Atatürk büstüne tarihte ilk defa, 25 Şubat 1951’de Kırşehir’de saldırıldı.
Saldırganlar Ticani’ydi.

*

Ticanilik, dilimize “yobaz” manasında yerleşmiştir ama, aslında tarikat ismi.

*

Ticanilik veya Ticaniye, Kuzey Afrika kökenli... 1780’li senelerde, Fas doğumlu Ebu’l Ahmed et-Ticani tarafından Cezayir’de kuruldu; Cezayir, Fas, Tunus, özellikle Senegal, neredeyse bütün Afrika’ya yayıldı. Türkiye’ye 150 sene sonra, 1930’larda, kerameti kendinden menkul Kemal Pilavoğlu diye biriyle girdi.

*

Bildiğin din bezirganıydı, hukuk fakültesini son sınıfta bırakmış, tarikat marikat ayağıyla yolunu bulmaya başlamıştı, Ahmed et-Ticani’yi rüyasında gördüğünü, şeyhin kendisine el verdiğini, ruhsat verdiğini söyleyerek, mürit toplamaya başlamıştı. Müritlere “ahbap” denirdi.

*

Kemal Pilavoğlu, klasik tarikat şeyhlerine benzemezdi, sakalı makalı yoktu, hergün traş olur, takım elbise giyer, kravat takardı. Janti şeyhti yani... Müritlerine tahta kılıç dağıtır, “itikadın sağlamsa, bu kılıç kavga anında 70 metre uzar” derdi! Kavgada tahta kılıçla kalakalan salaklara “demek itikadın zayıf” denirdi! Müritleriyle beraber seyahat etmez, “siz trenle gidin, ben uçarak geleceğim” derdi. Kendisini uçarken gördüğüne şahitlik eden, kendisi gibi sahtekar yardımcıları vardı. Bu dolandırıcıya inanan garibanlar, yiyecek, para, altın, elindekini avucundakini yağdırırdı. Günün son model otomobilleriyle gezerdi.

*

Cumhuriyet düşmanlığını paraya çevirir, cebini doldurmak için cehaleti sömürür, “heykel puttur, laiklik dinsizliktir, hilafeti kaldıran Atatürk melundur” derdi. 1934’ten itibaren defalarca kovuşturmaya uğramış, her defasında yemin billah “ticaniliği bıraktığı”nı söyleyerek, sıyırmıştı. En ses getiren eylemini, 4 Şubat 1949’da yaptırdı... İki müridini TBMM’ye gönderdi; dinleyici bölümüne oturdular, milletvekilleri oturum halindeyken, ayağa kalktılar, Türkçe ezanı protesto etmek için bağıra bağıra Arapça ezan okumaya başladılar. Bu eylem, yabancı basına bile “görülmemiş hadise” olarak yansıdı.

*

Demokrat Parti iktidara gelince, gün bugündür dedi, gemi azıya aldı, daha büyük ses getirmek için, iki müridini Kırşehir’e gönderdi. Neden Kırşehir? Ankara’da takipteydiler. Orası müsaitti. 25 Şubat 1951, karlı bir kış gecesiydi, saat sabaha karşı 4 civarı... Siyah bir otomobil seçmişlerdi. Eski belediye binasının yanına park ettiler. Çekiçlerini aldılar, indiler, yürüdüler. Şehrin tören alanı olarak kullanılan Yeni Çarşı’daki İş Bankası’nın önüne geldiler, orada bulunan, Atatürk’ün beyaz mermere yontulmuş yüzüne vurmaya başladılar, burnunu, çenesini kırdılar, koşarak kaçtılar, aynı otomobille Ankara’ya döndüler.

*

Memleket ayağa kalktı.
İstanbul, Ankara, İzmir’de halk sokağa döküldü, İstanbul Üniversitesi’nden kalabalık bir öğrenci grubu Kırşehir’de protesto yürüyüşü yaptı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, Çankaya Köşkü’ndeki bronz Atatürk büstünü Kırşehir’e gönderdi, kırılan büstün yerine, içişleri bakanı tarafından törenle yerleştirildi.

*

Enselendiler tabii... Kemal Pilavoğlu tutuklandı, yargılandı, yedi sene hapis yattı, çıkınca bırakılmadı, jandarma nezaretinde yaşamak üzere Bozcaada’ya sürgüne gönderildi. Eşini, üç çocuğunu aldı, 20 müridiyle birlikte Bozcaada’ya yerleşti. Etrafında sempati toplamak için, öğrencilere bedava defter, kalem dağıttı, bakkal dükkanı açtı, manav açtı, mandıra açtı, fırın açtı, ada ekonomisine hakim oldu. “Şarap günahtır, üzümlerini şarap üretenlere verenler cehennemde cayır cayır yanar” diyerek, Müslüman bağcıların yüreğine korku salıyor, adayı terkeden Rumların bağlarını ucuza satın alıyor, pekmez üretiminden servet ediniyordu. Mürit sayısı 150’nin üstüne çıkmıştı, müritler boğaz tokluğuna efendi’ye çalışıyor, karşılığında sevap kazandıklarına inanıyorlardı. Yüksek duvarlarla çevrili, çiftlik evinde oturuyordu. İşlettiği fırının üst katında, çırılçıplak halde, üç erkek çocuğuyla basıldı. İftira mıydı? Başkası bassa, belki iftira denebilirdi ama, 65 yaşındaki tarikat şeyhini 10 yaşındaki erkek çocuklarıyla basan, bizzat kendi eşiydi! Tutuklandı. Bursa’da yargılanırken, 5 ay sonra öldü.

*

50’li yıllara damgasını vuran sahtekar ölünce, Nakşibendiler, Süleymancılar, Nurcular ön plana çıktı, Ticaniliğin pabucu dama atıldı. Ancak, 25 Şubat 1951’deki Kırşehir eylemiyle Atatürk büstlerine yönelik saldırıların önünü açmıştı, Atatürk heykellerine saldırmayı adeta moda haline getirmişti.

*

1951-2014 arası toplam rakamı bilmiyorum ama, sırf 1951’de Atatürk heykellerine yönelik 57 saldırı olmuştu. Arkası çorap söküğü gibiydi.

*

2010’lara kadar yobazlar saldırdı, AKP’nin iktidara gelişiyle beraber, tıpkı Demokrat Parti iktidarından güç bulmaları gibi, Atatürk heykellerine yönelik saldırılar tırmandı. 2010’lardan itibaren bayrağı bölücüler devraldı. İzliyorsunuz... Kırıyorlar, yakıyorlar, kafasıyla futbol oynuyorlar. Çünkü, mesele sadece “laik-antilaik” meselesi değildir, dincilerle-bölücülerin ortak düşmanıdır Mustafa Kemal Cumhuriyeti.

*

Ve...

*

Ticani tarikatının merkez üssü neresiydi biliyor musunuz?
Hani geçenlerde, Amerikan gazeteleri “Türkiye’den IŞİD’e militan akıyor, Ankara Hacı Bayram semti IŞİD’in militan devşirme merkezi” diye yazdı ya... Kemal Pilavoğlu’nun merkez üssü, işte o Hacı Bayram semtiydi.
Kırşehir’de Atatürk büstünü kıranlar da, orada yuvalandıkları bir adreste yakalanmıştı. Kemal Pilavoğlu’nun müritlerine elini öptürdüğü Ankara’daki evi de, Hacı Bayram’daydı.

*

Bazı şeyler hiç değişmiyor bu topraklarda değil mi...
Büstlerini yıkan zavallıların, Atatürk’ün fikirlerini asla yıkamayacakları gibi.