ANALİZ

Yine “kandırıldık” masalı dinliyoruz


Çok açık sormak istiyorum; “El Bab’da ne işimiz var?”
Ekranlara çıkarılan güvenlik uzmanları El Bab’a girerek PYD’nin kuşatmasının kırılacağını ve güney sınırımızda oluşacak Kürt koridorunun kesileceğini söylüyorlar.
O halde yine sormak istiyorum; “Bugüne kadar aklımız neredeydi?”
Bundan 4 yıl önce belliydi bu. Bir taraftan PYD bölgede etkinliğini artırmak isterken, nereden çıktığı belli olmayan bir radikal dinci terör örgütü de sınırımıza yaklaşmıştı.
Bu ülkenin aklı başında insanları o zamandan beri uyarılarını yapıyor. Gerek PYD yapılanmasına gerekse radikal dinci unsurların Türkiye sınırını tehdit etmeye başlamasını anlatıyor ve acil önlem alınmasını istiyordu.
İktidar ve yandaşları buna kulak tıkadılar. Hatta tam tersine özellikle radikal dinci unsurların bölgemize, bunu da aşarak sınırlarımızdan geçmesine izin verildi. Öyle ki Türkiye’de kendilerine yer edinen bu teröristlere her türlü destek de verildi.
Radikal dinci örgüt Musul Konsolosluğu’muzu işgal etti, görev lilerimizi rehin aldı, gıkımız bile çıkmadı, tam 101 gün sonra güya “destansı” bir operasyonla kurtarıldılar, oysa bütün rehineler sanki hiç rehin tutulmamış gibi sağlıklıydılar.
Şimdi akılları başlarına geldi, ülke güvenliği için de “aşırı” tehdit haline gelen radikal dinci örgütlere karşı sınır ötesi harekât yapıyoruz.
Olaylara “son noktadan” bakarak yorum yapmaya alışık olduğumuz için “Şu anda başka çaremiz yok, Türkiye’nin güvenliğini sağlamak için bu operasyonlara mecburuz, ne yazık ki kayıplar da veriyoruz ama acımızı gömmek zorundayız” söylemi haklılık kazanıyor.
Oysa Suriye politikası baştan yanlış olmasaydı ne bugünlere gelirdik ne de bunca yiğidimiz şehit olurdu.
Ama iktidar yine kolayını buldu. Yine “kandırıldık” bahanesi arkasına sığındı. Bu kez kandıran kim, AKP genel başkanlığına ve başbakanlığa atanan Ahmet Davutoğlu. Bu kez de sarayı ve AKP’yi Davutoğlu kandırmış.
Cemaat kandırır, PKK kandırır, Davutoğlu kandırır, Amerika kandırır, Avrupa Birliği kandırır.
Kanmaya ne kadar müsait bir iktidarımız var değil mi? Hep kandırılıyorlar ama hiçbir sorumluluk almıyorlar.
Olan Türk Milleti’nin yiğit evlatlarına oluyor.

CANIMI SIKAN ŞEYLER

Başımızı kuma sokarak hiçbir sorunu halledemeyiz


El Bab’daki askeri operasyondan çok üzücü haberler geliyor.
100 günü aşkındır süren operasyonlarda resmi rakamlara göre 35 şehit verdik.
Radikal dinci teröristler askerimizi pusuya düşürüyor. Askerlerimizi şehit ediyor. Bir tankımızı ele geçiriyor. Türk Bayrağı’nı yerlerde sürüp üzerine basıyor.
Bu da yetmiyor, kaçırıldığı söylenen iki askerimizin yakılış sahnelerinin videosunu dünyaya yayıyorlar.
Biz ne yapabiliyoruz? Bu haberlerin duyulmayacağını sanarak sosyal medyayı durdurmaya kalkıyoruz.
Eğer doğruysa askerlerimize uygulanan vahşetin görüntüleri elbette yayınlanmamalı. Ama yok sayarak gerçeğin üstünü kapayamayacağımız da ortada.
İktidar tamamen kendi hatası sonucu vardığımız noktadaki sorumluluğunu saklamak için her zamanki gibi hedef saptırmayı, “şehit edebiyatı” yaparak halkta algı oluşturmayı amaçlıyor.
Başımızı kuma sokarak kısa süre için her şeyden kurtulduğumuzu sanabiliriz. Ama bu Türkiye’nin hızla duvara çarpmak üzere olduğunun üzerini kapatamaz.

