediği gibi destekliyor.
BİZE TEHDİT BÜYÜYOR
Bölgede yaşanan gelişmelerden en çok Türkmenler ve Suriye’nin etkilendiğini belirten Yaycı “PKK/YPG ise adeta korunuyor ve alanı genişletiliyor. Böylece Türkiye’ye yönelik tehdit de büyüyor” dedi. Yaycı, Pakistan-İran arasındaki füze atışlarını da şöyle yorumladı: İran 17 Ocak 2024’te bu kez de Türkiye’nin ve Çin’in en önemli müttefiki Pakistan’a saldırdı.İran Devrim Muhafızları, Pakistan’da silahlı Ceyş el Adl grubunun üsleri olarak tanımladığı yerleri hedef aldı ve sözde saldırılar Ceyş el Adl’in İranlı sınır muhafızlarını öldürdüğü saldırılara yanıt idi. İran’ın Pakistan’a saldırısının ne amaçla yapıldığı merak ediliyor. Zamanında hegemonik güçlerin Irak’a yaptıkları gibi İran vasıtasıyla Batı müttefiki Hindistan’ın rakibi, Türkiye ve Çin’in müttefiki Pakistan’ı yıpratmak amaçlanıyor. Böylece ABD ve Batı müttefiki Hindistan’a alan açmak isteniyor. Ayrıca, ABD’nin son zamanlarda Çin’in ‘Bir kuşak, bir yol’ projesine alternatif geliştirdiği Hindistan Ortadoğu Koridoruna (IMEC) zemin oluşturuyor.
Bölgemizdeki gelişmeleri yakından izleyen Cihat Yaycı, gelişmelerden oluşan resmi şöyle tanımladı: Jeopolitik bir gözle bakıldığında bu olaylar arasında ister istemez bir bağ olduğu şüphesi oluşuyor. Türkiye’ye yönelik terör saldırıları, İran’ın son hamleleri, ABD ve İsrail’in Türkiye karşıtı tutumlarından bağımsız değerlendirilmemeli. Yaşananlar dünya kamuoyunda bir savaş dinamiği olarak algılansa da, savaş ve çatışmaların bir ‘cambaza bak’ şeklinde cereyan edebileceği unutulmamalı. Uluslararası ilişkilerde ‘Masanın üstünde sağ elleri ile bilek güreşi yapıyor görünenler, masanın altında sol elleri ile el sıkışıyor olabilir!’ Dolayısıyla sorulması gereken daimi ve genel soru ‘Hacivat-Karagöz’ü perdenin arkasında kim/kimler oynatıyor?’ Bu sorunun cevabı ise müteakip eylemlerde yazıyor”
ÇOK AKTÖRLÜ İŞBİRLİĞİ
Bu gelişmelerin Türkiye’ye etkileri ne olabileceğine ilişkin soruyu, Yaycı şöyle cevaplandırdı: Güney sınırlarımızda perde arkasında çok aktörlü (ABD, İsrail, İran ve Rusya) kolektif bir iş birliğinin olduğu görülmektedir. Görülen odur ki, İsrail ve ABD’nin bölgede PKK/YPG dışında da örtülü bir tetikçiye daha sahip olduğuna işaret etmektedir. Bu işbirliği Türkiye’ye yönelik hamleleri barındırmaktadır. Son süreçte gerçekleşen PKK saldırıları bu gelişmelerden bağımsız değerlendirilmemeli. İran’ın tüm eylemleri PKK/YPG’ye ve İsrail’e alan açmaktadır. İran’ın eylemlerini gerekçe gösterecek olan ABD ve İsrail (Rusya’nın sessiz desteği ile) Suriye’de sözde ‘İran destekli grupları temizleme’ bahanesiyle PKK/YPG’yi kullanıp, PKK/YPG’nin Suriye’deki alanını İsrail’e doğru genişletebilir.
TÜRKİYE İLE İSRAİL KOMŞU OLUR!
TÜMAMİRAL Yaycı anlatıyor: İsrail ‘Bana İran destekli gruplar Lübnan ve Suriye üzerinden saldırıyor’ bahanesi ile Lübnan ve Suriye’de terör örgütü PKK’nın kontrol ettiği alan ile birleşecek şekilde işgallere başlayabilir. Nihayetinde kurulacak olan bir PKK/YPGİSTAN veya TERÖRİSTAN vasıtasıyla İsrail Türkiye’ye dolaylı komşu bile olabilir. Bu durum beka ve güvenliği bakımından Türkiye tarafından kabul ve tahammül edilebilir bir durum değildir. Mutlaka buna karşı da gerekli tedbirler alınmalıdır...
SURİYE’DEKİ VARLIĞIMIZ ARTIRILMALI
Emekli Tümamiral ve strateji merkezi yöneticisi Cihat Yaycı, bölgede meydana gelen gelişmelerin dikkate alınıp Türkiye’nin Suriye’deki askeri varlığını takviye ve tahkim etmesinin önemli bir gereklilik olduğunu vurguladı. Yaycı şu uyarıda bulundu: Bu arada Türkiye’ye yönelik terör faaliyetleri nedeniyle güney sınırlarımızda toplanan dikkatimizi dağıtmak ve durumdan istifade etmek isteyenler olabilir. Bu maksatla çeşitli devletlerin işbirliğiyle başka bir alanda yeni bir sorunlu bölge yaratılabilir. Bu kapsamda Kıbrıs’ta Rum yönetimi tarafından KKTC topraklarına yönelik provokatif mütecaviz askeri hareketlilikler ve çeşitli saldırılar olabilir. Devletimizin tüm bu hususları değerlendirip gerekli tedbirleri aldığından ve alacağından şüphem yoktur.