Önce Aykut Kocaman´ın sözlerini hatırlayalım: Avrupa´daki takımlarla mücadele edebilmek için en az onlar kadar koşmamız gerekiyor. Her şey koşu değil elbette ama futbol koşmakla başlar...

Aykut Kocaman´ın oluşturmaya çalıştığı makine tıkır tıkır işlemeye başladı. Oyundan kopma yok. Konsantrasyon üst seviyede. Yorgunluğa rağmen herkes elinden gelenin fazlasını sahaya yansıtıyor. Hani derler ya futbolcular, "terimizin son dalmasına kadar" diye, işte öyle... Yardımlaşma had safhada..

Evet koşuyor Fenerbahçe. Hem de son yıllarda görmediğimiz kadar. Hasan Ali bir taraftan, Gökhan Gönül diğer yandan. Meireles orta alanda her boşluğu kapatmak için ayak basmadık yer bırakmıyor. Keza Mehmet Topal da... Stoch, top ayağındayken tehlikeli ama en azından istemeyerek de olsa adam kovalamaya başladı. Kuyt da çok koşanlar arasında.

Özel bir parantez açmamız gereken isim Moussa Sow... İzlerken biz yoruluyoruz. Senegalli, topu tutuyor, çalım atıyor, arkadaşlarının gelmesi için gereken süreyi onlar için oluşturuyor. Savaşıyor, gol atıyor, attırıyor. Belki de son dönemde Avrupa´nın en başarılı forveti. Hem de sakat dizleriyle!

G.Birliği savunması tekmili birden onun hızına, çabukluğuna yetişemedi. Attığı golde klas bir santrfor vuruşu yaptı. Meireles´e attırdığında zekasını konuşturdu. Allah nazarlardan saklasın...

Sezer belki de kariyerinin en güzel günlerini yaşıyor. Attığı gol çok güzeldi, ama mücadelesi daha güzel. Kötü oynayan kim vardı Fenerbahçe´de? Yok. Hem de son birkaç maçtır. Bence güzel olan nokta burası. Kazansa da kaybetse de iyi mücadele ediyor sarı-lacivertliler. Volkan´ın söylediği gibi "Gurur duyulacak takım" olma yolunda koşar adımlarla ilerliyorlar...