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

14 yıldır iktidardalar hâlâ “koalisyon çok kötüdür” yapıyorlar


Anayasa görüşmeleri devam ediyor. İktidar hararetle “tek kişilik rejime” geçmek için çaba harcıyor. Yeni dönemi “şirin” göstermek için yapılan propagandalardan biri de “Artık koalisyon dönemi bitecek, istikrarlı ülke olacağız” söylemi.
Oysa Türkiye 14 yıldır koalisyonla yönetilmiyor.
Türkiye’de seçmenlerin yarıdan fazlası 35 yaş ve altında. Buna göre demek ki halkın yarıdan fazlası Tayyip Erdoğan’dan başka bir başbakanı hatırlamıyor bile.
14 yıldır ülkeyi tek başına ve “parlamenter sistemle” yöneten AKP şimdi “sistemin tıkandığını” ileri sürüyor ve “Koalisyonlar dönemini kapatıyoruz” diyor.
Özellikle yaşı 20’lerde olanların hiç hatırlamadığı bir dönemi “umacı” gibi gösteriyorlar da, milyonlarca kişi koalisyonun ne olduğunu bile bilmiyor ki.
Ayrıca 14 yıl tek başına ve arzuladıkları gibi istikrarlı biçimde ülkeyi yönetenler, şimdi ne olup da sistemin tıkandığını söylemek zorunda değil mi?
Eğer bu sistem gerçekten tıkandıysa ve Türkiye’yi taşıyamıyorsa herhalde en büyük pay “çok başarılı” olduğunu söyleyen bu iktidardadır.

DİKKATİMİ ÇEKEN ŞEYLER

Putin’den iktidara bir rahat bir nefes bir sıkıntı


Doğal olarak Rus büyükelçisinin öldürülmesinin Türkiye-Rusya ilişkilerinde gerginlik yaratabileceği endişesi yaşandı. Neyse ki Rusya Devlet Başkanı Putin dün sarayı ve iktidarı rahatlatan bir açıklama yaptı.
Putin “Türkiye’nin uçağımızı düşürmesinden sonra kuşkularım vardı ama şimdi devlete sızmış bazı yasadışı organizasyonların bunu yaptığını düşünmeye başladım” dedi.
Putin Ankara Büyükelçisi’nin öldürülmesinden sonra bu kanıya vardığını belirterek “Bu olayla da Türkiye-Rusya ilişkileri bozulmayacaktır” teminatı verdi.
Böylelikle “FETÖ yaptı FETÖ yaptı” diye çırpınan iktidar rahat bir nefes almış oldu.
Ancak aynı Putin dün bu kez BBC’ye verdiği bir demeçte ise hükümeti sıkıntıya soktu. Putin Türkiye’nin Esad yönetimi ile görüşeceğini söyledi.
Gerçi Moskova’daki üçlü anlaşmaya imza koyan Türkiye’nin Esad’la artık görüşmeye hazır olduğu belli de muhtemelen bunu kamuoyunun “Bravo, yine en doğru kararı aldınız” demesini sağlayacak bir şekilde açıklamak isteyeceklerdi. Putin’in sözleri bunu önceye çekti.
Şimdi artık AKP yandaşlarının ekranlarda Esad’la el sıkışmanın ne kadar gerekli olduğunu anlatan konuşmalarını izlemeye başlayacağız demektir.