İnsanlar, zararı faydasından çok olduğuna inandıkları şeylerden kurtulmak ister. Ama faydasının zararından çok olduğunu sandıkları şeylerden vazgeçmez. Yukarıdaki cümlelerde “insanlar” öznesi yerine bireyler ve toplumlar yazılabilir. Meşhur hikayedir: Adam, bana zevk veren şeyler, ya gayriahlaki ya sağlığıma dokunuyor ya da kesemde delik açıyor demiş. Acaba enflasyon da böyle bir şey mi diye düşünmeye başladım. Yani bazı toplumlar sakıncalarını bilmekle beraber enflasyondan (hadi zevk alıyor demeyim ama) memnun mu? Onu faydası zararından çok mu görüyor?  Siyasetçiler toplumun nabzını elinde tutan kişilerdir. Onlar “çoğunluğun” ne isteyip istemediğini iyi bilir. Muhalefette iken enflasyondan şikayet etmeyen ve onu düşüreceğini vaat etmeyen siyasetçi yok. Düşman kardeşler Demirel ile Özal’ın “enflasyon karşıtı” görüntülü konuşma kayıtları sosyal medyada dönüp duruyor. Ara sıra seyrediyorum. Maşallah ikisi de enflasyon düşmanı; ama ikisi de enflasyon şampiyonu. Çünkü siyasetçiler seçim kazanıp iktidara gelince, karşılarına “önce milli gelir büyümesi mi, yoksa fiyat istikrarı mı” açmazı çıkıyor. Üstelik muhalefet onları köşeye sıkıştırmak için, “enflasyonda ilk günah” diye bilinen bütçe açığını artıracak öneriler sunmaya başlıyor. Bu da iktidarı enflasyonu artırıcı kararlar almaya zorluyor. 

ENFLASYONUN TEMEL SAKINCASI

Tarımıyla, sanayisiyle ve hizmetleriyle ekonomiyi kocaman bir “üretim makinesi” olarak düşünün. Bu makinenin sürekli işlemesi için “hasıla” kadar “harcama” (tüketim artı yatırım) gerek. Bu makineyi yöneten bir “kumanda ve kontrol kutusu” var. Bu kutunun adı “fiyat mekanizması” dır. Bu mekanizmanın içindeki en yaşamsal parçacık da “para” dır. Bu kontrol kutusu, hangi maldan ne kadar üretileceğine ve bu üretim için hangi alanlara ne kadar yatırım yapılacağına karar veriyor. İktisatta buna kaynak tahsisi (resource allocation) deniyor. Eğer para bozulursa, fiyat mekanizması; fiyat mekanizması bozulursa da o devasa makinenin çalışma düzeni bozuluyor. Çünkü “kaynak tahsisinde burkulma/distorsiyon” oluşuyor. Enflasyon denen şey de aslında “para denen parçacığın arızalanması”dır. Bu yüzden “tek para birimli” gelişmiş ülkelerde hem halk hem de yöneticiler enflasyonu çok ciddiye alır. Bunun düşürülmesi (kabaca yıllık %2 düzeyine indirilmesi) için büyümeden bile vazgeçilir. Zaten yeteri kadar zengin olduklarından üstelik büyüme de doğayı tahrip ettiğinden düşük büyüme hızı onları üzmez.

ÇÖZÜM: ENFLASYONA EZDİRMEME VE ÇİFT PARA

Türkiye benzeri ülkelerde enflasyonun sakıncası denince akla kaynak tahsisi burkulması değil, “gelir dağılımı” bozulması gelir. Bu sebeple enflasyonun adı pahalılık olmuştur. İktidarlar da önceliği enflasyonu düşürmeye değil, “kimseyi enflasyona ezdirmemeye” verir. Yani perşembe günkü yazıda anlatıldığı üzere “ücretleri fiyatlara endeksleme” enflasyonu ne pahasına olursa olsun düşürmekten önce tercih edilen politikadır. Kaynak tahsisi problemleri de hesaplarda ulusal para birimi yerine “dolar/döviz” kullanılarak çözülmeye çalışılır. Bu da Darwin’in anlattığı üzere, değişen çevre koşullarına uyum gösterip yaşamı sürdürmenin bir yoludur.

SON SÖZ: Yol ikiye ayrılmışsa, ortadan gidilemez.