Seçim gibi önemli bir belirsizliği aşan piyasalar yarın açıklanacak enflasyon verisini beklerken, akıllardaki en önemli soru yeni ekonomi yönetimi ve uygulanacak ekonomi politikaları ile olağanüstü hal (OHAL). 5 Temmuz’da Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) kesin sonuçları açıklamasının ardından 8 Temmuz’da milletvekillerinin ve 9 Temmuz’da Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın yemin ederek göreve başlaması, ardından da yeni kabinenin açıklanması bekleniyor. Cumhurbaşkanı’nın ekonomiye bakışını Londra’da yatırımcı ziyaretinden sonra artık herkes biliyor. Tekrar cumhurbaşkanı seçilmesi halinde faizlerin yüksek değil düşük olmasını sağlayacağını söyleyen Erdoğan seçimlerin ardından ekonomi yönetiminde ağırlığını artırmayı planlandığını açıklamıştı. Yatırımcı güvenini sarsan bu açıklamalar sonrası TL’de değer kayıpları hızlanmış ve Merkez Bankası’nın faiz artırımı dahil bir dizi müdahale gerçekleştirmesine yol açmıştı. Şimdi, yatırımcı güveninin tekrar inşa edilebileceği bir ortamdan söz edilebilmesi için oluşturulacak olan ekonomi yönetiminin daha alışılagelmiş politikalar yanlısı isimlerden oluşması gerekiyor. Dolayısıyla ekonomi yönetimi nasıl şekillenecek, ekonomi ile ilgili bakanlıkların durumu, ekonomi yönetiminin tek elde toplanması gibi konular önemli olacak.

GÖNÜLLERDE BABACAN VAR


Saray tarafından atanan isimler Türkiye ekonomisinin nasıl yönetileceği konusunda yatırımcılara anahtar olacak. Yabancı yatırımcı, Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek ve Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Başdanışmanı Hatice Karahan gibi isimlerin önemli görevler aldığını görmek istiyor. Ancak gönüllerden asıl geçen ismin Ali Babacan olduğu da kulislerde konuşuluyor. İş dünyası ise reel ekonominin dertlerinden anlayacak, çözümler üretecek isimler istiyor. Ancak koltuğa kim oturursa otursun ekonomide çözüm bekleyen ağır sorunlarla karşı karşıya kalacak. Bunun yanında daha uzun vadeli etkiler için para politikasının sıkılığı ile mali politikalar arasındaki dengenin yakalanması kritik önemde. Yatırımcılar tüm bu ihtimalleri değerlendirecek. Böylece, hükümetin neler yapıp neler yapamayacağı test edilecek. Mali politikalarda oluşturulacak disiplin, kamu harcamalarında gerçekleşecek olası kısıntılar ile sıkı para politikası koşullarının desteklenmesi kurda olumsuz yönde hareketleri engelleyebilir. Ayrıca özellikle enflasyon beklentilerinin yükseldiği ve gelişen ülke tahvillerindeki çıkışların dikkat çektiği bir ortamda, Merkez Bankası’nın para politikasına yönelik atacağı adımlar da yakın dönemde takip edilecek en önemli gündem maddelerinde biri. Seçim öncesi 22 Haziran’da 4.66 lira civarından kapanan dolar, seçim sonuçlarının ardından pazartesi günü 4.5375’e kadar gerilemiş, sonrasında yatırımcıların ekonomide yeni döneme odaklanması ve gelişmekte olan ülke para birimlerindeki değer kaybının etkisiyle 4.7235 liraya kadar yükselmişti. Haftanın kalanında genel olarak aşağı yönlü bir seyir izleyen dolar haftayı 4.5900 lira seviyesinde kapattı.

ENFLASYON FIRTINASI


Salı günü Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), haziran ayı enflasyon verisini açıklayacak. Ekonomistlerin hesaplamalarına göre haziran ayında enflasyonun yüzde 14 civarlarına yükselerek 14 yılın yeni rekorunu görmesi bekleniyor. Önümüzdeki 4 ayda ise enflasyon yüzde 15-16 seviyelerine yükselebilir. Enflasyonun tepe noktasını göreceği ay temmuz olarak öngörülüyor. Enflasyonda yıl sonunda ise yüzde 12’nin altında bir kapanış olası görünmüyor. Yaz boyunca yükselmesi beklenen enflasyonun TL talebini azaltma olasılığı yüksek. Mayısta enflasyon aylık bazda yüzde 1.62 artarken, yıllık enflasyon yüzde 10.85’ten yüzde 12.15’e yükselmişti. Enflasyonun asıl belirleyicisi gıda fiyatları olacak.

SÜRPRİZ OLMASA POZİTİF SEYREDER


TÜRKIYE’nin enflasyon verisi ve ABD’nin tarım dışı istihdam tarafında kötü bir sürpriz gelmezse, kabine kurulumuna kadar yurtiçi piyasalardaki pozitif eğiliminin sürebileceğini GCM Menkul Kıymetler Araştırma Uzmanı Enver Erkan, “Seçimlere ilişkin belirsizliğin ortadan kalkması ve 2 ve 10 yıllık tahvil faizlerinde gerileme (tahvile giriş!) risk algısının pozitif olduğunu gösteriyor. 10 yıllık tahvil faizinin gerilemeye devam etmesi Türk tahvillerine olan girişi teyit ediyor. Bu hareketler Türk Lirası üzerine olumlu etkide bulunuyor” dedi. Erkan Borsa İstanbul’un da en kötü ihtimalleri fiyatladığına işaret ederek “Uzun vadede pozisyon almak için fırsat olabilir” dedi.

IMF’YE GİTMEKTEN BAŞKA ÇARE KALMAZ;


Türkiye ekonomisini yakından takip eden Bluebay Asset Management Stratejisti Timothy Ash, IPA haber ajansına verdiği röportajda, Türkiye ekonomisinin hassas bir konumda olduğuna ve cari açığın yüksek olduğuna dikkat çekti. Para politikası çerçevesinde yatırımcıların Türkiye’ye olan güveninin kalmadığını belirten Ash, TL’deki değer kaybının döviz borcu yüksek şirketleri finansman maliyetini artırdığına işaret ederek, “Türk Lirası daha da zayıflarsa Türk şirketlerinin kredi ödeme kabiliyetleri konusunda kaygılar olacaktır. Şayet yabancı bankalar dış yükümlülükleri üstlenmek istemiyorsa Türkiye’nin IMF’ye gitmekten başka çok az seçeneği olur” değerlendirmesini yaptı. Ash, Merkez Bankası’nın bağımsızlığının çok önemli olduğunu söyledi.